Temel düsturumuz
"gerçekler mutlak olandır" şeklindedir. Hayatımızda en zor
ulaştığımız ve en fazla manipüle ettiğimiz şey gerçeklerdir. Yoksa
çözülmeyecek, anlaşılmayacak hiç bir şey yoktur.
Her seçim öncesi ve sürecinde
muhalefet partilerinin gerçeklerden uzak uğraşları, seçim sonraları
hesaplaşmalarda gerçeklerle yüzleşme seanslarına dönüşüyor. Tabii ki bu süreçte
de koltuktaki yöneticiler güçleri yettikçe bunu da engellemeye, manipüle etmeye
çalışıyorlar. Ancak zamanla yenilgiler artıkça oluşan bezginlikler, hayal
kırıklıkları insanların bariz yalanlara inanma güçlerini kırıyor.
Şu an CHP'de bu
yaşanmakta. MHP bu süreci engelliyor gözükse de, CHP'de gerçeklerle yüzleşeme
seansları epey hareketli geçecek.
Şu an yönetime karşı
çıkan kesimlerin dile getirdiği gerçekleri, seçim öncesi söyleyenler, ya CHP'ye
ihanetle, ya Akepeli olmakla, ya koyun olmakla suçlandılar, dışlandılar ve ağır
hakaretlere maruz kaldılar.
Açıkça basiretsizlik,
körlük, yeteneksizlik, başarısızlık her ne derseniz deyin, gerçekleri böyle pas
geçen bir düşünceye teslim olmak, baştan kayıp etmenin ön kabulüdür. Allahtan
millet basiretli ve gerçeklerin farkında da ülkeyi böyle bir yapının yönetimine
bırakmıyor.
Bize göre dünyanın en
tehlikeli kesimi kendi yalanlarına inananlar ve bu yalanları karşılarında
olanlara dikta edenlerdir. Bu, yanlışa dogmatik bir inanıştır.
Bu mantıkla Erdoğan
güçlü olmasın, eli kuvvetlenmesin mantığında olanlar hala bu yüzleşme sürecinde
yaşananlara kör ve sağırlar.
Yılmaz dedikleri yıldı,
olmaz dedikleri oldu! Kendi has adamları bir bir sansüre uğrayıp, kovuluyorlar,
sırf gerçekleri dile getirmeye başladıklarından. Ama bilinmelidir ki, bu
yüzleşme olmadan, bu kervan düzelmez ve iktidar yolculuğuna çıkamaz.
Bakın Emine Ülker Tarhan'A,
Muharrem İnce'ye, Bedri Baykam'a. Her ne kadar dört dörtlük olmasalar da, her
şeyi yeri ve zamanında uygulamasalar da, satır aralarında, manşetlik cümleler
ile gerçekleri bir bir söylüyorlar. Dikkatler farklı alanlara çekilse de, amacı
gerçeğe ulaşmak olanlar bu cümlelere iyi bakar.
Bedri Baykam'ın 12
Ağustos 2014 tarihinde Cumhuriyet gazetesindeki "Kılıçtaroğlu'nunİflası" isimli yazısında, "Lafı
uzatmayalım. Erdoğan’ın 51.8 çoğunluk ile Çankaya’ya çıkmasının ana sorumlusu,
aday belirleme sürecinde akla ziyan kararlar alan Kemal Kılıçdaroğlu’dur. CHP
Başkanı ve onun bu mantık dışı “Ekmeleddin” çıkışına kerhen bile olsa onay
veren milletvekilleri, altın bir tepside koltuğu Erdoğan’a hediye etmişlerdir.
Bahçeli ve MHP Kılıçdaroğlu’nun suç ortaklarıdır, ama esas vebal CHP Genel
Başkanı’nın omuzlarındadır." diyor.
Cumhuriyet Gazetesi'nde
CHP sansürü!
Yine aynı yazar
19.08.2014 tarihindeki "Başkanlığı bırakmanız için 11 gerekçe Sn.Kılıçdaroğlu" isimli yazısı sansüre uğrayıp, yayınlanmıyor. Ve öğreniyoruz
ki Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası bu ve benzeri gerekçeler ile epey bir
gazeteci kovulmuş ve bu gibi konular da doğrudan Erdoğan’ı hedef alanlar, konu
kendi yandaşları olunca susmuşlar!
İşte sansürlenen o yazı;