30 Ekim 2015

Osmanlı Sizin gibi Reziller Yüzünden Kendinden Geçti

İçine düştüğümüz esaretin yan ürünleri. Mecburi artıkları. "Asıl" esaret altında olduğundan nimetten sayılan veya öyle diye yutturulan zararlılar. Ülkenin sanat, ilim ve ne kadar işe yarar odası varsa, oraları bu esaret sayesinde parsellemiş  bu ve benzeri pek çok işe yaramaz var.

Karşılıklı birbirlerini pohpohlayıp, beraberce belledikleri aynı düşmana sataşan tipler bunlar. Boş kalınca meyhanelerde, dara düşüp üstlerinden görev alınca kaptıkları köşelerden saldırıp dururlar.

Rahat zamanlarında birbirlerine dalarlar ve sahiplerine eğlence, şamata yaratırlar. Kaptıkları köşe başları sallanmaya başlayıp, forsları kayıp giderken akla hayale gelmeyen yollarla bunları muhafaza etmeye çalışırlar. Her yol mubahtır anlayışı ile ne yasa, ne bilim, ne irfan, ne vicdan, ne ahlak, ne edep, ne haya kalır.

Yalanın, iftiranın, riyanın, inkârın bini bin para olup, memleketin havasını çekilmez kılarlar. Kökleri memlekete ait olmadığından, memleketin başına bin türlü çorap örüp, bozuk para gibi harcarlar milletin gelecek umutlarını.

Kökleri olmadığından, kökü sağlam olan bu memlekete nefret ile yaklaşıp, geçmişin asaleti karşısında ezildikçe ezilip, kurtulmak için rezilleştikçe rezilleşirler.

Bizler biliriz ki, OSMANLI, haşmetinden, ahlakından, duruşundan hiç bir şey kayıp etmeden, bu ve benzeri rezillerin rezilliklerinden, ihanetlerinden dolayı içten içe çökertilmiş, sırtına yediği onlarca kalleş hançer ile kendinden geçmiştir.

Bir kez daha tekrarlarsak; Osmanlı rezil olup batmadı; Osmanlı SİZİN GİBİ REZİLLERİN REZİLLİKLERİNDEN dolayı kendinden geçti. Milleti var olsun diye kendinden geçti.

O kendini toparlayıp kendine gelmeye başladıkça sizlerin rezillikleri de artmaya ve sınır tanımamaya başladı.

Ama ne yazık ki sizler için çok geç. Kendine gelen bu memleket gençleşmiş olarak, 700 yılın yorgunluğunu atmış olarak ve yenilenmiş olarak ayağa kalkmaktadır. Hiç bir rezillik, hiç bir içten zehirleme, hiç bir hain hançer bunu engelleyemeyecektir.

Sizler ve sizin gibiler ise rezilliklerinizle baş başa kalıp, viskilerinizle avunup kahır olacaksınız.

ERDOĞAN: Milletimiz Devletinin Yanında Olduğunu Her Vesileyle Gösterdi

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde, Cumhuriyet'in kuruluşunun 92. yıl dönümü dolayısıyla verilen resepsiyonda, sevgi ve saygı ile selamladığı misafirlerine, yaptığı konuşma:

Erdoğan, Türkiye'nin 92 yıllık cumhuriyet serüveninin, milletin bu topraklardaki 940 yıldır kesintisiz devlet varlığının son aşaması olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

"Selçuklu'dan Osmanlı'ya, oradan Cumhuriyet'e kadar devam eden devlet geleneğimiz, millet olarak kadim geçmişimizle ve medeniyet birikimimizle özellikle zenginleşerek bu günlere ulaşmıştır. Bununla birlikte Kurtuluş Savaşımızı gerçekten çok zor şartlar altında verdiğimiz, Cumhuriyetimizi aynı şekilde kurduğumuz gibi, bu dönemde ciddi sıkıntılar yaşadığımız da aşikârdır.

Devlet ve millet arasında bilinçli bir şekilde oluşturulan ve sürekli derinleştirilmeye çalışılan mesafe yüzünden ülkemizde sık sık darbecilere ve vesayet odaklarına gün doğdu. Bu yüzden benzer şartlarda yola çıktığımız ülkelerin çoğu, demokraside ve kalkınmada önemli mesafe katederken, biz sürekli kendi içimize kapanarak, enerjimizi iç mücadelelerle heba ederek geride kaldık. Fakat milletimiz demokrasi yolundaki kararlılığından, milli iradeyi hakim kılma mücadelesinden asla vazgeçmemiştir."

"Milletimiz Devletinin Yanında Olduğunu Her Vesileyle Gösterdi"

Türkiye'nin son döneminde, tarihi mesafelerin katedildiğini ve çok önemli ilerlemelerin kaydedildiğini vurgulayan Erdoğan, ülkenin bugün sahip olduğu güçlü alt yapı, ekonomik değerler ve demokratik kazanımların pek çoğunun, son 13 yılın ürünü olduğunu vurguladı.

"Devletle milletin el ele verdiğinde, aynı değerler etrafında bütünleştiğinde, aynı hedeflere yöneldiğinde hangi başarıların elde edildiğini görmek isteyen, bu dönemi iyi incelemelidir" diyen Erdoğan, "Milletimiz, aksi yöndeki tüm gayretlere rağmen duasıyla, emeğiyle, alın teriyle, gerektiğinde de kanıyla ülkesinin, devletinin yanında olduğunu her vesileyle göstermiştir. Büyük bir memnuniyetle belirtmeliyim ki Cumhuriyetimizin 92. yıl döneminde iftiharla anacağımız en büyük kazanımlarımızdan biri işte budur" ifadesini kullandı.

Dün 81 ilden gelen bini aşkın vatandaşla buluşması ve gündüz gerçekleştirilen törende bu gerçeği teyit etme imkanı bulduğunu aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bölgemizdeki gelişmeler ve terör olayları bizi, Cumhuriyetimizin 100. yıl dönümü olan 2023 için belirlediğimiz hedeflerimize ulaşmaktan asla alıkoymayacaktır. Milletimiz birliğine, beraberliğine, kardeşliğine sahip çıktığını; bir olarak, iri olarak, diri olarak hep birlikte Türkiye olarak ortak geleceğine yürümekte kararlı olduğunu adeta haykırmaktadır.

28 Ekim 2015

Halkın Duası ERDOĞAN ile

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eşi Emine Erdoğan ve kızı Sümeyye Erdoğan ile birlikte Keçiören'de yaşayan 88 yaşındaki Günay Anne'yi ziyaret etti. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 88 yaşındaki Günay Anne'yi Keçirören'deki evinde ziyaret etti. Erdoğan'a ziyarette eşi Emine Erdoğan ve kızı Sümeyye Erdoğan eşlik etti. Ziyarette kapıda karşılanan Erdoğan ailesi daha sonra Günay Anne'nin bulunduğu odaya geçti.

Dizlerinden rahatsızlığı bulunan Günay Anne, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a kendisini çok mahcup ettiğini söyleyerek,

 'Allah sizi başımızdan eksik etmesin, buna çok ihtiyacımız var. Şimdiye kadar böyle bir Cumhurbaşkanı görmedik. Allah razı olsun. Rabbim size tahammül gücü versin, Allah yar ve yardımcınız olsun. Çok dua ediyorum. Düşünüyorum da millet aşkı var sizde, millete hizmet ediyorsunuz. Kendinizi, sağlığınızı, sıhhatinizi düşünmüyorsunuz. Güzel Rabbim sizi iki cihanda da bunaltmasın'  

dedi.

Elini öpen Emine Erdoğan'a 'Çok mahcup oldum, beni mahcup ettiniz' sözleriyle karşılık veren yaşlı kadın, Sümeyye Erdoğan'a ise, 'Resimlerde gördüm. Babanız, anneniz gibi sizler de çok çalışıyorsunuz' dedi.

Ziyarette Fransızca mütercim ve tercümanı olduğu belirtilen 88 yaşındaki Günay Anne'nin, iç politika ve dış politikayı yakından takip ettiği, aynı zamanda tam bir Cumhurbaşkanı Erdoğan hayranı olduğu kaydedildi. Annesinin ise Gümüşhane'nin ilk öğretmeni olduğu anlatılan Günay Anne'nin, annesi ve teyzesinin eğitimini Osmanlı Sultanı II Abdülhamid Han'ın karşıladığı belirtildi.

26 Ekim 2015

Kıskanç Muhalefetten* Kıskanç Enişteye Türkiye Manzaraları

Geçen günlerde ülke gündemi, Lüks bir lokantada çocuk odasında oynayan çocukların üstüne ASİT atılması ile sarsıldı. Pek çok dedikodu üretilmeye başlanılsa da olay kısa sürede Polis tarafından çözülerek aydınlatıldı.

Bize basından yansıyan bilgilere göre olayı çocuğu yakında tanıyan ve ailenin eniştesi olan kişi gerçekleştirmiş. Olay lokantada yenilen bir yemek sırasında suçlanan kişi tarafından gerçekleştirilmiş ve ilgili kişi polis yakalayana kadar normal yaşamına devam etmiş ve çevresindekilerce de bir gariplik sezinlenmemiş.

Birden aklıma son yıllarda yaşadıklarımız geldi. Taa gezi sürecinden bu yana MİT Tırları, 17/24 Aralık olayları, 07 Haziran seçim kampanyaları ve akla şaşkınlık yaşatan iş birliği çalışmaları, Baraj muhabbetleri, Patlayan bombalar ve hortlayan terör saldırıları.

Çoğunluğu okumuş, eğitimli, düzgün giyimli. Yaptıkları her şey ülke, millet adına iyi niyetli, Ellerindekinin silah olduğunun, bomba olduğunun, kalemlerinin, sözlerinin, eylemlerinin ülkeye onarılmaz zararlar verdiğini ve insanların canına kast ettiklerini bilmiyorlar. Ya ekmek tutuyorlar, ya çicek, ya mızrap tutuyorlar ya dilek. Hiç biri yaptığının farkında değil.

Kıskançlıktan gözleri öyle bir dönmüş ki ne yaptıkları konusunda en ufak fikirleri yok. Yaptıklarının nelere yol açtığı ve düzeltilmesinin ne kadar zor olduğu konusunda bilgileri yok. Kiminle iş tutup, kime hizmette bulunduklarının farkında değiller. Tek amaçları düşman belledikleri hedefi al aşağı etmek. Neye mal olduğu veya sonrası için bir düşünceleri yok.

Nefretten kıskançlıktan, habislikten gözleri öyle bir dönmüş ki ne bilinç açık, ne beyin mekanizmaları ne de vicdan süzgeçleri.

21 Ekim 2015

Herkes Bildiği İşi Yapar. 01 Kasım 2015'te hedef GÜÇLÜ İKTİDAR

Seçim zamanındayız... Bu aralar seçimlerden başımızı kaldıramaz olduk. Artık bir an önce işe koyulmalıyız.

Öncelikle şu seçim ortamından bir an önce çıkmalıyız. İktidarı belirleyip kendi işlerimize odaklanmalıyız. Koca 2015 yılını seçimlere feda ettik. Baharı ve Yazı boşa tükettik..

Seçimler iktidarı seçmek için yapılır. İktidar ülkeyi bizim adımıza yönetecek olanlara verilen bir yetkidir. Bu yetki ehline verilince bizler rahata erer, kendi işlerimize, günlük yaşantılarımıza döneriz.

Siyaset siyasetçiler arası yapılır ve seçim zamanları milletin taktirine, onayına sunulur. Aylarca millet siyasetin laf kalabalığı ile oyalanmaz. Öyle zamanlarda ne memleket yol alır, ne millet tat alır... Boş lakırdılar ile zaman rakipler ile beraber gelir geçer. Beraberinde de refahımızı, huzurumuzu peşinde götürür.

İktidar bu işi yapana, bu işe baş koyana verilir. İşi yokuşa sürene, memleketin önüne taş koyana verilmez. Bu memleket yap boz oyun parkı veya acemi test eğitim merkezi değil. İşin ehli bellidir ve ona bu yetki verilmelidir. Muhalefetin zaten ne yaptığı, daha doğrusu ne yapmadığı belli. Onlar kendi uğraşlarına devam eder, ülkeye mümkün olduğu kadar zarar ziyan vermeden kendi uğraşları ile mutlu olurlar.

Bizler yani seçmen olarak en iyi bildiğimiz işi yapmalı, tek gücümüz olan seçme hakkımızı layığı ile kullanmalıyız.

Bu memleketin durmaya, tökezleme hiç hakkı yok. Bölgemiz ateş yeri ve akbabalar her yanda leş peşinde koşarken bizler durup oyalanamayız. Koşup ileri fırlamalı, hedefe doğru güçlü adımlar atmalıyız.

Bu kadar hovardalık, bu kadar gayri ciddilik yeter. Artık geleceğimiz, varlığımız söz konusu. Onun için en iyi yaptığımız işi yapmalı, SEÇME HAKKIMIZI hak edene sunmalıyız. Bize ne ideoloji, ne parti ne işe yaramayan hassasiyetler lazım. Bize ülkeyi adam gibi yönetecek İKTİDAR lazım. Bize HUZUR lazım. Bize BİRLİK lazım. Bize ÜRETİM lazım. Bize GÜVENLİK lazım. Bize KARDEŞLİK lazım. Bize BÜYÜYEN GÜÇLÜ TÜRKİYE lazım.

Bunu bilenimiz zaten biliyor ve o yönde hareket ediyor. Asıl bilmesi gereken ve geleceğimiz için, çocuklarımız için bu kararı vermesi gerekenler çeşitli nedenler ile partisinden kopamayanlar, kızgınlık ile hareket edenler, duygusal hareket edenler bu noktaya gelmeli ve memleket için hayırlı olana EVET demeliler.

Onun için bu tarafta olanlar için yapılması gereken en azından aileden bir kişinin olsa da ülkenin geleceği için oy atmasını sağlayıp, particiliği, kişisel düşünceleri göz ardı etmesi olacaktır. Bu sayede güçlü bir iktidar ile ülkeye ihtiyacı olan enerjiyi sağlar ve günlük yaşamlarımıza dönebiliriz.

Yoksa bitmez tükenmez ve bir sonuca gitmez olan kısır politika oyunlarına meze olup, konuşmaktan, didişmekten başka bir gündemi olmayan günlere mahkum kalacağız.

Her kim oy için sandığa giderse, ÖNCE ÜLKESİ için düşünüp, GÜÇLÜ BİR İKTİDAR için kaşesini basmalı kader kâğıtlarına.

Hayırlısı ile inşallah bu sınavdan çıkar, yolumuza şevkle, güvenle ve tazelenmiş gücümüzle devam ederiz.

15 Ekim 2015

Sayın Mustafa Denizli Şişşşşşşşşt...... Lütfen Biraz Saygı



Euro 2016 Avrupa futbol şampiyonasına katılabilmek için yapılan grup maçlarını Türkiye, mucize sayılabilecek bir başarılı bir geri dönüş ile tamamladı. İlk üç maçta neredeyse tüm ümitlerini tüketen ülkemiz milli takımı hadli hadsiz, haklı haksız çok ağır eleştiriler ile karşı karşıya kaldı.

Futbolun sanayileşmesi ile birlikte dönen rantın acımasız, duygusuz bir hale getirdiği futbol dünyasında, pastanın asıl kaymağını yiyen büyük takımların bencil ve şiddete yakın, saygı ve hoş görüye uzak baskın anlayışları nedeni ile o takım taraftarlarında bu seviyesiz, kuralsız ve yıkıcı rekabeti Milli Takımımıza kadar taşımaları tuz biber oldu, bu ümitsiz zamanda.

Ancak Fatih Terim'in başarıya olan güçlü inancı ile kayıp etmeye karşı olan tahammülsüz hali bize mucizevi bir başarıyı getirdi.

Bu mucizede takım kadar son maçlarımızı oynadığımız Konya Torku stadındaki taraftarlar ve milli takımı bağrına basan Konya şehri de büyük katkı sağlamıştır. Futbolculara kayıtsız şartsız destek sunan taraftar, bırakın İstanbul seyircisinin köstek olmasını, takımı her tökezlediğinde, her nefesi kesildiğinde kolundan tutan bir eli, güçlü çıkan bir nefesi oldu.

İstanbul'un kayıp olan tüm güzellikleri Konya stadında candan duygularla takıma sunulmuştur. Çıkara dayalı olmayan, taraftarlık ayrımı olmayan, başarıya odaklı olmayan, küfür, hakaret ve ayrıştırıcı olmayan bir taraftar desteği orada Milli Takıma güç takat olmuştur.

Hiç gitmeme ihtimalinden Playoff hayali peşine takılan bizler O GÜN turnuvaya doğrudan katılmayı hak ederken, tek bir bayrak altında tek bir yürek olarak Milli Takımımızla bir nefes olup düze çıkmışken, bazı kararmış yürekler, bazı kör gözler, bazı sağır kulaklar bu sevince gölge düşürüp, Konya şehrine tarihin en büyük haksızlıklarından birini vicdansız bir biçimde yapmışlardır.

Konya seyircisi Milli Takıma verdiği bu candan desteği, saygıyı, edebi çoğu statta iddiasız maçlarda bile görülmeyen bir olgunlukla rakip takım marşı ile başlayıp, kendi marşının coşkusu ile sürdürerek Saygı duruşu anına gelmiştir.

Olayın Milli duygularımızı rencide eden karanlık tarafları, devletimize karşı haksız ithamlar ile dolu tuzakları olmasına karşı kayıp edilen mahsum vatandaşlarımızı için yapılan saygı duruşuna da büyük bir titizlik ve vakurlu bir duruş ile tüm stat katılmıştır.

Abartılarak, haksız, yalan ve art niyetli açıklamalar, karanlık kampanyalara göre dillendirilen olay münferit olarak bir kaç kişi tarafından başlatılmak ve tüm stadı etkilemek adına yapılsa da, Stadın genel havası bozulmadan kendi içinde bastırılmıştır. Orada hakim olan ortak akıl ve stadın muhteşem duygu birlikteliği, saygı duruşunu bozmadan, oluşan havayı dağıtmadan çok güçlü bir edepli ŞİŞŞŞŞŞT ile bir kaç kişilik koroyu amacına ulaşmadan susturmuştur.

13 Ekim 2015

Güçlü Devlet Güçlü Millet Güçlü İktidar için BİR olalım

10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Tren Garı önünde patlatılan iki bomba ile ülke gündemi tamamı ile değiştirildi. Bu yazının yazıldığı 13 Ekim 2015 tarihinde kadar yapılan açıklamalarda 95 kişinin öldüğü, yüzlerce kişinin ise yaralı olarak hastanelerde tedavi gördüğü bildirildi.

Saldırının öncelikli amacına ulaştığı ve gündemi değiştirdiği aşikâr. Asıl büyük hedefe ulaşıp ulaşamayacakları ise şüpheli bir durum.

Bu saldırının bizce tek bir ana gayesi var, o da Ülkeyi yönetilmez hale getirip, rotasından şaşırtmak. Rota malum, 2023 ara durak 2071 ana durak. Kaptan Köşkünde dümende.

Bomba öncesi ve sonrası roller gayet iyi dağıtılmış. Kimi akşamdan patlamayı dillendirirken, kimi halay çekerek yer ayarı yapmakta, kimi kamera ile uygun noktada, kimi patlama sonrası o karanlık noktada açıklamalar ile hedef saptırmakta, kimi klavye başında karalama yapmakta, kimi yalan dolan ile milleti kandırmakta.

Barış için toplanılan alanda devlete, millete, seçilmişe hakaretler, saldırılar tehditler; Bir elinde bir tek TÜRK BAYRAĞI taşımayanlar, bu millet için Kanlı Meydan nakaratı ile barış aramakta.

Türk Bayrağı altında veya bayraksız alanlarda bile bırakın terörü kınamayı, ŞEHİTLERE BİR RAHMETİ BİLE ÇOK görenler, böyle kanlı bir barış davetine koşa koşa gidip, akşamdan malum olay için yas tutup, devleti kanla tehdit etmekteler.

Sözde duyarlı sanatçılar, meslek birlikleri ve sendikalar şehidine sahip çıkamazken, bayrağı altından bir araya gelemezken, karanlıklar içinde devlete yıkım vaat edenler ile kol kola, tuş tuşa, kalem kaleme poz vermekteler. Sıkışınca, ticari dara girince biz siyasete karışmayız, acımızı içimizde yaşarız, adıma sahte isimler açılmış yalanı ile kıvırdıkça kıvırıp milleti enayi yerine koyarlar.

11 Ekim 2015

Ankara'nın Taşına Bulaşan Kan

10 Ekim 2015 tarihi Türkiye Cumhuriyeti için unutulmaz bir an olarak kalacak. Terörü kullanarak ülkemize, devletimize, devletimizi yönetenlere karşı verilmiş bir mesaj ve yön çabasıdır.

Kim ne derse desin, nasıl kınarsa kınasın bunu yapanlar herkesten çok bağırıp, teröre lanet okuyanlardır.

Çok uzaklarda bu olayın sorumlularını aramaya gerek yoktur. Bu saldırının sahipleri saldırı sonrası çeşitli alanlarda kendilerini ele vermiş çığırtkanlarıdır.

Suçlu tahlillerinde en öne çıkan tespitlerden biri mutlaka olay mahalline tekrar gittikleridir. Hem de herkesten önce......

Suçlu tahlillerinde en öne çıkan tespitlerden biri acının en yakınlarından daha fazla ızdırap duyup aşırı empatik davranmaları ve acı sahiplerine aşırı yaklaşıp onların yanında görüntü vermeleridir.

Suçlu tahlillerinde en öne çıkan tespitlerden biri suçu saha araştırmadan, adli ve kamuoyu nezdinde yanıltıcı yönlendirmeler yapmaları, hedef saptırmaları ve suçu işleyeni biliyormuşçasına açık veya üstü örtülü imalarda bulunmalarıdır.

Suçlu tahlillerinde en öne çıkan tespitlerden biri suçun araştırılıp, suçlu veya suçluların bulunmasını için çalışma yapacak kolluk kuvvetleri ve adli birimlerin çalışmalarını engelledikleri hatta olay mahalline ulaşmalarını engelledikleridir.

Bu olayın ve 7 haziran öncesi yaşanan benzeri olayları, hatta bir gazetenin kıytırık bir kapısı ile, 10 saniyelik bir darbe yiyen sakallı çığırtkanına yapılan olaylarda aynı amaca yönelik alçak ve adı konamayacak hainlikte planlanmış organize saldırırlardır.

2 Ekim 2015

Sevican Hürses Patladı: 10 15 saniyelik dayak mı olur?

Meşhur, sakallı ve gözlüklü bir KÖŞE yazarı saldırıya uğradı diye tüm dünya ayağa kalktı. Tavuk kıçını görmüş yara sanmış misali böyük patırtı koptu. Herkes olayı şiddetle kınamak ve ilgili kişiye geçmiş olsun demek zorunda kaldı. Eminiz ki pek çoğu bunu içtenlikle yapmadı, ama işte "MAHALLE BASKISI" böyle birşey!

Tabii ki bu mahalle baskısına pek önem vermeyen ve dobra dobra konuşan sanatçılarda yok değil. Bunun en güzel örneği, nadide bir gül gibi ortalarda dolaşan başarısız Sanatçı Sevican Gürses! Epeydir ortalarda görünmeyen sanatçı bu son olayla ilgili herkesi ters köşe yapan bir açıklama ile tekrar gündeme geldi.

"Ayol ortaya çıkmasak, ileri geri laf etmesek bizi ne arayan var ne soran! Dünyanın düzeni başarı ve çıkar üzerine kurulu. Başarısız olabiliriz, ama neticede bizde sanatçıyız! Neden böyle kısa vadeli ve sadece başarıya endeksli bir düzen var?

Adam, kelli felli 4 kişiden dayak yedi iddiası ile ortalığı birbirine kattı. Nerde ise bir OBAMA, MERKEL ile PUTİN ziyaretine gelmedi. Gören, ağzı burunu kırılmış, tutulacak sağlam kemiği kalmamış sanırsınız! Adamın dayaktan bıyıkları bile terlememiş, pis sakalının tek bir teline zarar gelmemiş, kopartılan gürültüye bak! Hem 10 15 saniye süren dayak mı olur! Nerde görülmüş 4 saldırganın sadece 10 15 saniyelik adam dövdüğü! Sinemada bile 30 saniyeden aşağı aksiyon sahnesi yok!

Dünyada günde binlerce çoluk çocuk ölüyor, büyük devletlerin çıkar savaşında. Binlerce göçmen sularda boğuluyor; Milyonlarca  araç büyük bir sahtekarlık ile milyarlarca insanı zehirliyor; Yatağında uyurken, işine giderken, eşini hastaneye götürürken, bayram ziyaretinden dönerken onlarca askerimiz, polisimiz, sağlık görevlimiz kahpece pusular ile şehit ediliyor! SES YOK..... 

O gazetelerden, O gazetecilerden, O Sanatçılardan, O siyasetçilerden, O büyük elçilerden, O İş adamlarından, O Avrupa birliği sözcülerinden......SES YOK