30 Mayıs 2015

Fetih Gününde İhaneti Görmek

İstanbul! Tarihin, medeniyetin merkezi.... Can alıcı noktası... Bir çağı kapatıp bir çağı açan bir şehir....

Karanlık ORTAÇAĞ'dan aydınlık YENİÇAĞ'a kapı açan bir FETHİN şehri.... 

Öyle ki bugün medeni diye addettiğimiz her ne varsa, bu FETİH ile hayat bulmuş, anlam kazanmış ve tüm dünyaya ışık yaymıştır. Bu Kutlu FETHİ yapan OSMANLI ise bizim kadim medeniyetimizin son İmparatorluğu.

29 Mayıs, böyle KUTLU ve TARİHİN AKIŞINI DEĞİŞTİREN Fethin yıl dönümü. Gerçek ve tamamı ile bizim başardığımız muazzam bir kahramanlık hikayesi... 

En ufak bir kurgu, en ufak bir katkı olmadan günümüze kadar etkileri süregelen bir adım, bir mühür bu FETİH.... O kadar haşmetli ve O kadar güçlü etkileri olan bir zafer ki bu, ne kadar az anlatılsa da , ne kadar çok unutturulmaya çalışılsa da, nafile çabalar buna Muvaffak olamıyor işte.... Bizler unutsak ta kayıp edenler asla unutamıyorlar bu yenilgiyi.....

Böyle bir günde devletine, milletine ihanetin son ürünleri çıkıyor manşetlere, büyük bir pişkinlik ile CUMHURİYETİMİZİ kuran dönemin sözde bekçisi olduğunu iddia eden yerde..... Tek derdi iktidarı değiştirmek adına, tüm değerleri hiçe sayan ve İHANET tanımını bile, gölgede bırakacak bir şekilde.

Tek söz, tek nefes bile tüketilip kınanmak ne ki! İltifata girebilecek bir çabaya gerek olmazken, içimizdeki üzüntü tarif edilemez bir elem sunmakta. Hele ki FETİH gibi gururla anılacak KUTLU bir zafer anında bu yapılan anlatılabilir değildir, hiç bir gönlü gözü açık olana......

Sayın Cumhurbaşkanının dediği gibi her şeye bir çare var ama İHANETE tıpta biçare, yasalarda beyhude, ahlarda ahrete giden uhdeler.....

29 Mayıs 2015

7 Haziran seçimlerine 7 noktadan bakış: SAĞLIK

07 Haziran 2015 seçimleri konulu yazı dizimizin en CAN ALICI konusuna geldik, SAĞLIK!

Evet, yıllarca ne canlar heba oldu, ne canlar yandı bu konuda. Sırf iktidarların iktidar olamamaları ve ülkeyi hak ettiği şekli ile yönetemediklerinden.

Yıllarca İKTİDAR OLMA GÜCÜ o kadar dağınık ve farklı noktalarca paylaşılan etkisiz ve verimsiz bir şeydi. Ülke resmi olmasa da bir KAST sistemi, bir Ten ayrımı benzeri sınıflara ayrılmış ve herkes bu sisteme mahkûm yaşamakta idiler.

Şimdi bakınca, Zamanında Ülkemizde Güney Afrika veya ABD'de yıllarca zencilere/Siyah ırka uygulanan bir rejime benzeyen ayrımcılıklar vardı. Bunun en keskin ve çıplak gözle bile görünen yaşam alan ŞAĞLIK'ta idi.

Özel, Üniversite, Devlet, Askeri ve SSK diye sınıflandırabileceğimiz Hastane yapılanmalarına hasta kabulü olarak, bildiğimiz KAST sistemi uygulamaları içeriyordu. Zenginler, Alimler,Bürokratlar, Askerler ve İşçiler/Paryalar....

SSK dışında diğerleri insanlığın, bilimin, teknolojinin tüm imkânlarını; Paranın, Bürokrasinin ve Silahın gücü ile kullanırken, İşçi ve Paryalar yokluğa, imkansızlığa, pisliğe ve sonuç olarak ölüme mahkum ediliyorlardı.

Ağalar, paşalar ve haşmetli Bürokratlar (bu kapsamda onların pek sevimli, uslu, söz dinleyen memurları da dahil) gerile gerile, gururla, ayrıcalıkla Hastanelerde tedavi olup, sağlıklarına sağlık katıyorlardı. Yeri geldiği zamanda ülkede ki yokluktan, sıralardan ve hastanelerdeki sıkıntılardan bahsedip İşçilere/Paryalara üzülüyorlardı.

28 Mayıs 2015

7 Haziran seçimlerine 7 noktadan bakış: ULAŞIM

07 Haziran 2015 seçimlerine günler kala yazı dizimizi de ortalamış oluyoruz. Bugün ki ana konumuz ULAŞIM. İlk bakışta seçim çalışmaları için en önde duran bir konu gibi durmasa da son dönem seçimlerinde, seçmen tercihlerine etki eden başlıca konulardan biri.

Aslında ULAŞIM ülke idaresinin en temel yatırım alanlarında biri. Ancak ülkemizde yıllarca ihmal edilip, öncelik olarak hep ötelenmiş bir alan olduğundan hem hükümetlerce hem de milletçe gündemimizin ön sıralarında yer alan bir konu değildi. Bu bizlere alıştırılan acı gerçeklerden biri idi. Uzun yıllar boyunca işsizlik, Enflasyon, İrtica, terör gibi temel taşı olmuş sıkıntılarla boğuşturuluyorduk.

Sonrasında gördük ki hava gibi su gibi hayati bir ihtiyaçtı ulaşım imkânları. Hem kalkınma için, hem Vatanı sarmak için, hem insan gibi yaşam için zaruri bir ihtiyaçtı. Bir yerlere ulaşmak için gerekli olan imkânlar olmadığından ya aklımızdan geçmezdi yollara koyulmak ya da çileli anları göze alıp ömür tüketirdik gitmek için sılaya.

Demiryolları ve TCDD unutulan nostaljik tercihlerdi. O kadar umutsuz bir alandı ki son zamanlarda yenilenme dahil yapılmıyordu bu kurumlarda, bırakın yeni yatırımları. Uçak seyahati az ama öz bir zümrece yapılabilen ayrıcalıklı ve pahalı bir seyahat türü idi. Karayolları ise mevcut dar ve bozuk yollarda çekilen bir çile idi ucunda muhtemelen ölüm olan.

Tüm bunlar kanıksanmış çaresizliklerimizdi. Biz kim Ulaşımda konfor, hız, güven ve ulaşılabilir bir hizmet olmak kimdi. Haddimizi biliyor iki lokma ile aç karınlarımızı doyurmanın peşinde idik.

İşin ilginci de bu kadar bozuk ve imkansız bir ulaşım sistemi için de kalkınmayı ve vatanın her sathına hakim olmayı arzuluyorduk. Ve hiç bir aklı selim çıkıp ta demiyordu ki bu işin temeli yollardır diye. Yolların bir ülkenin can damarları olduğunu kimse seslendirmiyordu.

27 Mayıs 2015

Başaramayacağımız hiç bir şey yok!

Bu resmi görünce göğsümüzde bir kabarma, duygularımızda bir taşma oldu. Ne kadar gururlansak az diye düşündük. Yılların ezikliğinden, bir şey yapamazlığı duygusundan kurtulan düşüncelerimizin, dağlara, zirvelere doğru uçuşunu hissettik.

Çocukluğumuz/gençliğimiz bizlerden bir şey olmaz, bir işe başlasak bile bitiremeyiz; Bitirsek bile eli yüzü düzgün olmaz masalları/telkinleri ile geçti. En çokta önümüze gelen 10 yılları geçen sürelerde bitmeyen kamu yatırımları, Çalışmayan DEVRİM otomobili ve haşmetli BOLU tünelleri gibi niceleri.....

Bizlere öğretilen enflasyonla yaşamak, kurlara karşı hazırlıklı olmak, büyük hayallere kapılmamak ve beceriksizliğimiz ile yaşamaktı.

Hiçte öyle olmadığını anladık, Artık içimizde yapamayacağımız hiç bir şey yok iksiri dolaşmakta. İstedikleri kadar bu hissi siyasi çekişmeler ve/veya yüzlerce farklı çıkar ilişkisi için köreltmeye, yok etmeye, farklı göstermeye çalışsınlar bu saatten sonra bu ülkenin insanları eski masallara yüz vermeyecektir.

Yükseklere daha yükseklere, uzaklara daha uzaklara doğru güvenle, inançla kanat çırpacaktır. Bakın Türk Hava Yollarına! Hakkâri’nin haşmetli dağlarına nasılda gururla, nasıl da umutla, nasıl da Mutlulukla konuyor. Ülkemiz adına ne büyük bir mutluluk. Bölge insanı için ne büyük bir nimet. Onu oralara gidip gelenler bilir. O uzun yol cefalarını çekenler. Ve O koca geçit vermeyen dağlara mahkûm yaşamlar.

Bu kanatlar onları umuda, medeniyete, mutluluğa, özgürlüğe ve de en önemlisi kardeşliğe uçuracak kanatlar. Yalnızlıklarına, kaderlerine terk edilmişliklerine ses verecek kanatlar.

Bu projede emeği geçenlere sonsuz teşekkürler. Bu dağlara kanat çırpanlara sonsuz teşekkürler. İnşallah bu yollar mutluluk, huzur ve güzelliklere vesile olur.

26 Mayıs 2015

Şampiyonluk Bu Fotoğrafta Gizli

Bir sezon daha tamamlandı ve şampiyon belli oldu. O kadar kavga, gürültü sonrası 3 takım kümeye giderken, bir takımda Şampiyonluk unvanına kavuştu. Sezonun itici motivasyonu Fenerbahçe ile Galatasaray arasındaki 4. Yıldız rekabeti idi.

Tatlı bir rekabet demek isterdik, ama bu tamamı ile sezonun tadını kaçıran saçma bir iddiaya dönüştü. Neyse bu hafta ile bu saçmalığı da geride bıraktık.

Sezon başında en güçlü şampiyonluk adayları yıldız sevdalısı Galatasaray ve Fenerbahçe idi. Plase olarak Beşiktaş, sürpriz ise Trabzonspor, Bursaspor ve Eskişehirspor’du.

Sonra görüldü ki sürprizler hakikatten tam sürprizmiş! Ama ters yöne doğru. Bir ara bu üç takım da küme düşme potası etrafında dolaşarak epey heyecan yarattılar.

Trabzonspor başta yaptığı hoca seçimi, sayısı bilinmeyen akla ziyan transfer politikası ile kendi etti kendi buldu.

Bursaspor ise yönetim problemi, yeni hoca ve sistemi ile geç adapte oldu, ama sezon sonu takdirle kapatıp iyi bir yerde sezonu tamamladılar. Üstelik Türkiye Kupası’nda küçük bir mucizeye imza atarak, ilk maçı kendi sahalarında 1-2 kayıp ettikleri yarı finalin rövanşında, Fenerbahçe’yi Kadıköy’de 0-3 ile geçerek finale çıktılar. Aslında bu maç onların nereye geldiklerini, Fener’in ise nereye gittiğini gösteren bir mücadele idi.

Beşiktaş yine gönüllerin şampiyonu, sezonun kayıp edeni idi. Koskoca ligi kupasız kapatmak onlar adına büyük bir üzüntü kaynağı oldu. Sezon ortasında öyle zamanlar oldu ki, Avrupa dahil 3 kupanın hayalini kurarlarken, sezon sonu ellerim bomboş şarkısı ile hüzün dolu özüne dönüyorlardı. Statsızlığı handikabını son düzlükte en ağır şekli ile yaşayan takımda tüm direnç anlaşılmaz birbirinde birden bire kayıp oldu. Değim yerinde ise hepsinin ayağının bağı çözüldü. Sezon genelinde en iyi yanları olarak gösterilen birlik olma, kenetlenme ve arkadaşlık duygusu bu süreçte yok oldu. Ayrıca diğer önemli bir eksiklikleri de yakalarını bırakmayan ama herkesi bıktıran sakatlıklar oldu. Öyle ki son maçlarını gözden çıkardıkları 3. Kalecileri olan genç ve tecrübesiz Güvenç ile tamamladılar. Bu genç ve yorgun takımın son düzlükteki şampiyonluk stresinde yönetimin devreye girmesi ve onlara güç, inanç aşılaması büyük yarar getirecek, belki de yarışta öne fırlamasına neden olacaktı. Ama nedense yönetim bu noktada geri durdu ve tam anlamı ile hiçbir şey yapmadı. Sonuç olarak bir ay içinde büyük bir çöküş ve alışık olduğumuz ancak tarifinde hala zorlandığımız, canımızı yakan klasik Beşiktaş hüznü ile kaderine razı olarak sezonu noktaladık.

24 Mayıs 2015

7 Haziran seçimlerine 7 noktadan bakış: EĞİTİM

07 Haziran 2015 seçimleri konusundaki 3. yazımızın konusu Eğitim. Bizim içinde iktidarlar içinde en zor konulardan biri. Eğitim temel bilimsel yöntemler ile düzenlenebilecek ve beklentilere uygun sonuç alınabilecek bir alan değil.

Eğitim ideolojilerin, inançların ve milyonlarca farklı fikrin ortak bir paydada yoğrulmaya çalışıldığı bir alan. Bir şekle sokma, bir yola sokma ve sonucunda yaşamın her alanında kullanılacak kişileri meydana getirme uğraşı.

Laik Cumhuriyet ideali ile şekil bulmuş katı bir disiplinden gelen eğitim sistemimizde öncelik kesinlik ile birey değil, sistemim bekası olarak belirlenmiştir. Yıllarca tabu konular, siyasi kavgaları bu sahada yaşanmıştır. Arada yüz binlerce cevher heba olmuş gitmiştir. Binlercesi yurtdışında üst seviyelerde başarılara ulaşıp, ülkelerine en ufak katkıları olmadan yaşamışlardır.

Ak parti iktidarının belki de ideolojik/siyasi görüş farklılığı olarak en zorlandığı ve en fazla dirençle karşılaştığı alan bu alan olmuştur. Diğer tüm faaliyet konularında sosyal refah ve ekonomik davranışlar öne çıkarken Eğitim konusunda son yıllara kadar temel direnç konusu ideoloji olmuştur. Öyle ki bu alanda yaşanılan sıkıntılar ülke gündemimi tamamı ile esir almış ve önemli tartışmalara, gösterilere sebep olmuştur. Bir noktada Ak Partinin kapatılmasına/iktidardan düşmesine neden olabilecek kadar etkiler yaratmıştır.

23 Mayıs 2015

7 Haziran seçimlerine 7 noktadan bakış: EKONOMİ

07 Haziran 2015 genel seçimi ile ilgili belli başlıklar altında yapmayı planladığımız değerlendirmelerin ilkine EKONOMİ ile başlıyoruz.

Artık herkesçe kabul edilen ve geçmiş zaman seçimleri ile de tastiklenen bir durum var ki; O da, seçmenler için en öncelikli konu ekonomik kaygılar/beklentiler olduğudur. Yıllar süren ideolojik seçim dönemleri sonrası oy verenler gördü ki bu kısır döngü ne ülkeye ne de kendilerine fakirlikten başka bir şey katmıyor.

Her seçim sonrası kim gelirse gelsin, ülkeyi yönetirken tek acı gerçekle mücadele etmeye başlarlarken, ne ideoloji kalıyor ne de başka bir şey. Çoğunlukla bu mücadeleye dayanamayan hükümetler kısa ömürlü olup, erken seçimler ile yeni bir siyasi maceraya atılıyor ülke. Olan vatandaşa oluyor ve bu yönetememe ve seçim savurganlığının bedelini ödeyen hep kendi oluyordu. Bu kısır döngüden çıkmak için her yolu deneyen vatandaş sonunda aradığı çıkışı AK Parti yönetimi ile buluyordu.

Öyle ki hiç kimsenin ummadığı bir devrim ile tüm yerleşik/köklü partileri sağ sol demeden sandığa gömerek tarihin insafına teslim ederken; Ülke yönetimini de kayıtsız şartsız AK Partiye veriyordu. Bizce bu keskin/radikal tercihin tek nedeni Ekonomidir.

Dünya hızla sanayi döneminden bilgi ve uzay çağına giderken, ülkenin gecekondu çağında 3. sınıf geri kalmış bir ülke sınıfına gerilemesine yeter denmiştir, 2002 yılında. Gerçek anlamı ile millet egemenliğin kendinde olduğunu göstermiş ve karın doyurmayan siyasi tüm argümanları ve aktörleri hayatından çıkarmıştır.

22 Mayıs 2015

7 Haziran Seçimlerine 7 Noktadan bakış

07 Haziran 2015 tarihinde genel seçim var. Tarihi bir seçim olacak. Özellikle HDP'nin parti olarak seçime katılma tercihi, sonuçları açısından gelecek zamanlarda epeyce konuşulacak. Seçimin asıl 3 ana partisi içinse yol ayrımlarına gebe etkileri olacak.

Seçimlere az bir zaman kalmasına rağmen konu ile ilgili hiç bir yazı kaleme almadık. Bu hem seçim ortamın tatsızlığından hem de bu blogta karşılaştığımız olumsuzluklardan ileri gelen bir hevessizlikten kaynaklı. Ama tarihe bir not düşmek amacı ile bu konuda bir iki söz söylemek iyi olacak. Onun için 7/8 yazılık küçük bir planlama ile bu seçimlerle ilgili değerlendirme yazıları yazmayı planlıyorum. Eğer ki katı ve taraflı olarak uygulanan blog sansürüne takılmazsak.

Niyetimiz bu genel giriş yazısı ile başlayıp,

* Ekonomi
* Eğitim
* Ulaşım
* Sağlık
* Tarım
* Gelecek
* Sosyal Hayat

ana başlıkları altında seçim hakkındaki görüş ve değerlendirmelerimizi yapmak olarak planladım. Hayırlısı ile bu plan dahilin de yazılarımızı yazmaya çalışacağım.

Genel olarak bu seçim hakkında şu kısa değerlendirmeleri yapmak isteriz. Önceki seçimlere pek benzemiyor. Bir tatsızlık, bir heyecansızlık, bir bezginlik var. İddialı olsun olmasın tüm partilerde ve partililerde bitse de gitsek havası var. Sonuçları aşağı yukarı belli bir seçim ve öncesindeki birbirine yakın olan eski iki seçimin yorgunluğu ve bezginliği olmalı bu.

1 Mayıs 2015

Düşündürmeden Güldüren Komedyene Ne Oldu!

Yıllar önce basit ama komik olduğu düşünülen nükteler ile, hafiften belden aşağı kayan, biraz izleyene takılan bir üslup ile işini yürüten ve bu işten de tonlarla gani gani para kazanan bir komedyen vardı.

O kadar başarılı olmuştu ki bu işte, ilk mesleği olan Karikatürcülük ve onu bu noktaya getiren işvereninden uzaklaşmış, farklı alemlere kanat çırpmıştı. Cihangir'in tek odalı hayatından, çoklu odalı, çoklu garajlı ve milyon dolarlarla ifade edebilen arabalarla dolu bir hayata geçmişti.

Bu değişim ile birlikte taşlanmaya ve meyveleri sorgulanmaya başlamıştı. Kıvrak zekâsı ve hazır cevaplılığı ile bu taşlardan başarılı salvolarla kurtulmuştu. Tabii 500 beygirli son model arabalar bizde de olsa bizde bu salvoları atabilirdik, ama kısmet ona imiş.

Hakkında en dişe dokunur ve en zorlandığı eleştiri konusu, "Düşündürmeden Güldürmesi", "Toplumsal konulara ilgisiz kalması" ana başlıklarında toplanabilecek konulardı. Hatta bu konu Ali Kırca'nın "Siyaset Meydanı" isimli programında da kendine sorulmuştu. (Programın adı Siyaset Meydanı! Soru Niye siyasetten çok uzaksınız? (Suya sabuna dokunmadan işi götürüyorsunuz) Toplumun sorunlarına karşı duyarsızsınız! Konukta bir komedyen  - Kendi ile özdeşleşen ve lügatimize giren; Stand-Up'çı. Kaderin cilvesine bak!!!!). Cevabı yaptığı espriler kadar genel geçerdi: Abi benim işim güldürmek, o konular başkalarının işi.... benzeri cümleler ile dolu idi.... İşi güldürmekti yani......O dönemlerde....!

Son bir kaç yıldır bu Stand-Up yıldızı inanılmaz bir biçimde ve ilginç zamanlama ile toplumsal olaylara açıktan müdahil olup, beyanlarda bulunuyor..... Bizde merek ediyoruz, mesleğimi bıraktı? Mesleğin tanımı mı değişti? Düşünmeye niye başladı? Düşündürmeye neden başladı?