Bugün bir kez daha
insanlığın ölmediğine kanaat getirdim. Yanlış anlaşılmasın bizler o her zaman
bahsedilen meçhul kanaat önderlerinden biri değiliz. Kendi kendimize bir fikir
konusunda birliğe vardık.
Bu kanaate Radikal'in
manşet haberlerinden "Bu Küçük Kızı hatırladınız mı?" linkini
tıklayınca vardık. Haberi manşette gördüğümüzde küçük kızın amansız bir
hastalığa kapıldığını ve tedavisinin ya imkânsız olduğunu ya da maddi
imkânsızlıktan yapılamadığını ve şimdi tüm bu engellerin ortadan kaldırılarak,
kızın bu illetten kurtulduğunu düşündük.
"Onu hatırladınız
mı? Dünyanın en tatlı kızlarında biri. Geçtiğimiz ay tavşanını kaybetmişti.
Daisy Young henüz iki yaşında, en sevdiği tavşanını alışveriş esnasında
kaybetmiş, daha sonra sosyal medya aracılığıyla tüm İngiltere ayağa kalkmıştı.
Tabi en önemlisi küçük
Daisy'nin muradına erip Ruby'sine kavuşmasıydı. O anlar gerçekten görülmeye
değerdi. Hikâyeyi bilenler için o kavuşma anları meseleyle yeni tanışanlar
içinse tamamı... İşte mutlu sonla biten İngiltere'nin en büyük tavşan
operasyonu.
Üç yaşındaki Ruby
Stewart haftasonu ailesiyle birlikte çıktığı Londra gezisinde 'en yakın
arkadaşı' olan oyuncak tavşanını kaybedince üzüntüden yataklara düştü. Oyuncak
tavşanı olmadan uyuyamayan küçük kız sürekli ağlamaya başlayınca annesi kızının
oyuncak tavşanı için sosyal medyadan kayıp ilanı vermeye karar verdi...."
Bu haberden geriye bize
ne kaldı derseniz;
* Dünyanın en tatlı
kızlarından biri İngiltere'de yaşıyormuş.
* İngiltere'de
haberlerde oyuncak tavşanların bile isimleri ile yer alıyormuş
* İngilizlerin de ayağa
kalkabiliyormuş.
* Radikal'in dünyada
yaşanan üzüntülere duyarsız kalmıyormuş
* bla..bla...bla....
Ve bu haber ile ilgili
kendimizden utandım. Yanı başımızdaki çocuklara duyarsız kalışımıza.
Afganistan'dan, Irak'a, Bosna'ya, Filistin'e ve son durak Suriye'ye.
Anasını, babasını,
kardeşini, çocuklarını, evini, ülkesini kaybedenlerin sessiz dünyasına. Taş
kesilmiş yüreklere yandım. Ayağa kalkmayı bırakın, yan gözle bakmayanlara,
kulak bile kabartmayanlara.
Ve bir kaç habere göz
atabildim sadece, bu sessiz katliamlar dünyasından;
"Esad güçlerince
yapılan ve yüzlercesi çocuk 1400 kişinin hayatını kaybettiği kimyasal
bombardımanın ardından Suriyeli bir baba, 3-4 yaşlarındaki çocuğunun yerini
kaybetti. Her yerde çocuğunun cesedini arayan acılı baba, çevredekilerin arama
sonucu bulduğu çocuğunu karşısına görünce sevinç patlaması yaşadı. Sevinçten
dili tutulan baba çocuğuna kavuşur kavuşmaz öpüp kokladı ve defalarca şükür
ifadelerinde bulundu. Sevinçli babanın çocuğunu ilk gördüğü andaki yüz ifadesi
ise görmeye değer."
"Yoksulluk ve sefaletin
kol gezdiği bu evlerde aileler oldukça kalabalık. Özellikle girdiğimiz iki
odalı bir evde 30 kişi yaşıyordu. Buldukları boşlukta nefes almaya çalışan ve
çoğunluğunu çocukların oluşturduğu bu evden çıktığımızda bıraktığımız küçük
hediye paketlerini açarak oyuncaklara kavuşan çocukların cıvıltıları pencereden
dışarıya yansıyordu. Eline verdiğimiz basit bir balonla bir çocuğun bu kadar
mutlu olacağına hangimiz inanırdık ki? Ve gördüğümüz sefalet ve çaresizlik
karşısında burnumun canımı acıtarak bu denli sızladığına ilk defa tanık
oluyordum"
Biz bu dünyada neleri
gördük, neleri yaşadık. İnanmak artık akıl kari değil dünyamızda. Her şey
inanılır hale geldi. İsimsiz sessiz dünyanın çocukları büyüklerin oynadığı
vahşı bir oyunun piyonları sadece.
Ölen/yaralanan/kimsesiz
kalan binlerce çocuk ardından yaptıkları sadece bu işi kimin yaptığını bulup,
diplomatik ataklara kalmak yetişkinlerin. Çocuklar da oyuncakları da isimsiz bu
dünyada.
Gelelim Radikal'in çok
merak buyurduğu sorunun cevabına. Biz neleri unutmadık ki bu kızı hatırlayalım.
Ama! Biz her şeyi unutabiliriz, ancak bazı şeyleri unutmak bize kalmaz. Bu
konuda bize müsaade buyurmadığınız sürece bu kızı asla unutamayız. Hele bu kız
dünyanın en tatlı kızlarından biri ise...
Kim hatırlar dünyanın
isimsiz ve tatsız küçük çocuklarını ve binlerce sahipsiz oyuncak tavşanlarını!
(ilk yayın tarihi:27.01.2014 14:48:04)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder