20 Ağustos 2014

Bedri Baykam'ın 11 Sansüre uğramış tespiti ve CHP'nin gerçeklerle yüzleşme seansları

Temel düsturumuz "gerçekler mutlak olandır" şeklindedir. Hayatımızda en zor ulaştığımız ve en fazla manipüle ettiğimiz şey gerçeklerdir. Yoksa çözülmeyecek, anlaşılmayacak hiç bir şey yoktur.

Her seçim öncesi ve sürecinde muhalefet partilerinin gerçeklerden uzak uğraşları, seçim sonraları hesaplaşmalarda gerçeklerle yüzleşme seanslarına dönüşüyor. Tabii ki bu süreçte de koltuktaki yöneticiler güçleri yettikçe bunu da engellemeye, manipüle etmeye çalışıyorlar. Ancak zamanla yenilgiler artıkça oluşan bezginlikler, hayal kırıklıkları insanların bariz yalanlara inanma güçlerini kırıyor.

Şu an CHP'de bu yaşanmakta. MHP bu süreci engelliyor gözükse de, CHP'de gerçeklerle yüzleşeme seansları epey hareketli geçecek.

Şu an yönetime karşı çıkan kesimlerin dile getirdiği gerçekleri, seçim öncesi söyleyenler, ya CHP'ye ihanetle, ya Akepeli olmakla, ya koyun olmakla suçlandılar, dışlandılar ve ağır hakaretlere maruz kaldılar.

Açıkça basiretsizlik, körlük, yeteneksizlik, başarısızlık her ne derseniz deyin, gerçekleri böyle pas geçen bir düşünceye teslim olmak, baştan kayıp etmenin ön kabulüdür. Allahtan millet basiretli ve gerçeklerin farkında da ülkeyi böyle bir yapının yönetimine bırakmıyor.

Bize göre dünyanın en tehlikeli kesimi kendi yalanlarına inananlar ve bu yalanları karşılarında olanlara dikta edenlerdir. Bu, yanlışa dogmatik bir inanıştır.

Bu mantıkla Erdoğan güçlü olmasın, eli kuvvetlenmesin mantığında olanlar hala bu yüzleşme sürecinde yaşananlara kör ve sağırlar.

Yılmaz dedikleri yıldı, olmaz dedikleri oldu! Kendi has adamları bir bir sansüre uğrayıp, kovuluyorlar, sırf gerçekleri dile getirmeye başladıklarından. Ama bilinmelidir ki, bu yüzleşme olmadan, bu kervan düzelmez ve iktidar yolculuğuna çıkamaz.

Bakın Emine Ülker Tarhan'A, Muharrem İnce'ye, Bedri Baykam'a. Her ne kadar dört dörtlük olmasalar da, her şeyi yeri ve zamanında uygulamasalar da, satır aralarında, manşetlik cümleler ile gerçekleri bir bir söylüyorlar. Dikkatler farklı alanlara çekilse de, amacı gerçeğe ulaşmak olanlar bu cümlelere iyi bakar.

Bedri Baykam'ın 12 Ağustos 2014 tarihinde Cumhuriyet gazetesindeki "Kılıçtaroğlu'nunİflası" isimli yazısında, "Lafı uzatmayalım. Erdoğan’ın 51.8 çoğunluk ile Çankaya’ya çıkmasının ana sorumlusu, aday belirleme sürecinde akla ziyan kararlar alan Kemal Kılıçdaroğlu’dur. CHP Başkanı ve onun bu mantık dışı “Ekmeleddin” çıkışına kerhen bile olsa onay veren milletvekilleri, altın bir tepside koltuğu Erdoğan’a hediye etmişlerdir. Bahçeli ve MHP Kılıçdaroğlu’nun suç ortaklarıdır, ama esas vebal CHP Genel Başkanı’nın omuzlarındadır." diyor.

Cumhuriyet Gazetesi'nde CHP sansürü!

Yine aynı yazar 19.08.2014 tarihindeki "Başkanlığı bırakmanız için 11 gerekçe Sn.Kılıçdaroğlu" isimli yazısı sansüre uğrayıp, yayınlanmıyor. Ve öğreniyoruz ki Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası bu ve benzeri gerekçeler ile epey bir gazeteci kovulmuş ve bu gibi konular da doğrudan Erdoğan’ı hedef alanlar, konu kendi yandaşları olunca susmuşlar!

İşte sansürlenen o yazı;

Başkanlığı bırakmanız için 11 gerekçe Sn. Kılıçdaroğlu

1-  Parti’nin kuruluş felsefesine tamamen ters düşen bir adayı, Parti’nin hiçbir yetkili organına danışmadan kamuoyuna sundunuz. Bu zat'ın idollerini "Menderes, Erbakan ve Özal" olarak açıklamasını, tek parti sürecini ise "Menderes'in son verdiği baskıcı dönem" olarak tanımlamasını seyretmekle yetindiniz.
2- Seçimlerde yaşanan hezimetin ardından özeleştiri yapacağınıza, tutarsız kararınız yüzünden "tıpış tıpış" (!) oy kullanmayan milyonları suçladınız. Bir de üstüne "Yarın olsa yine İnsanoğlu’nu seçerdim" deme cüretini gösterdiniz. Ne yazık ki tavrınız, otobana ters yönden dalıp ardından "Hay Allah tüm sürücüler ters yönde" diyen fıkrayı hatırlatıyor.
3- Gezi eylemlerinde hayatını, gözünü kaybeden, canını ortaya koyan her yaştan genci hiçe sayarak, Çankaya seçiminizde onlarla alay edercesine AKP profiline çok yakın bir adayı öne sürerek, "Gezi ruhu" ile CHP arasında var olabilecek sinerjiyi baştan yok ettiniz. Yarattığınız akıl almaz boşluğu Selahattin Demirtaş doldurdu. Sayenizde etnik kökenli bir parti, sosyal demokrat değerlere çengel attı.
4-  Parti’den ve kamuoyundan yükselen tepkileri hiçe sayarak bir B planı oluşturulmasına imkan tanımadınız, tehditlerle 20 milletvekilinin Emine Ülker Tarhan'a imza vermesini engellediniz. Sayenizde RTE ilk turda kazandı.
5-  Sn. Kılıçdaroğlu, 2009 yılında siz henüz CHP Grup Başkanvekili iken, sizinle randevulaşarak Parti'nin demokratik bir tüzüğe kavuşması için bir çabaya öncülük ettiğimizi iletmiştim. Siz de bu çabaya hak verip tüzüğü beklediğinizi söylemiştiniz. 2010’un başında farklı kuşaklardan partilimizin katkısıyla hazırlanan bu taslağı size getirmiş ve destek sözü almıştım. Ardından Mayıs 2010'da Genel Başkan olmanızdan sonraki dönemde, bir Tüzük Kurultayı topladınız. Ancak bizim "Demokratik Devrim Tüzüğü”ndeki parti içi demokrasi önerilerimizi pas geçerek sadece kadınlar ve gençlere kota uygulamasını aldınız; o da ancak onları seçilemeyecek sıralara yerleştirerek! Şimdi de duyuyoruz ki, Parti’de ön seçim uygulamasının önünü daha da keserek kendi tek adam tavrınızı pekiştirecekmişsiniz! Niye örgüte güvenmiyorsunuz? Bırakın Zonguldak'ı Zonguldaklılar, Muş'u Muşlular seçsin! Sizin Atatürk dönemini sorgularcasına adlandırdığınız "Yeni CHP" (!) döneminde, parti ne halka açılabildi, ne de örgüte!
6- Düzenlediğiniz baskın seçimden önce milletvekillerinin medyaya konuşmasını yasaklamışsınız! Tüm atama ve azletme yetkilerinizle, örgüt üzerinde tahakküm kurmanız yetmiyormuş gibi, şimdi de rakibiniz olacak CHP'lilerin ağızlarını açmalarını mı engelliyorsunuz? Emin olun bu kadarını RTE bile düşünememişti! Bizi yanılttınız...
7- Geçen hafta sizi eleştirenler hakkında "Onları milletvekili yaptığıma pişmanım" diyerek, kendinizi Sadrazam, Vezir atayan Sultan konumuna taşıdınız. Parti imajına ve demokrasiye verdiğiniz zararı hesaplayamadan.
8- "Kurultay’dan sonra artık Parti içinde kimsenin böyle konuşmasına izin vermeyeceğim" diyerek sanki kazanacağınızdan eminmişsiniz gibi Kurultay'ın iradesine ipotek koydunuz.
9- Genel Başkanlığınızda Parti’nin temel değerlerini altüst eden demeçlerinizle Atatürk-İnönü dönemi ve 27 Mayıs hakkında en karanlık yorumları yaptınız. Ne o dönem şartlarını, ne bastırılan isyanları, ne demokrasiyi düşmanı Menderes ve Bayar’ın emellerini algılayamadan...
10- Yabancı yayın organlarına verdiğiniz mülakatlarda "Türkiye'de laikliği tehlikede görmüyoruz" diyerek, ülke gerçeklerine ne kadar uzak olduğunuzu tekrar açığa vurdunuz.
11- Çocukların, gençlerin akıllarını alt-üst ederek, altı ok ve sosyal demokrasiyi egemen sağ partilere benzemeye çalışan, solun önerdiği yaşam tarzından utanan bir konuma düşürdünüz. Yani gelecek kuşakları sağ veya marjinal partilere doğru savurdunuz, halkın umutlarını kırdınız.

Tüm bunları özetleyen kısa bir tespitte de biz şöyle bulunmak isteriz; Bir lider düşünün ki, girdiği büyük bir seçim sonrası en yakın kurmayları oturmuş yarışı kazanan rakiplerinin balkon konuşmasını büyük bir merakla dinliyorlar. Sizce böyle bir liderin söyleyecekleri ve de yapacakları kalmış mıdır? Kalsa da ne kadar bir heyecan ve merak uyandırmaktadır?"

Benzer tespitlerde ve eleştirilerde pek çok kişi bulunuyor. Bunların samimi ve ön yargısız bir biçimde ele alınarak, üzerinde ciddi çalışmalar yapılması gerekiyor. Bu arınma ve yeniden yapılanma gerçeklere bağlı olarak yapıldığında başarılı ve istenilen sonuçlara ulaşılacaktır.

Ayrıca "Tıpış tıpış" bu parti tabanına ağır gelmiş anlaşılan. Buradan yola çıkarak onlara naçizane önerimiz, oy almak için kapısında vardığınız seçmene yukarıda bir kısmı belirtilmiş gerekçelerle oy vermeyen büyük bir kesime, "Makarnacı, koyun, kömürcü, bidon kafalı v.b" kendi yenilgilerinizi hazmettirici yaftalamalara, sözde hakir görmelere girmeyin.

Göründüğü ve artık tarafınızca da dillendirilen gerçeklerle yüzleşip, bu yolda çalışın. Önce kendi içinizi ve niyetinizi güzelleştirin, sonra ülke için hizmete talip olun. Bu millet isme, cisme bakmaz. Liyakata ve niyete bakar. Eğer yapabileceğinize inanç getirsin hiç düşünmeden mührü size de teslim eder.

Hadi hayırlısı. Bu başlangıçlar inşallah kör kuyularda kayıp olmaz; Kısır tartışmalara, kurultay kurnazlıklarına, kişisel hırslara kurban edilmez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder