15 Temmuz 2016 gecesi tarihin en kalleş ve en kanlı
ihanetlerinden biri, tarihin en şanlı ve en kahraman direnişi ile bir Diriliş
Destanına dönüştü. Tek hain ve tek kahraman vardı. Tek hain bu örgüt etrafında
birleşen, aynı amaca doğrudan veya dolaylı hizmet eden herkesi kapsarken; Tek
kahraman ise Erdoğan'ın liderliğinde memleketine sahip çıkan Türk Milletinin
safında yer alan herkesti.
Bu şanlı ve bu destansı direnişi ilk önce "Sokağa
Çıkma, oyuna gelme, Bu bir Tiyatro, Bu başkanlık için bir oyun vb"
yalanlarla, yönlendirmeler ile kırmaya çalışanlar başarılı olamayınca; Sonrası
bu hareketi, bu Memlekete sahip çıkışı paylara bölerek ve asıl pay sahiplerini
küçümseyerek dağıtmaya çalıştılar.
Bunu yapanların kullandıkları en akıl dışı ve en
utanmaz argüman ise bizleri çıldırtmaya ve bu kadar da aymazlık olmaz dedirten
şu saçmalıktır: Ordunun tamamı darbeye karışmadı. Eğer laik, Atatürk'çü kesim
darbeye destek verseydi kimse buna engel olamazı. Karargâhların önüne çekilen
iş makineleri, çöp kamyonları mı tankları durduracaktı. Bu yapılan darbeye
karışmayan askerleri rencide etti"
Ahmet kayanın "Başım belada"şarkısında
söylediği gibi;
Nerden baksan ahmakça.
Birincisi darbeye katılmamak başlı başına bir artı,
bir övünç kaynağı değil ki! En hafifi ile bir utanç kaynağıdır bu. Bir Türk
askeri nasıl olur da memleket elden giderken kenar da durup olup biteni izler.
Onun bir görevi bir hissiyatı yok mudur? Bahsedilen o darbeye katılmayan
çoğunluk neden engellemek için vazifesini yapmamıştır. Darbe gecesi pek çok vatansever
asker kendi canını ortaya koyarak darbeciler ile mücadele etti. Pek çoğu şehit
veya gazi oldu. Bazıları milletin gönlüne taht kurup kahraman oldu. Şimdi bu
böbürlenenler ve halka meydan okuyanlar hangi tarafta görüyorlar kendilerini.
3. bir saftalar mı?
İkincisi bu argümanda doğrudan bir tehdit ve meydan
okuma vardır. Bu argümanı ortaya koyanlar öncelikle taraflarının halkın yanı
olmadığını ve bir
biçimde halkın karşısında cephelendiklerini beyan etmektedirler. Güçlerine güvenerek bir darbe yapmaları durumunda karşılarında hiç bir şeyin duramayacağını ve bu yüzden halkın gücünün abartılmamasını söylemektedirler. Kısaca hem vatanına hiç bir hesap kitap yapmadan canı pahasına sahip çıkan halkı küçümseyip ötelemeye çalışmaktalar hem de başarısız olan darbecilere nanik yaparak "oğlum böyle darbe mi yapılır, biz yapınca bakın görün, nasıl darbe yapılır diye" nazirede bulunmaktadırlar.
biçimde halkın karşısında cephelendiklerini beyan etmektedirler. Güçlerine güvenerek bir darbe yapmaları durumunda karşılarında hiç bir şeyin duramayacağını ve bu yüzden halkın gücünün abartılmamasını söylemektedirler. Kısaca hem vatanına hiç bir hesap kitap yapmadan canı pahasına sahip çıkan halkı küçümseyip ötelemeye çalışmaktalar hem de başarısız olan darbecilere nanik yaparak "oğlum böyle darbe mi yapılır, biz yapınca bakın görün, nasıl darbe yapılır diye" nazirede bulunmaktadırlar.
Ne yazık ki tamamı ile yanılmaktadırlar. O gece gelenler ve
gelebilecek muhtemeller kim olursa olsun, halk memleketi kimseye teslim
etmeyecekti. Değil sizlerin de katılması, yedi düvel katılsa idi bu şer
cephesine, halk cephesi yanında yer alan gerçek vatanseverler, askeri, polisi, işçisi,
memuru, çobanı doktoru, öğretmeni hiç önemli değil isimleri, bir olup def edecektiler bu
hayasızca akınları. 250 şehit değil de 2500 ya da 25.000 olurdu, hiç önemli
değil; O gece hiç bir vatansever bir kenarda oturup ta gidişata göre konum
almaz, doğrudan dikilirdi düşmanın karşısına.
Üçüncüsü,utanç duyulması gerekilen bu durumdan utanç duyulmadığını ve ders
alınılmadığını gösteren bir belgedir bu argüman. Utanç duyulması gerekir ki; Bir asker olarak
vatan elden giderken onu savunma güdüsü ile hareket edilmediğinden ve bir
kenarda oturup vatanın işgal edilmesini izlemekten ötürü. Sonrası ise böyle
destansı bir mücadeleyi elinde bayrağı göğsünde imanı dışında, hiç bir ön
çalışması, hiç bir silahı ve planı olmadan içten gelen vatan sevgisi refleksi
ile yapan milleti küçümseyerek, gelecekteki günlerde yapabilecekleri benzeri
girişimlerde, karşısında duramayacağı edepsizliğini yaparak göstermektedirler.
Diğer bir konuda bunların rencide olması konusudur.
Bunlar, içlerinden böyle hainlerin çıkmasından, vatan savunmasının sekteye
uğramasından, kendi milleti, kendi ülkesinin bombalanmasından ve bir kısmının
yabancı ülkelere kaçmasından rencide olmamışlar. Karargâhın önündeki çöp
kamyonundan utanıp, rencide olmuşlar. Gerçek bir vatanseverin, helal
süt içmiş bir Millet evladının aklına gelebilecek en son konu o kamyonlardır. O kamyonlardan olsa olsa vicdan azabı,
ızdırap duyulur ve böyle büyük bir hainliğin nasıl yapıldığına hayıflanılır.
Yoksa o kamyonlar bu memleketin gurur duyulacak demokrasi sembollerindendir. Ne
işe yaradıkları önemli değildir; Önemli olan ne işe niyetli olduklarıdır.
Bu kadar utanç ve hadsizlik içeren bir meydan okuma, 15 Temmuz gecesi karşı cephede yer alanların yaptıkları yanında göz ardı edilecek bir şey
değildir. Tartıya konulduğunda birbirini aşağı çekecek bir farkları yoktur.
Kahraman Türk Milletine liderlik eden ve vatana sahip
çıkılması konusunda yavaşça başlamış bireysel inisiyatifleri hızlandırarak toplumsal hale
getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şu sözleridir olması gerekeni ifade eden ve
yıllardır Vesayetçi kafaların anlamamaya çalıştıkları: "Halkın gücünün
üstünde bir güç ben tanımadım bugüne kadar"
Sonuç olarak 15 Temmuz gecesinin bir Lideri vardı, O
da tartışmasız Erdoğan'dı. Tek kahramanı vardı, O da Halktı. Hiçbir güç bu hain
işgal girişimini Halkın şanlı destansı direnişi olmadan durduramazdı. Hiçbir güçte bu saatten sonra bu güç karşısında hiçbir şekilde başarılı olamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder