16 Eylül 2015

Ekmek almaya gittiğimi kim söyledi!

Twiter'dan dışarıda şenlik olduğunu görünce üstüme bir şeyler alıp hızla sokağa çıkıyorum. Uzaktan insan sesleri ve havai fişek sesleri geliyor. Sesler ve renkler o kadar canlı idi ki içimde bir an önce oraya varma ve bu şamataya katılma hevesi beni anlatılmaz bir çoşku ile koşmaya itiyor.

Tık nefes ana caddeye vardığımda inanılmaz bir curcuna var. Sanki derbi maça son anda yetişmiş fanatik bir taraftarın stadın içine girip, tribünleri görmesi gibi bir duyguya kapılıyorum.  Kalabalık gruplar caddede kudurmuş sel suları gibi akıyor. Nasıl ki zaman zaman yaşanan aşırı yağışlarda taşan nehirler gibi kuralsızcasına ve önüne çıkan her ne varsa içine katıp bilinmeyen yerlere savururcasına.

Aynı anda patlama sesleri ile birlikte ortaya çıkan parlak ışık huzmeleri etrafı sarıyor. Bu görüntü, kopan elektrik kablolarının sulara değerek kısa devre sonucu çıkardığı ışıklara benziyor. Ama daha güçlü ve daha renkli.

Bu coşkulu akışa kapılarak koşar adım bende sürüklenmeye başlıyorum. Bir süre sonra kalabalığın seyrekleştiğini ve yan kollara dağıldığını görüyorum. Sanki sular bir sete çarparak küçük kollara ayrılıyor. Ben de bir yol bulup ona sapıyorum.

Birkaç saniye sonra önümüzdeki setin, bizlere eşlik eden ve oyunumuza renk katan polisler olduğunu görüyorum. İş daha da eğlenceli bir hal alıyor. Kocaman arabaları ve kıyafetleri ile çok haşmetli görünüyorlar.

Yavaş yavaş etrafımdakileri daha net algılamaya ve yaptıklarını anlamaya başlıyorum. İşte hemen yanı başımda bir abi, kırmızı bandanası ile bir havai fişek atıyor, hay aksi! Tam da polislerin üstüne geldi. Polisler çok çevik davranarak kendilerini kurtardılar ve hiçbir şey olmamış gibi gülümsediler bize, elleri ile sorun değil anlamında bir de işaret çektiler.


Aaa! Bir Nine, ak düşmüş saçları ile sapancılık oynuyor. Allah'ım bu bir rüyamı. Hayatımda böyle şevkle ve böyle ustaca sapan kullanan bir nine görmedim. Ama yaşlılıktan olmalı o da polisleri vuruyor. Gözleri her halde hedefi seçemiyor. Bir polisin kaskına gelen taş ona hasar vermiyor. Polis koşarak yanımıza gelip, ana öpeyim elini sen üzülme bi şey olmaz bana diyor. Nine hiçbir şey olmamış gibi davranıyor. Şımarık çocuklar gibi hadi geç yerine bi daha atıyım bi daha diye yırtıyor kendini. Polis abi gülerek yerine geçiyor, "Senin canın sağ olsun ana diyor, taş değil kaya atsan ne fark eder! Yeter ki gönlün şen kalsın."

Aklım hepten karışıyor! Hakikaten polislere hiç bir şey olmuyor. Birden saatin geç olduğu aklıma geliyor. Caddede herkes durmuş telefonlarından pür dikkat bir şeyler yazıyor. Hemen gitmeliyim diye panikliyorum. Oradan birileri kolumun altına bir şey tutuşturup beni eve gönderiyorlar. Karanlıkta yüzlerini seçemiyorum.


Etraf nasılda birden karardı. Hiçbir şey göremiyorum. Eve nasıl gidicem diye endişelenirken, hareket edemediğimi fark ediyorum. Bana ne oldu böyle! Sesim de çıkmıyor! Bu bi karabasan mı yoksa! Hay Allah! Şimdi nasıl uyanıcam!

(ilk yayın tarihi:13.03.2014 12:55:11)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder