Yüzyıla
yakındır hayatın her alanında, ülkemiz gelmişi ve geçmişi ile bir küçümsenme,
beğenmeme, layık görmeme vb şekiller ile öz güveni olmayan, kendini inkar eden
ve yabancıya hayran ettirilen bir algı kapanının içinde ezilip, büzülmektedir.
Bunu siyasetten spora, sanattan bilime, sosyal hayattan iş hayatına her alanda
görmek mümkün.
Sanki
hiç mi iyi yanımız yokmuş gibi, sanki hiç mi gurur duyulacak işlerimiz, uğraşlarımız
yokmuş gibi bize dayatılmış ve içerideki bu işin korucuları tarafından
büyütülerek canlı tutulmuştur.
Halbuki
bizler muhteşem bir tarihi zenginliğe sahip, dünya kültürüne, tarihine ve sosyal
yaşantısına köklü etkiler yaratmış kadim uygarlıklardan birine sahibiz. Öyle ki
en haşmetli zamanlarımızdan en zor durumdaki anlarımızda dahi insanlığımızı
kayıp etmemiş, dünyanın vicdanı olmuş bir milletiniz.
Bizden
önce ve bizden sonra yaşadıklarını sorgulayabilen tüm toplumlar hem geçmişlerine
özlem ile baka kalmakta hem de atalarının yapmış olduğu hataların, hainliklerin
ve yanlış tercihlerin sonuçlarına katlanmaya çalışırken, bir yandan da kurtulmanın yollarına
bakmaktadırlar. Ancak kurulan oyun öyle karmaşık, öyle iç içe geçmiş
kandırmacalar, hainliklerle örgülüdür ki, bu düzenekten çıkmaları da zordur.
Daha
düne kadar “Alman Disiplini”, “Alman Kurallara uyma hassasiyeti”, “Almanların
yasalar karşısında komşularını bile şikayet etmeleri” vb pek çok örnek
dillendirilip duruyordu.
Nasıl bir düzense, nasıl bir propaganda ise, anlaşılmaz, bunu Almanya’dan gelen gurbetçilerden, iki satır okumuş kelam sahibine kadar herkes, bizleri yererek, bıkmadan usanmadan uslarımıza dikte ediyordu.
Nasıl bir düzense, nasıl bir propaganda ise, anlaşılmaz, bunu Almanya’dan gelen gurbetçilerden, iki satır okumuş kelam sahibine kadar herkes, bizleri yererek, bıkmadan usanmadan uslarımıza dikte ediyordu.
Hâlbuki
bunun temeli “Alman Despotizminden” başka bir şey değildi. İnsan vicdanını,
insan iradesini saf dışı bırakan; İnsanın robotlaştırıp, sistemin kölesi yapan
bir yapı idi bu.
Öyle
ki bugünlerde dikkatimizi çeken bir sosyal medya paylaşımı bunu çok güzel ifade
etmektedir:
Almanya’da bir Lise
Müdürü, her eğitim öğretim yılı başında öğretmenlerine şu mektubu gönderirmiş.