Dün akşam futbol severler için
harika bir akşamdı. Beşiktaş şampiyonlar ligi ön eleme maçında geçmişi
başarılar ile dolu, futbolda ekol bir ülkenin takımı Feyenoord'u net bir skor
ile yenerek bir üst tura çıktı. Uzun yıllar sonra katıldığı Avrupa kupalarında
belki de en rahat, en stressiz maçlarını çıkardı. İki maçı da kazanma başarısı
gösteren Beşiktaş, sezona harika bir başlangıç yapmış oldu.
Kuralar
çekilip rakip belli olduğunda sahip olunan endişeler ve turu geçme konusundaki
umut böyle rahat bir eleme maçları olacağını göstermiyordu. Rahat gibi gözükse
de temelinde başarılı bir takım oyunu, güzel planlanmış bir sistem ile sahada
ortaya konulan üst düzey mücadele bu sonucu doğurdu. Tabii ki öncelikle ve
içtenlikle teknik kadroyu, oyuncuları tebrik etmek gerekiyor.
Maçlara
bakıldığında takımda ilk göze çarpan takımdaşlık duygusu, amatörce bir ruh ve
keyif alınarak yapılan bir eğlence göze çarpıyor. Günümüzün gergin, keyifsiz,
sahici olmayan gösretişe dayalı, yüksek egolu takımların varlığı karşısında,
Beşiktaş'ın bu havası futbolu keyif içinde izlenir kılıyor. Ve bu oyuna karşı
eskide kalan güzel duyguları canlandırıyor. Öyle ki sahada futbolcuların içten
ve çocukça sevinçleri, ekran başında bizleri de etkileyip hoplayıp, zıplayıp
koca adamların çılgınca maça dahil olmalarını sağlıyor. Bu oyun keyif vermeye
başlıyor.
Bu
havanın, bu duyguların sezon genelinde sürmesini canı gönülden diliyoruz.
Umarız ki sezon ilerledikçe endüstriyel futbolun vahşi dünyası, Beşiktaş’ın bu
havasını boğmaz, sakat bırakmaz. Bu oyun ne kadar keyif verirse o kadar izlenir
olur. Seyirci ruhu ile bu oyuna katıldığında oyunun bir parçası olur. Onun için
bu oyunun güzelliğini, güzellik katanlarını korumalıyız. Rekabeti eğlenceli ve
sürükleyici bir hale getirmeliyiz.
Beşiktaş'ın
bu keyifli hali, kendisine sempati duyanları artırırken, antipatik bulanları
azaltmaktadır. Başa oynayan takımlar içinde belki de rakiplerince sempati
duyulan tek takım Beşiktaş'tır. Bu sempatinin dışa vurumları çeşitli biçimlerde
görünmektedir. Buna en son ve en güzel örnek dünkü maç sonrası Arda Turan'ın
açıklamaları oldu.
Kendisi
de hayattan keyif almaya odaklanmış ve bu özelliği ile çevresine güzel duygular
yayan Arda dün şu güzel sözleri çekinmeden söylemiş: "Beşiktaş’ı çok
seviyorum. Tur atladıkları için çok mutlu oldum. Futbolcularını, teknik
adamlarını ve taraftarlarını kutluyorum. Umarım üst turlarda bu başarıyı
sürdürürler"
Böyle
bir açıklamayı diğer takımlar adına yapmayı bırakın, yanlışlık ile, tesadüf ile
bir merhaba, bir resim bile fazlaca tepki çektiği bir ortamda Beşiktaş adına
böyle rahatça duygularını ifade edebilmesi, Beşiktaş'ın yarattığı pozitif ve
keyifli ortamdan dolayıdır. Bu oyunun güzel yanları Beşiktaş ile rahatça ortaya
çıkabilmektedir.
Çünkü
Beşiktaş bu oyunu bir güç gösterisi, bir kibir, bir üstünlük kurmak için değil,
keyif almak için mutlu olmak için oynuyor. Ve hiç bir Beşiktaş’lı bir rakibi
yenince onu ezmenin mutluluğunu değil, oyunu kazanmanın, mücadele etmenin ve
beraberce bu güzel anları paylaşmanın tadını seviyor. Yenmek ve yenilmek muhakkak
ki bir tarafa düşecektir, ama esas olan bu oyunu oynayacak rakibin varlığı, seyircinin
katılımıdır, değerli kılan mücadeleyi.
Bunun
kayıp olmaması ve bu duyguların futbolun geneline yayılması için elimizden
geline yapmalıyız. Böyle güzellikleri desteklemeliyiz. Beşiktaş her hali ile
güzel ve sevilir olsa da kazanınca mutluluk daha bir keyif doluyor. Güzel
oyunun sürmesi ve Beşiktaş'ın bu havasının başarılar ile taçlanmasını temenni
ediyoruz.
Tebrikler Beşiktaş! Sezon hep böyle mutlu ve başarı dolu olsun.
Tebrikler Beşiktaş! Sezon hep böyle mutlu ve başarı dolu olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder