7 Ağustos 2014

Beşiktaş'ı Kim Sevmez ki!

Dün akşam futbol severler için harika bir akşamdı. Beşiktaş şampiyonlar ligi ön eleme maçında geçmişi başarılar ile dolu, futbolda ekol bir ülkenin takımı Feyenoord'u net bir skor ile yenerek bir üst tura çıktı. Uzun yıllar sonra katıldığı Avrupa kupalarında belki de en rahat, en stressiz maçlarını çıkardı. İki maçı da kazanma başarısı gösteren Beşiktaş, sezona harika bir başlangıç yapmış oldu.

Kuralar çekilip rakip belli olduğunda sahip olunan endişeler ve turu geçme konusundaki umut böyle rahat bir eleme maçları olacağını göstermiyordu. Rahat gibi gözükse de temelinde başarılı bir takım oyunu, güzel planlanmış bir sistem ile sahada ortaya konulan üst düzey mücadele bu sonucu doğurdu. Tabii ki öncelikle ve içtenlikle teknik kadroyu, oyuncuları tebrik etmek gerekiyor.

Maçlara bakıldığında takımda ilk göze çarpan takımdaşlık duygusu, amatörce bir ruh ve keyif alınarak yapılan bir eğlence göze çarpıyor. Günümüzün gergin, keyifsiz, sahici olmayan gösretişe dayalı, yüksek egolu takımların varlığı karşısında, Beşiktaş'ın bu havası futbolu keyif içinde izlenir kılıyor. Ve bu oyuna karşı eskide kalan güzel duyguları canlandırıyor. Öyle ki sahada futbolcuların içten ve çocukça sevinçleri, ekran başında bizleri de etkileyip hoplayıp, zıplayıp koca adamların çılgınca maça dahil olmalarını sağlıyor. Bu oyun keyif vermeye başlıyor.

Bu havanın, bu duyguların sezon genelinde sürmesini canı gönülden diliyoruz. Umarız ki sezon ilerledikçe endüstriyel futbolun vahşi dünyası, Beşiktaş’ın bu havasını boğmaz, sakat bırakmaz. Bu oyun ne kadar keyif verirse o kadar izlenir olur. Seyirci ruhu ile bu oyuna katıldığında oyunun bir parçası olur. Onun için bu oyunun güzelliğini, güzellik katanlarını korumalıyız. Rekabeti eğlenceli ve sürükleyici bir hale getirmeliyiz.

Beşiktaş'ın bu keyifli hali, kendisine sempati duyanları artırırken, antipatik bulanları azaltmaktadır. Başa oynayan takımlar içinde belki de rakiplerince sempati duyulan tek takım Beşiktaş'tır. Bu sempatinin dışa vurumları çeşitli biçimlerde görünmektedir. Buna en son ve en güzel örnek dünkü maç sonrası Arda Turan'ın açıklamaları oldu.

Kendisi de hayattan keyif almaya odaklanmış ve bu özelliği ile çevresine güzel duygular yayan Arda dün şu güzel sözleri çekinmeden söylemiş: "Beşiktaş’ı çok seviyorum. Tur atladıkları için çok mutlu oldum. Futbolcularını, teknik adamlarını ve taraftarlarını kutluyorum. Umarım üst turlarda bu başarıyı sürdürürler"


Böyle bir açıklamayı diğer takımlar adına yapmayı bırakın, yanlışlık ile, tesadüf ile bir merhaba, bir resim bile fazlaca tepki çektiği bir ortamda Beşiktaş adına böyle rahatça duygularını ifade edebilmesi, Beşiktaş'ın yarattığı pozitif ve keyifli ortamdan dolayıdır. Bu oyunun güzel yanları Beşiktaş ile rahatça ortaya çıkabilmektedir.

Çünkü Beşiktaş bu oyunu bir güç gösterisi, bir kibir, bir üstünlük kurmak için değil, keyif almak için mutlu olmak için oynuyor. Ve hiç bir Beşiktaş’lı bir rakibi yenince onu ezmenin mutluluğunu değil, oyunu kazanmanın, mücadele etmenin ve beraberce bu güzel anları paylaşmanın tadını seviyor. Yenmek ve yenilmek muhakkak ki bir tarafa düşecektir, ama esas olan bu oyunu oynayacak rakibin varlığı, seyircinin katılımıdır, değerli kılan mücadeleyi.

Bunun kayıp olmaması ve bu duyguların futbolun geneline yayılması için elimizden geline yapmalıyız. Böyle güzellikleri desteklemeliyiz. Beşiktaş her hali ile güzel ve sevilir olsa da kazanınca mutluluk daha bir keyif doluyor. Güzel oyunun sürmesi ve Beşiktaş'ın bu havasının başarılar ile taçlanmasını temenni ediyoruz.

Tebrikler Beşiktaş! Sezon hep böyle mutlu ve başarı dolu olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder