26 Mayıs 2015

Şampiyonluk Bu Fotoğrafta Gizli

Bir sezon daha tamamlandı ve şampiyon belli oldu. O kadar kavga, gürültü sonrası 3 takım kümeye giderken, bir takımda Şampiyonluk unvanına kavuştu. Sezonun itici motivasyonu Fenerbahçe ile Galatasaray arasındaki 4. Yıldız rekabeti idi.

Tatlı bir rekabet demek isterdik, ama bu tamamı ile sezonun tadını kaçıran saçma bir iddiaya dönüştü. Neyse bu hafta ile bu saçmalığı da geride bıraktık.

Sezon başında en güçlü şampiyonluk adayları yıldız sevdalısı Galatasaray ve Fenerbahçe idi. Plase olarak Beşiktaş, sürpriz ise Trabzonspor, Bursaspor ve Eskişehirspor’du.

Sonra görüldü ki sürprizler hakikatten tam sürprizmiş! Ama ters yöne doğru. Bir ara bu üç takım da küme düşme potası etrafında dolaşarak epey heyecan yarattılar.

Trabzonspor başta yaptığı hoca seçimi, sayısı bilinmeyen akla ziyan transfer politikası ile kendi etti kendi buldu.

Bursaspor ise yönetim problemi, yeni hoca ve sistemi ile geç adapte oldu, ama sezon sonu takdirle kapatıp iyi bir yerde sezonu tamamladılar. Üstelik Türkiye Kupası’nda küçük bir mucizeye imza atarak, ilk maçı kendi sahalarında 1-2 kayıp ettikleri yarı finalin rövanşında, Fenerbahçe’yi Kadıköy’de 0-3 ile geçerek finale çıktılar. Aslında bu maç onların nereye geldiklerini, Fener’in ise nereye gittiğini gösteren bir mücadele idi.

Beşiktaş yine gönüllerin şampiyonu, sezonun kayıp edeni idi. Koskoca ligi kupasız kapatmak onlar adına büyük bir üzüntü kaynağı oldu. Sezon ortasında öyle zamanlar oldu ki, Avrupa dahil 3 kupanın hayalini kurarlarken, sezon sonu ellerim bomboş şarkısı ile hüzün dolu özüne dönüyorlardı. Statsızlığı handikabını son düzlükte en ağır şekli ile yaşayan takımda tüm direnç anlaşılmaz birbirinde birden bire kayıp oldu. Değim yerinde ise hepsinin ayağının bağı çözüldü. Sezon genelinde en iyi yanları olarak gösterilen birlik olma, kenetlenme ve arkadaşlık duygusu bu süreçte yok oldu. Ayrıca diğer önemli bir eksiklikleri de yakalarını bırakmayan ama herkesi bıktıran sakatlıklar oldu. Öyle ki son maçlarını gözden çıkardıkları 3. Kalecileri olan genç ve tecrübesiz Güvenç ile tamamladılar. Bu genç ve yorgun takımın son düzlükteki şampiyonluk stresinde yönetimin devreye girmesi ve onlara güç, inanç aşılaması büyük yarar getirecek, belki de yarışta öne fırlamasına neden olacaktı. Ama nedense yönetim bu noktada geri durdu ve tam anlamı ile hiçbir şey yapmadı. Sonuç olarak bir ay içinde büyük bir çöküş ve alışık olduğumuz ancak tarifinde hala zorlandığımız, canımızı yakan klasik Beşiktaş hüznü ile kaderine razı olarak sezonu noktaladık.

Fenerbahçe ise tam anlamı ile güç zehirlenmesi kurbanı oldu. Hâlbuki sezona en hazır en rahat takım olarak başlayabilirlerdi. Öyle de görünüyorlardı. Ne olduysa Güç bende diye alakasız bir anda ortaya fırlayan Başkanları, hiç kimsenin anlamlandıramadığı bir biçimde Şampiyon takımın hocasını sezona ramak kala değiştirdi ve yerine hiç alışık olmadıkları bir tarzda bir hocayı getirdiler. Büyük avantajlı olduğu bir sezonda rakipleri ile eşit noktaya, hatta hoca konusundaki tereddütler nedeni ile dezavantajlı duruma geldiler. Son belli. Kupada kendi evlerinde hezimet ve şampiyonluğa bir maç kala 4 kırmızı kart ile biterek 4. Yıldıza elveda. Zorlama ile de buraya kadar. Bu zorlamanın az birazı Beşiktaş’ta olsa idi, açık ara şampiyonluğu göğüslemişlerdi. Bu noktada İsmail Kartal’ı içtenlikle kutlamalıyız. Büyük bir iş başararak takımı olabilecek en üst seviyede tutmayı başardı. Hele ki hazırlıksız bir hoca değişimi ve kendisine olan bu kadar yüksek oranda ki güvensizliğe rağmen bu yükü başarı ile taşıdı. Bize göre sezonun en başarılı hocalarından sayılmalıdır.

Gelelim şampiyona. Anlaşılmaz bir biçimde 4.yıldız odaklı bir giriş yaptılar sezona. Bu yıldız merakı nasıl böyle depreşti onu hala anlamış değiliz! Başkanın Fatih Terim ile yaptığı ego savaşı sonrası Abdurrahman Albayrak ile de yolları ayırması az daha felaket bir sezona sebep olacaktı. Allahtan hatasında diretmedi de erkenden işi adabı ile erbabına bırakıp kenara çekildi. Aysal ve Prandelli ikilisi GS tarihine koca bir kayıp yıl olarak yazılacakken, şampiyonluğun başlangıcında bir şekilde pay edindiler.

Hamza hoca ile Albayrak’ı ekranlarda yukarıdaki poz ile görünce, bir Beşiktaşlı olarak Eyvah! Dedik, gitti şampiyonluk. Keşke biraz daha geç kalsa idi Aysal diye iç geçirdik, ama nafile. Ucu ucuna yakaladılar, kaçacak olan Şampiyonluk trenini bu akılıca hamle ile bir anda.

Bir yandan da Hamza hocanın başarılı olmasını ve bu tarihi fırsatı başarı ile kullanmasını canı gönülden diliyorduk. Hamza hoca efendi, alçak gönüllü, dürüst ve çalışkan biri gözümüzde. Kendisinin bu ve daha etkili başarıları hak etmesi içten bile değil. Albayrak ve Hamza hoca takımda eksik olan ruhu kazandırarak bu başarıya ulaştılar. Beşiktaş’ta eksik olan Albayrak’ın moral motivasyon katkısı hem Hamza hocaya güç verdi, hem de oyunculara yere sağlam basmaları ve bir araya gelip onun etrafında kenetlenmelerine ön ayak.

Asıl başarı, bu yükü omuzlarında taşıyan ve büyük riski korkusuzca ama inançla taşıyan Hamza hoca’nındır. Kendisi futbol tarihimize büyük başarılar ile adını yazdırmaya namzet biridir. İnşallah bu şampiyonluk onun yolculuğunda önemli bir katkı sağlar. Ve bu dördüncü yıldız eğer ki bir omuza takılacak o Hamza hocanın büyük yük altında ezilmeyen inançlı ve güçlü omuzu olmalıdır.

Albayrak ise bu işte rüştünü ispatlamış ve başarı için gerekli olan ruh mu deriz sihirli iksir mi deriz her neyse ona sahip biri olarak Şampiyonluk’ta paha biçilemez bir katkı ile mutlu sona takımını götürmüştür.

Bu şampiyonlukta Aysal’ı zamanında yanlışından dönüp, işi ehline bırakmasından Hamza hoca ve Albayrak’ı ise şampiyonluk yolundaki inançları, çalışmaları ve başarıya ulaşmaları sebebi ile tebrik eder, 4. Yıldızın hayırlı uğurlu olmasını isteriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder