Sezen Aksu 1970'lerden
günümüze bizimle olan minik serçemizdir. Onla beraber büyüyüp, onla beraber
yaşlanmışız. İlk aşkımızı, son gözyaşımızı onun şarkıları eşliğinde yaşamışız.
O bizim adımıza dile getirmiştir duygularımızı. İçimizi onun sözleri ile kâğıda
dökmüş, dillere melodi yapmışız.
Geçmişin hangi sayfasını
karıştırsak mutlaka bir ses çıkar onun hüzünlü sandığından. O hayatımızın her
anında eşlik eden bir iç ses gibi bizi zaman yolculuğumuzda yalnız
bırakmamıştır. Kah yazarak, kah söyleyerek bir şekilde yer bulmuş yılların uçup
giden yapraklarında.
"Git" demiş,
"Gel" demiş,"Sen ağlama" demiş, "Gülümse" demiş,
"Gölge etme" demiş, hatalarımızdan, günahlarımızdan, arzularımızdan,
çaresizliklerimizden, sevdalarımızdan bahsetmişmiş. Hiç durmadan, yorulmadan
bizi biz yapan duygularımıza kalem olmuş, kağıt olmuş, nota olmuş.
O kimine arkadaş, kimine
yoldaş, kimine sevgili, kimine öğretici, kimine yıldız olmuş. Gün gelmiş
radyolardan, gün gelmiş uzun plaklardan, gün gelmiş kasetlerden, gün gelmiş
Televizyonlardan bizlere ses vermiş. Onun sesi bizim ruhumuzun sosu olmuş. Ona
tat katan ve hatıralara anlam katan. Mutlaka bir anımızda bu tatlar hatıralara
gelir ve çağrışım yapar ona ait olanlar ile.
"Hadi bakalım kolay
gelsin" deyince ANAP'lı Mesut Yılmaz'lı seçim zamanları gelir aklımıza;
"Gülümse" ile gençliğe adım attığımız yazın sıcaklığı vurur yüzümüze;
"Seni kimler aldı" ile ilk ayrılığımızın izi çıkar ortaya ruhumuzda
saklı kalan. Ve milyonlarız da milyonlarca hatıra saklıdır, onun bir parçası
ile.
O tek değildir bu
yolculuğunda. O deyince Aşkın Nur Yengi, Sertap Erener, Levent Yüksel, Tarkan,
Nazan Öncel, Özdemir Erdoğan ve daha niceleri hücum eder hatıralara.
En nihayetinde O bir
Minik Serçe'dir bizim toplumsal hafızamızda. Minik Serçe'ler de dayanıksız
olurlar, korumasız olurlar vahşi dünyada. Kabul edelim ki bizim dünyamız
vahşidir. Ne kadar da duygularımıza, vicdanlarımıza vurgu yapalım, onlara el
bebek gül bebek bakalım doğası gereği evcilleşmeyen ve yırtıcı özellikleri olan
bir dünyada yaşamaktayız.
Onun adına, yılların
getirdiklerinden en önemlisi kendini koruma güdüsü olmalıdır. Yoksa bir Serçe
olarak imkânsızdır ayakta kalmak ve dallarımızda şakımak. O'da bunun bir yolunu
bulup başarmıştır, yıllara bakınca. Kendi kabuğunu örmüş, kendi koruma
kalkanlarını kurmuştur, yaşam alanında.
Zaman geçtikçe bizlerin
vahşiliği, acımasızlığı ve gaddarlığı artmakta, O daha az kendini
göstermektedir aramızda. Ne bir hatır, ne bir saygı ne bir vefa göstermeden
saldırmaktayız, her beğenmediğimiz çıtırtıda Minik Kuşumuza. Bizi bu hale
getiren ne olmuştur bilinmez ama, bilmemiz gereken bu bağlarda, bu dallarda
böyle güzel öten, böyle bizden öten bir Minik Kuş daha bulmak çok zordur. Her
şeyin neslini, kökünü kuruttuğumuz gibi, duygularımızın, ruhlarımızın hayat
kaynaklarını da tüketip, kurutuyoruz.
Başta Minik Kuş'umuz
olmak üzere sanatımızın üzerine vahşiliğimiz ile yok ediciliğimiz ile saldırıp
onları hayatlarımızdan dışlamayı başarıyoruz. Yok ettiklerimiz, soyunu
tükettiklerimiz arasında en fazla bizi bizden edecek ve bizi insanlığımızdan
çıkaracak olan, sanat dünyamıza verdiğimiz bu zararlar olacaktır.
Ruhumuz kararacak,
yüreğimiz dilsiz kalacaktır. Organik bir sanat, hormonsuz bir sanat oluşturma
gibi şansımız da olmadığından, baktığımızdan, gördüğümüzden, dinlediğimizden,
duyduğumuzdan hiç bir şey hissetmeyecek, hiç bir tat alamayacağız. Zaman
hatıralar bırakmadan, izler bırakmadan uçup gidecek sonsuzluğa.
Sanatçılar gönül dağımızın rehberleridir, yol gösterenleridir. Onlar sayesinde Kalpten kalbe yollar işlek olur, görünür olur, bulunur olur. Onlardır bizleri Gönül Dağında buluşturan, tanıştıran, kaynaştıran. Biz onları küstürürsek, yok edersek, lal edersek, Gönül dağı bize hayal olur; Kalpten kalbe yollar virane olur; Sinemizde ki yaralar daimi olur. (Neşet Ertaş’ın ruhu şad olsun. Bu yolları en iyi bilen çileli bir yaşamın pişirdiği büyük bir aşıktı. )
Sanatçılar gönül dağımızın rehberleridir, yol gösterenleridir. Onlar sayesinde Kalpten kalbe yollar işlek olur, görünür olur, bulunur olur. Onlardır bizleri Gönül Dağında buluşturan, tanıştıran, kaynaştıran. Biz onları küstürürsek, yok edersek, lal edersek, Gönül dağı bize hayal olur; Kalpten kalbe yollar virane olur; Sinemizde ki yaralar daimi olur. (Neşet Ertaş’ın ruhu şad olsun. Bu yolları en iyi bilen çileli bir yaşamın pişirdiği büyük bir aşıktı. )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder