Sevican Hürses artık bilinen biri
olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Başarısız
Sanatçı mottosu ile ortaya çıkan ve başarısızlığı kendine avantaj olarak
kullanan Hürses, başarısızlıkları dışında artık sivri çıkışları ile gündeme
geliyor. Bunu ise kendine has üslubu ile şöyle açıklıyor: "O kadar çok başarısızlık yaşadım ki, o kadar
çok bunlarla gündeme geldim ki, artık bende millette buna alıştı ve sıradan bir
durum halini aldı. Bu öz güvenle yeni şeyler, farklı şeyler söyleme ihtiyacı
duydum. Artık aklımdan geçeni hiç bir korku, hiç bir acaba süzgecinden
geçirmeden dile getiriyorum. Bu milletin hoşuna gidiyor "
Bu sıra dışı başarısızlık öyküsün
kahramanın artan popülaritesi onun kamuoyunda daha fazla duyulmasına ve
görülmesine yol açtı. Sürekli, programlar, röportajlar derken gün yok ki bir
sivri çıkışı olmasın, gündeme damga vuran.
Bunlardan sonuncusu, TÜRK AYDINI
olarak tanımlanan ve milleti aydınlatma dışında her bi halta yarayan sınıf
hakkındaki ayrık çıkışı oldu.
Onların, “AYDIN” olarak nitelendirilmesine
karşı çıkan HÜRSES, "Aydın, bir nitelik ifade eder ve sözlük anlamı,
toplumdaki karşılığı bellidir. Bu grubun çoğunluğu niteliksizdir ve toplumdaki
karşılıkları AYDIN tipine uymamaktadır. Bu şekilde yapılan Niteliksiz
Nitelendirme AYDIN kavramını deforme etmekte ve olumsuz bir anlam
yüklemektedir" dediği röportajı aşağıda ilginize sunuyoruz.
Muhabir: Sevican Hanım bir anda
parladınız ve her gün gündem belirler oldunuz. Size ulaşmak zor. Nasıl
başardınız bunu?
Sevican Hürses: İnanır mısın nasıl olduğunu
bende anlamadım hayatım. O kadar çok başarısızlık yaşadım ki onun vermiş olduğu
rahatlıkta açtım tüm kapakları, döktüm içimi ulu orta. Sanırım başarısızlık
yüzsüzü oldum. O da bi noktadan sonra tersine etki yaptı sanırım.
Muhabir: Millet sizin dobralığınıza
bayılıyor. Bu kontağı nasıl kurdunuz?
Sevican Hürses: Ayol ne kontağı! Ben araba
mıyım? Dobra olmak zor zanaat. Hele planların, beklentilerin varsa daha da zor.
Bizim alem hep çıkar üzerine, beklenti üzerine olduğundan kimsecikler kendi
olamıyor. Ya patrondan, ya yapımcıdan, ya baskıcı bağnaz sanat camiasından, ya
da sosyal medyadan çekiniyor ve siniyor. Ben başarısızlığın her türünü görüp,
dibin en dibinde bile var olabildiğimden korkum yok. Daha fazlasını kayıp
edemem, daha aşağısına inemem. Anlayacağın, “bundan sonra kayıp eden beni kayıp
edendir”
Muhabir: Seçimler oldu ve yine bazı
aydınlarımız, sanatçılarımız sert tepkiler göstererek karamsar tablolar
çizdiler. Kimisi ülkeden kaçtı, kimisi bahane arıyor kaçıp gitmek için, kimisiyse
ağır hakaretler ile millete yüklendi yine. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz.
Sevican Hürses: Hayatım bir kere anlamadığım şey
bunların nesi aydın, nesi sanatçı nesi alim. Bu titleları nasıl, kimden
almışlar. Aydın, Sanatçı, Alim dediğin bilgili olur, kültürlü olur, saygılı
olur, saygın olur. Bunlarda bunların hiç biri var mı;? Yok... İsimlerinden ve
sevimsiz suratlarından başka neleri var? Kasıntılarından geçilmez, pis
burunlarından kıl alınmaz, yıllardır elle tutulur, gözler görülür ürün
üretmezler, kimseyi beğenmez, kimseyi eğitmezler. Aydınlık desem kendi iç
dünyaları dahi karanlık. Şimdi kim bunlara aydın der, sanatçı der, alim der! O
yüzden onların sözleri kapı gıçırdısından başka bir şey değildir. Az
yağlansalar o da geçecek ama,, kimse değer atfedip onu bile yapmıyor işte.
Muhabir: Yine çok sert çıktınız!
İçlerinde çok değerleri isimler de var ama?
Muhabir: Peki bunlar AYDIN değilse nedir?
Sevican Hürses: Aaa ne olacak canım! Bunlar
bildiğin TÜRK
BAYGINI. Zaten aydın demek
gerçekten bu nitelemeyi hak eden ve bu sınıftan olanları rencide edip,
haksızlıklar ile karşılaşmalarına neden oluyor. AYDIN kavramı saygın ve yararlı
bir kavramdır. Bu kavramın değerini korumalı ve hak ettiği itibarı
kazandırmalıyız.
Muhabir: Peki bunun için ne yapılmalıdır?
Sevicam Hürses: Öncelikle AYDIN ile BAYGIN
ayrımını yaparsak büyük bir aşama kat ederiz. Sonrası ise daha kolay bir uğraş
olacaktır. BAYGIN’LARI ayıkladıktan ve bu şekilde sınıflandırdıktan sonra
yapacağımız öncelikli iş, gerçek aydınları sahneye çıkarmak ve onları ifade imkânlarını
artırmak olacaktır. Onlar zaten icraatları ile lafları ile ışıkları ile kendi
değerlerini bulacaklardır.
Muhabir: Peki Sevican Hanım, bu TÜRK BAYGINI kavramını biraz açabilir
misiniz? Daha önce böyle bir tanım duymadık!
Sevican Hürses: Canım benim! Sende pek cahal
kalmışsın. Baygın bildiğin gibi "kendinden
geçmiş" demektir. Bunun çeşitli sebepleri olmakla beraber, benim
kast ettiğim KENDİNDEN GEÇMİŞLİK, Benliğinden, özünden, kökünden geçmektir.
Bunun sebebi de YABANCI HAYRANLIĞI olarak görülmektedir. Yani hayatım bize AYDIN olarak yutturulanların çoğu Yabancı
Hayranlığından Kendinden geçmiş TÜRK BAYGINLARINDAN başka bir şey değildir.
Muhabir: Şu an beni çok şaşırtınız.
İnanın bu bakış açınız ve ifade biçiminiz ile size karşı bir hayranlık oluştu
içimde.
Sevican Hürses: Seni şaşkın! Beni şımartacaksın!
Ama çok şükür ki kendimi bilecek kadar çok başarısızlık yaşadım. Bunları herkesin
görüp, anlaması ve dile getirmesi mümkün aslında. Ne yazık ki hepimize öyle
prangalar, at gözlükleri, öyle kör ön yargılar yüklemişler ki, gözümüzün
önündekini, aklımızın almadığı öyle saçmalıkları hiç sorgulamadan kabul edip,
benimser olmuşuz.
Muhabir: Eminim ki bu röportaj da epey
ses getirecektir. Size çok teşekkür ederim, ayırdığınız kıymetli zaman ve bu
dobra söyleşi için.
Sevican Hürses: Çok sağol canım benim. Bende
sana şükranlarımız sunuyorum, böyle saf ve algıların açık olduğu için.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder