07 Haziran 2015
seçimleri konulu yazı dizimizin en CAN ALICI konusuna geldik, SAĞLIK!
Evet, yıllarca ne canlar
heba oldu, ne canlar yandı bu konuda. Sırf iktidarların iktidar olamamaları ve
ülkeyi hak ettiği şekli ile yönetemediklerinden.
Yıllarca İKTİDAR OLMA
GÜCÜ o kadar dağınık ve farklı noktalarca paylaşılan etkisiz ve verimsiz bir
şeydi. Ülke resmi olmasa da bir KAST sistemi, bir Ten ayrımı benzeri sınıflara
ayrılmış ve herkes bu sisteme mahkûm yaşamakta idiler.
Şimdi bakınca, Zamanında
Ülkemizde Güney Afrika veya ABD'de yıllarca zencilere/Siyah ırka uygulanan bir
rejime benzeyen ayrımcılıklar vardı. Bunun en keskin ve çıplak gözle bile
görünen yaşam alan ŞAĞLIK'ta idi.
Özel, Üniversite,
Devlet, Askeri ve SSK diye sınıflandırabileceğimiz Hastane yapılanmalarına
hasta kabulü olarak, bildiğimiz KAST sistemi uygulamaları içeriyordu. Zenginler,
Alimler,Bürokratlar, Askerler ve İşçiler/Paryalar....
SSK dışında diğerleri
insanlığın, bilimin, teknolojinin tüm imkânlarını; Paranın, Bürokrasinin ve
Silahın gücü ile kullanırken, İşçi ve Paryalar yokluğa, imkansızlığa, pisliğe
ve sonuç olarak ölüme mahkum ediliyorlardı.
Ağalar, paşalar ve
haşmetli Bürokratlar (bu kapsamda onların pek sevimli, uslu, söz dinleyen
memurları da dahil) gerile gerile, gururla, ayrıcalıkla Hastanelerde tedavi
olup, sağlıklarına sağlık katıyorlardı. Yeri geldiği zamanda ülkede ki
yokluktan, sıralardan ve hastanelerdeki sıkıntılardan bahsedip
İşçilere/Paryalara üzülüyorlardı.
Sağlık sistemindeki bu
aşırı dengesizlik, yokluk, rezillik neden sadece SSK hastanelerinde diye kimse
sormuyordu. Bu nasıl bir ayrımcılık, bu nasıl bir insanlık diye hiç kimse
sormuyordu. Hiç bir aydın!, Hiç bir Bürokrat, Hiç bir İş adamı, Hiç bir asker
SSK Hastanelerinde bırakın ŞİFA bulmayı, CAN veren insanları için çare
aramıyor, Kendi konforlu Hastanelerinde tedavi olup, ilaçlarını bol keseden
alırlarken UTANÇ duymuyorlardı.
Çok kıymetli basınımızda
canı sıkılınca, hükümete, ve/veya bir bürokrata/bakana kafayı takınca hazır
elinin altında duran bu konuyu gündeme getirip, tüm suçu onların üstüne
yıkıyor, sonrasında da ülkenin kıt kaynakları ile konuyu tatlıya bağlayıp,
rahatça uykuya dalıyorlardı.
Hiç kimse demiyordu ki
SAĞLIK sistemindeki bu ayrım, bu ŞİFASIZLIĞA MAHKÜM edilme TEMEL İNSAN
HAKLARINA AYKIRI!
Hiç kimse utanmıyor,
vicdan azabı çekmiyordu İşçinin/Paryanın bebesi kollarında hastane hastane
dolaşırken can verip, Parasızlıktan cenazeleri rehin tutulduğunda. Hiç kimse
hem de hiç kimse ilaç kuyruklarında can çekişen yaşlıları görürken
UTANMIYORdu......
Bu ülkenin Zengini,
Memur/Bürokratı, Askeri ve diğer elitleri, bu milletin zenginliğini, devletinin
imkanlarını sonuna kadar büyük bir pişkinlik ve ayrımcılık ile kullanırken
UTANMIYORLARDI....
Bu ülkenin çoluk çocuğu,
yaşlısı, kadını, İşçi ve Paryası olarak gayrı resmi bir ayrıma tabi olup,
Canını, bedenini, ruhunu ve geleceğini bu ayrılmış VİCDANSIZLARIN refahı için
feda ediyorlardı..
Aslında Ülkemizde
yıllarca temel konularda uygulanan bir kast sistemi vardı. Bunun en bariz
yaşandığı alan SAĞLIK’tı. YAŞAMA HAKKI konusu idi. Bu konudaki en belirgin
yansımalardan biride O dönemlerde sıkça gelen şehit haberlerinde görülebilirdi.
Nedense ŞEHİT olan Mehmetçik baskın bir oranda işçi/parya sınıfana mesup
kişilerden çıkardı. Hemen hemen sıfıra yakındı Zengin/Bürokrat/Asker/Alim
kesiminden böyle haberlerin geldiği.
İşte bu kast sisteminin
en alt tabakası yaşarken gecekondulara, çalışırken sigortasız ağır mesailere,
hastalanırken Şifahanelere değil, zülümhanelere mahkûmdular.
2002’de yaşanılan
Siyaset sahnesindeki deprem işte bu zülümün, ayrımcılığın sonucu idi. İnsanlar
doğarken, yaşarken ve ölürken uğradıkları bu ikiyüzlü/riyakar ayrımcılığa dur
dediler.
Bunun karşılığını ise
fazlası ile gördüler. Ne kadar da eleştirilecek yanları olsa, ne kadar da aksak
yanları olsa İnsanlar öncelik ile İNSAN olduklarını ve EŞİT olduklarını bu
seçkin zümreye gösterdiler.
Bu hikâyede Makarna,
Kömür, İs, Galoşlu Ayakkabılar, Kuyruklar, Ölümler, Islak Mendiller, Kendini
beğenmişler, Bidon kafalar, Göbeğini kaşıyanlar, Vicdansızlar, Körler,
Sağırlar, Çobanları beğenmeyen Hormonlular ve daha yüzlerce SAĞLIKSIZ, MİDE
BULANDIRAN ve ÖLÜM GETİREN aktörler vardı.
Türkiye SAĞLIĞINA işte
bu ayrımcılık zincirini kırarak ulaştı. Hasta adam gür ve gürbüz bir
delikanlıya dönüştü. Kabına sığmayan, yerinde duramayan Enerjik bir Toya….
Sağlıktaki bozukluğun
can aldığı, bitkisel yaşama mahkum kıldığı bir ülkeden SAĞLIK’taki devrimin
sağladığı CANLILIKLA ayağa kalkan bir Ülke.
İşte 07 Haziran 2015
seçimlerine gelen süreçteki SAĞLIĞIN CAN ALICI ve 08 Haziran 2015 sonrası
süreçte CAN CAN KATACAK etkisi böyle bir hikâyedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder