28 Kasım 2015

Batı Medeniyeti ve Eli ayağı kesilen 5 yaşındaki Kızına Bakan Kongolu KÖLE BABA

Bu resmi bir sosyal paylaşım sitesinde görünce, yine kullanıcılar tarafından oluşturulmuş yanıltıcı ve propaganda amaçlı olanlardan biri sandık. Çünkü altında

"Bu, köle babanın baktığı, 5 yaşındaki kızının kesilen eli ve ayağı.!  Köle çocuğun suçu az kauçuk toplamak. Yer Kongo."

yazıyordu. İnanılmayacak kadar vahşi, inanılmayacak kadar insanlık dışı geliyordu.
Ve nasıl oluyor da böyle bir vahşetten haberimiz olmuyordu!

Gerçekten böyle bir vahşet yaşanmış ise bugüne kadar bir şekilde bilmemiz, duymamız gerekiyordu! Ama bilmiyorduk! Resimden yaptığımız araştırmada inanılmaz iç yakan bir bu vahşetin gerçek olduğuna ulaşıp, şoka giriyorduk.

Böyle bir vahşet çokta uzak olmayan bir tarihte yaşanmış ve bu vahşete medeni diye lanse edilen ve bizlere ulaşmamız gereken bir hedef olarak gösterilen batı dünyası vesile olmuş, susmuş ve izlemiş. Şu an yaşanan ve geçmişte yaşanan onlarca benzer vahşet gibi.

Mehmet Akif Ersoy'un muhteşem şiirsel tespiti ile ifade edersek "Medeniyet dediğin Tek dişi kalmış canavar" tüm bunları yapan.

Konu ile ilgili bilgileri aşağıdaki gibi anekdot olarak sunuyoruz. Kim bilir bizim gibi kaç kişi habersizdir bu ve benzeri katliamlardan.

26 Kasım 2015

Korkaklar ve Hainlere Rağmen Kutlu Yürüyüşe Devam Türkiyem

Beklenen ve İstenmeyen son geldi çattı. Türk jetleri sınır güvenliğini ihlal eden Rus jetini düşürdü. Düşürülmenin öncesi ve sonrası korkaklar ve hainler birbirine zıt tepkileri ile yine yüzsüzce kendilerini deşifre ettiler.

Öncelikle belirtelim ki bu olayda kusur varsa, art niyet varsa, dostluğa ihanet varsa, sözünde durmama varsa hepsi Rus tarafına aittir. Ülkemiz bu konudaki samimiyetini, affetme büyüklüğünü önceki ihlallerde fazlası ile göstermiş, olumsuz tüm itham ve etkileri sineye çekmiştir. Bundan sonrası göz yumma ve taviz vermeye girer ki, o da her açıdan bir gaflet olarak adlandırılır. Çok şükür ki ülkemiz temkinli ve anlayışlı duruşunu gaflete dönüştürmeden kararında göstermiştir.

Sınırları ihlal etme, dost dediğin ülkenin kendi canından/kanından dediklerini bombalamak, hassasiyetlerini dikkate almamak, gayri ciddi tepkilerde bulunmak en hafif hali ile Rus tarafının densizliğidir.

16 Kasım 2015

Sevican Hürses'ten Yeni Tanım: Türk Baygını

Sevican Hürses artık bilinen biri olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Başarısız Sanatçı mottosu ile ortaya çıkan ve başarısızlığı kendine avantaj olarak kullanan Hürses, başarısızlıkları dışında artık sivri çıkışları ile gündeme geliyor. Bunu ise kendine has üslubu ile şöyle açıklıyor: "O kadar çok başarısızlık yaşadım ki, o kadar çok bunlarla gündeme geldim ki, artık bende millette buna alıştı ve sıradan bir durum halini aldı. Bu öz güvenle yeni şeyler, farklı şeyler söyleme ihtiyacı duydum. Artık aklımdan geçeni hiç bir korku, hiç bir acaba süzgecinden geçirmeden dile getiriyorum. Bu milletin hoşuna gidiyor "

Bu sıra dışı başarısızlık öyküsün kahramanın artan popülaritesi onun kamuoyunda daha fazla duyulmasına ve görülmesine yol açtı. Sürekli, programlar, röportajlar derken gün yok ki bir sivri çıkışı olmasın, gündeme damga vuran.

Bunlardan sonuncusu, TÜRK AYDINI olarak tanımlanan ve milleti aydınlatma dışında her bi halta yarayan sınıf hakkındaki ayrık çıkışı oldu. 

Onların, “AYDIN” olarak nitelendirilmesine karşı çıkan HÜRSES, "Aydın, bir nitelik ifade eder ve sözlük anlamı, toplumdaki karşılığı bellidir. Bu grubun çoğunluğu niteliksizdir ve toplumdaki karşılıkları AYDIN tipine uymamaktadır. Bu şekilde yapılan Niteliksiz Nitelendirme AYDIN kavramını deforme etmekte ve olumsuz bir anlam yüklemektedir" dediği röportajı aşağıda ilginize sunuyoruz.

Muhabir: Sevican Hanım bir anda parladınız ve her gün gündem belirler oldunuz. Size ulaşmak zor. Nasıl başardınız bunu?

14 Kasım 2015

Dünya Medeniyetinin Karanlık Yüzü: Terör


İnsanların ölmesi üzücü bir olay. Hele de insanların,  birbirini terörize olarak katletmesi katlanılmaz bir acı. Hem insanlık adına hem yitip giden canlar adına.

İnsanlığını yitirmemiş, nefretle kinle yüreğini kirletmemiş, sinsi planlar ile, kalleş tuzaklar ile, alçakça çıkarlar ile aklını yitirmemişler için böyle olaylara üzülmemek imkansız bir şey.

Son olarak 13 Kasım 2015 günü Paris'te yaşanılan ve yüzlerce insanın katledilmesine böyle bir gözle bakıyoruz.

Biliyoruz ki bu, dünya genelinde yıllardır yaşanılan güç savaşlarının, hakimiyet savaşlarının bir sonucu. Temeli ekonomik çıkara dayanan, bu kanlı savaşlarının temelinde söz sahibi olanlar, planlayanlar ve uygulaması talimatını verenler, ya hiç ortalıklarda değil, ya da en fazla ağlayıp sızlayanlar arasında.

Üzülüp bu tepkileri iki satır ile, iki Capslanmış resim ile sosyal medyada paylaşmak veya yakalarımıza siyah kurdeleler takmakla ne bizler gerçekten acılarımızdan kurtuluyoruz, ne de zarar görenler bir fayda, bir çare görmekteler.

Hele ki devletlerin, kurumların iki satır üzüntü ve kınama mesajı yayınlayıp, cenaze törenlerinde de kol kola yürümesi yeterli bir çaba ve etkili bir tepki değildir.

Bu şokun geçmesi, hayatın normale dönmesi ile herkes kendi gündemine dönerken, acılar ile baş başa kalanlar ve bir ömür bunu taşıyanlar olayların kurbanları ve yakınları olmaktadır.

Üstüne üstlük toplum böyle olaylara alışmakta, diğer yanda ise kötülük tohumları ekilip milletler arası düşmanlıklar sinsice büyütülerek ileri ki zamanlar için planlanan vahşet, saldırılar ve yıkımlar için ortamlar ve militanlar yetiştirilmektedir.

Teröre tüm kalbimizle üzülmek kadar, tüm beynimizle ve mantığımızla da sebepleri ve sorumluları üzerinde düşünmeli, bu konuda kör ve yönlendirilmiş bağnaz düşüncelere kapılmamalıyız.



Sormamız gereken en baştaki sorulardan biri;

"Niye terör sadece batılı ülkelerin canının yakınca tüm dünyanın sorunu halini alır?

Sonrasında ise peş peşe;
  • Afganistan' ölen binlerce sivil insan
  • Irak'ta özgürlük adı altında bozulan devlet yapısı ve sonrası her gün yaşanan terör saldırıları
  • Suriye'de yaşanılan iç savaş ve her gün ölen onlarca mahsum insan
  • Hiç savaşılmadan para ve silah gücü ile teslim edilen Musul olayı
  • Arap baharı ve getirdiği felaketler

13 Kasım 2015

Bunlara Nasıl Tahammül Edebiliyoruz?

Bizle millet olarak çok fazla sabırlı, tahammüllü ve affedici bir toplumuz. Bu özelliklerimiz kısa vadede öfkemizin dinmesine fayda etmese de, çektiğimiz acıları, elemleri azaltmasa da, uzun vadede çok önemli faydalar sağlamaktadır.

Özellikle bize karşı kin, nefret, zülüm gösterenlere karşı bu yanımızı fazlası ile öne çıkarsak ta, kendimize, özümüze karşı da bi o kadar katı ve tavizkarsısız.

Yıllarca siyasi yapının ve baskın konjektürel ortamın desteği, kayırması ve şişirmesi sonucu bizlere sanatçı, bilim adamı diye yutturulan veya mecbur bırakılan pek çok işe yaramaz var hayatımızın çeşitli alanlarında.

Toplumun kendine gelmesi, yapıların ve güç dengelerinin değişmesi ile bu kurulu düzeni kayıp eden bu işe yaramazlar, gözden nizamdan düştükçe, insanlıktan yeterince nasiplenmediklerinden dolayı oralarda da alt seviyelerdeki ederlerine dönmekte ve bu dönüşlerde de seviyesizliklerini, yetersizliklerini göz önüne sermektedirler.

En büyük vasıfları içinde oldukları ve nemalandıkları topluma karşı kibirleri ile soslanmış kibirleri, tiksintileri ve hor görmelerini dışa vurmaları olan bunlardan her türde bolca mevcut ülkemizde. Kimi açıktan açığa bu yönlerini her vesile ile gösterirken, kimileri ise hala nemalanacakları rızıkları olduğundan alttan alta, gizliden gizliye bunu yapmaktadırlar.

Bunların öne çıkan özellikleri: (Onlar gibi yaşamayan, onlar gibi düşünmeyen halkı)

  • Cahil görmeleri
  • Çıkarcı görmeleri
  • Beceriksiz görmeleri
  • Geri kafaları görmeleri
  • Gereksiz görmeleri
  • Zararlı görmeleri
  • Faydasız görmeleri
  • Hakarete açık görmeleri
  • Sahipsiz görmeleri
  • Memlekette hak sahibi görmemeleri
  • Sosyal yaşamdan uzak tutulmaları gerektiği
  • Kamudan uzak tutulmaları gerektiği
  • İnançlarından ötürü suçlanmaları
  • İnançlarının bir hak olmadığı
  • Fikirlerinin gülünç olduğu....

Ve daha binlerce hakir gören, hakaret içeren, nefret besleyen ve iğrenen görüş düşünce ile ekmeğimizi yiyip bu çatı altında at koşturdular.

Biz bu kadar hakarete, bu kadar küfre, bu kadar zulme nasıl dayanıp ta bu kibir dolu işe yaramazlara katlanabildik acaba? Sabrımız, tevekkülümüz Mevlana'dan mıdır? Yunus'tan mıdır? Hacı Bektaş'tan mıdır? Yoksa Yaradana olan yıkılmaz inançtan mı?


12 Kasım 2015

Devlet Bahçeli Hakkında

Uzun zamandır bu konuda yazmak istesekte, çeşitli nedenler ile bir türlü bunu başaramadık. Hazır gündem dinginken bu fırsatı kaçırmayalım.

Devlet Bahçeli fazla bilinmeyen bir lider aslında. Basına, kamuoyuna fazla malzeme vermeyen, ancak yaptıkları ile epey ses çıkaran sonuçlara yol açan bir lider. Parti kimliğinin verdiği ağırlıkla ciddi duran ancak, içindeki şen şakrak duran tarafını bastırmakta zorlanan biri gibi durmakta.

Yapmış olduğu konuşmalar ile hatırı sayılır izler bırakan Bahçeli'nin unutulmazları arasına giren "Pesküvit", "Seçim kazandıran Matematik formülleri" ve günümüzün en popüleri olan "Hayır" ı.

Dönem dönem çok sert eleştiriler ile muhatap kalsa da, Parti içi ve parti dışı hedef haline gelse de, partide ki mutlak hakimiyeti onu yıkılmaz bir lider haline getirmekte ve 20 yıla yaklaşan bir başkanlık sürecine ulaşmaktadır.

Bu süreçte pek çok önemli olay, siyasi gelişme ile karşı karşıya kalan Bahçeli, mücadelesini açıktan veren bir lider olmamıştır. Çoğu açıklamalarını yazılı yapan ve neredeyse seçim zamanları dışında ortalıklarda görünmeyen Bahçeli siyasetimizin duayenleri arasına girmeyi başarmıştır.

Türkiye'nin en çalkantılı dönemlerine tanıklık eden ve bu süreçlerde Tabanını iyi kontrol eden bir lider olmuştur. Ülkemiz adına gerek siyasal gerek finansal gerekse toplumsal pek çok sancılı ve fırtınalı anlarda sağladığı sakinlik ve sükunetle çok önemli katkı sağlamıştır Ülkeye.

10 Kasım 2015

Atatürk'ü Anma Günündeki Düşünceler....

Atatürk'ü kendilerine siper ederek bu ülkeye ve bu millete yapmadıkları zülüm, yapmadıkları hakaret, yapmadıkları kötülük kalmadı. En büyük kötülüğü Atatürk ile millet arasına kendi meymenetsiz suratlarını koyarak yaptılar.

Bugün 10 Kasım. Yine Atatürk'ün sırtından millete saygısızlık, hakaret içeren kin ve nefretini kusanların fırsata çevirdikleri bir an. Gören Atatürk'ü andıklarını, yokluğuna üzüldüklerini ve yaptıklarını saygıyla yâd ettiklerini sanar. Ancak hiç bir alakaları yok bununla.

Ülkeyi öz benliğinden koparmak ve emrinde oldukları malum yabancılara yar kılmak için bu vatanı yapmadıkları hainlik kalmadı. Ülkenin ekonomisinden, kültüründen, eğitim sisteminden her ne varsa bozup, deformasyona uğratmadıkları bir alan yok.

Bu sinsi, gaddar ve acımasız tuzaklarından defalarca geçen millet, kendini kurtarmaya çok yakın olduğu bir fırsatı yaratmış ikbaline. Ona fena kuduruyorlar. Kendinden geçip saçmalık ötesi davranışlarla bu gidişatı bozmaya uğraşıyorlar.

Bunun için yapmadıkları hainlik kalmadı. En basiti sayılabilecek olan Ülkeyi ve kurumlarını yabancılara şikâyetten, ülkenin milli güvenlik sırlarını deşifre etmeye, yabancı orduların ülkeye müdahalesine davetten, terör örgütleri ile aynı doğrultuda hareket etmeye, darbe kışkırtıcılığından, suikast dileklerine kadar inanılmaz karanlık ve iğrenç yollara saparak, kendilerinden geçtiler.

Dünyanın her yanını sarmış İngiliz kraliçesine hürmette yarışanlar, bu dünyadan yüzyıllar önce göçmüş kendi Sultanlarına hala düşmanlıkla nefret saçmaktalar.

Atatürk'ün bir 10 Kasım sabahı, bu pisliklerden kurtulmuş, kendi ayakları üzerinde milleti ile bir olmuş güçlü ve kudretli Barış içinde yaşayan ve etrafına Barış dağıtan bir ülkede, layığı ile anılmasını temenni ederken; Kendisine Allah'tan (c.c) rahmet diler, bu ülke ve millet için yaptığı güzel şeyler için şükranlarımızı sunarız.


3 Kasım 2015

Millet Mesaj Vermedi! Millet Osmanlı Tokadını Bastı Mührü ile

01 kasım 2015 seçimleri bitti. Kiziroğlu Mustafa bey şarkısı ile sahne alan Davutoğlu gerçekten rüzgar gibi esti geçti. Muhteşem bir sonuç! Muhteşem bir demokratik ders.

Seçim sonrası rahatlama, gevşeme, kendine gelme ve geleceğe umutla bakma duyguları ile yazıya sarılamadık. Ne yazsak bu rahatlamayı ifade edemezdik o anda.

Tek kelime ile özetlersek "O AN" ki duyguları, kocaman bir "OH BE!" olurdu. Çünkü 07 Haziran 2015 seçimleri ile derin bir endişe kaplamıştı bizi:

Ya geriye gidersek! Ya bin bir zorluk ile çıktığımız bu yokuştan ülkeyi geriye kaydırırsak. Uzun bir yol bu. Hep engebeli, hep tuzaklı hep dim dik.

Yolda şöför değişmiş, acaba acemice işler yapar mı endişesi içinde yoldayız. 07 Hazirana kadar bütün düşmanlar tek cephe olmuş, bu yolculuğu durdurma gayretindeler. 07 Haziran akşamı araç bir devirden düşme ve o dik yokuşta yolda kalma durumuna düşüyor.

Geçen günlerde aracı baştaki USTANIN desteği, kabiliyeti ve yenilmez inancı ile geri kaydırmadan kontrolde tutmayı başarıyor kaptan. O sarsıntılar, o artan saldırılar her ne kadar da zorlasa kaptanı, sınasa da ustalığını, o kayıp etmeden soğukkanlılığını, unutmadan varacağı hedefi ağır ağır olsa da sürdürüyor yolculuğu.

Her geçen gün güven veriyor ve bu güvenle daha bir güçle sarılıyor dümene. 01 Kasım akşamı ise beklediği güç beklemediği büyüklükten geliyor motora ve şaha kalkıyor makine o dik yokuşta vites büyüterek bir anda.

Bu beklenmedik güç ile tuzak kuranlar, engel olanlar, arkadan tutanlar, arkada durmayanlar darma duman oluyorlar. Öyle yüksek ve kararlı bir güç yükleniyor ki motora kimse anlayamıyor bile bir süre olup biteni o an.

Bir tarafta rahatlama, mutluluktan uçma ve yola daha büyük bir şevkle koyulma yaşanırken; Diğer yanda ise büyük bir şaşkınlık, darmadağın olma, güçten takattan düşme yaşanıyor.

Makine kendini bu güçle ileri atarken, önünde ne setler kalıyor, ne hendekler. O kirli tuzaklar bir anda gerilerde kalırken, bu işin içinde olanlar ellerinde işe yaramayan oyunları ile kalakalıyorlar.

07 Haziran akşamı makinenin durmasına sevinenler, halaya duranlar, ekranda ışıl ışıl parlayıp, pişmiş kelle gibi sırıtanlar uzaklarda bir karartı halinde eğilip büzülüyorlar.

Millet ne mesaj verdi diye afallayanlar, yedikleri OSMANLI TOKATININ etkisinden çıkamadan şaşkınca sözler söyleyip, kaleme hükmetmeye çalışıyorlar. Öyle bir tokat ki bu artık ne ağızdan çıkan sözlere mani olabiliyorlar ne de kaleme yön verip karanlık dehlizlere yol çizebiliyorlar.

01 Kasım 2015 MİLLETİN GÜNÜ olarak tarihe geçecek ve yıllar sonra bile saygı ile anılacaktır. Bir Kasım 2015 günü MİLLET GÜCÜNE HAKİM olarak görevi HAK EDENE büyük bir güven ile vermiş, ONU HAFİFE ALANLARA, KARANLIK DEHLİZLERE SÜRÜKLEYENLERE ve YABANCILARLA İŞ TUTUP YANILTMAK isteyenlere okkalı bir tokat ile ÇEKİLİN ÖNÜMÜZDEN demiştir.

Bu mübarek gün hepimizin bugünü ve yarınları için hayırlı uğurlu olsun ve memleketin dörtnala şahlanıp düz ovada ileriye dört nala koşusunun başlangıcı olsun inşallah.

Not: Resimdeki üzgün şahıslar 01 Kasım Akşamını özetleyen bu poz ile ilgili açıklamalarında "işimizi yapıyoruz, biz siyasi parti değiliz" şeklinde geveleselerde; Onlara şu soruyu sormak isteriz: Madem öyle idi neden seçim akşamına kadar bir partiyi yerden yere vurup, en azılı siyasi rakibi gibi yırtınıp diğer bir partiyi parlatmak için kendinizden geçtiniz. Ya da 07 Haziran akşamı keyiften kendinizle geçmenizle, 01 Kasım akşamı kederden kendinizden geçmeni arasındaki temel fark nereden kaynaklanmıştır. Cevap istememekle beraber tokadın tadına varmayı önerir, Millet kavramı üzerine canı gönülden çalışmalarını tembihleriz.


01 Kasım Sonrası MEGA PROJELERE Tam Gaz Devam

Türkiye’yi sıçratacak mega projeler, sandıktan çıkan istikrarla hız kazanacak. 100 milyar doları aşan mega projeler Türkiye’yi 2023 hedeflerine taşıyacak.

AK Parti’nin tek başına iktidara gelişiyle yeniden istikrara kavuşan Türkiye, mega projelere hız kesmeden devam edecek.

Ulaştırma, savunma sanayi, enerji, teknoloji ve milli ürün alanında hayata geçirilen dev projeler ile Türkiye, 2023 hedeflerine daha hızlı koşacak. Halkın istikrara oy vermesiyle İstanbul Finans Merkezi (İFM) Projesi, Avrasya Tüneli, Akkuyu Nükleer Santrali, TANAP Projesi, Türk Akımı, Yüksek Hızlı Tren (YHT) Hatları, Kanal İstanbul, 3. Köprü, 3. Havalimanı, Yerli Otomobil, Milli Bölgesel Yolcu Uçağı gibi Türkiye’yi dünyanın zirvesine taşıyacak dev projelere ilişkin çalışmalar kısa sürede tamamlanacak. Dev projelerin toplam yatırımı ise 100 milyar doları aşıyor.