Geçen günlerde ülke gündemi, Lüks
bir lokantada çocuk odasında oynayan çocukların üstüne ASİT atılması ile
sarsıldı. Pek çok dedikodu üretilmeye başlanılsa da olay kısa sürede Polis
tarafından çözülerek aydınlatıldı.
Bize basından yansıyan bilgilere
göre olayı çocuğu yakında tanıyan ve ailenin eniştesi olan kişi
gerçekleştirmiş. Olay lokantada yenilen bir yemek sırasında suçlanan kişi
tarafından gerçekleştirilmiş ve ilgili kişi polis yakalayana kadar normal
yaşamına devam etmiş ve çevresindekilerce de bir gariplik sezinlenmemiş.
Birden aklıma son yıllarda
yaşadıklarımız geldi. Taa gezi sürecinden bu yana MİT Tırları, 17/24 Aralık
olayları, 07 Haziran seçim kampanyaları ve akla şaşkınlık yaşatan iş birliği
çalışmaları, Baraj muhabbetleri, Patlayan bombalar ve hortlayan terör
saldırıları.
Çoğunluğu okumuş, eğitimli,
düzgün giyimli. Yaptıkları her şey ülke, millet adına iyi niyetli,
Ellerindekinin silah olduğunun, bomba olduğunun, kalemlerinin, sözlerinin,
eylemlerinin ülkeye onarılmaz zararlar verdiğini ve insanların canına kast
ettiklerini bilmiyorlar. Ya ekmek tutuyorlar, ya çicek, ya mızrap tutuyorlar ya
dilek. Hiç biri yaptığının farkında değil.
Kıskançlıktan gözleri öyle bir
dönmüş ki ne yaptıkları konusunda en ufak fikirleri yok. Yaptıklarının nelere
yol açtığı ve düzeltilmesinin ne kadar zor olduğu konusunda bilgileri yok.
Kiminle iş tutup, kime hizmette bulunduklarının farkında değiller. Tek amaçları
düşman belledikleri hedefi al aşağı etmek. Neye mal olduğu veya sonrası için
bir düşünceleri yok.
Nefretten kıskançlıktan,
habislikten gözleri öyle bir dönmüş ki ne bilinç açık, ne beyin mekanizmaları
ne de vicdan süzgeçleri.
Belli kesimleri toplumsal olarak
etki altına alan bu kıskançlıktan/yetersizlikten/kabul görmeyişten kaynaklı
kin/nefret çok ciddi zararlar vermeye başlamıştır herkese. Bundan hem devlet
hemde bireysel olarak millet zarar görmekte, onarılmaz sonuçlarla yüz yüze
gelmektedir.
Bizce her şeyden önce toplumumuzun
öncelikli sorunu budur. Bu sorun pek çok müsibetin sebebi, bataklılık gibi
üreme merkezidir.
Ha gezide yakılıp, yıkılan
sokakların hali ha yüzüne asit atılan çocuğun hali! Bire bir aynı! Sebep olarak
ta sonuç olarak ta...
Toplum olarak daha fazla zarar
görmeden, daha fazla kişiye riayet etmeden bu hastalıktan bir an önce kurtulup,
normal hayata geri dönmeliyiz. Beynimizde, vicdanımızda, mantığımızda açık
düşünüp, değerlendirip kararlar vermeliyiz.
34 yaşında yüksek lisans mezunu
olan C.A'nın Anadolu 1. Sulh Ceza Hakimliği'nde verdiği ifadesinde 3 yaşındaki
Y.K.'nin ailesini 14 yıldır tanıdığını belirterek, "6 yıldır evliyim.
Yemeği eşimle organize ettim. Ailecek yemeğe gittik, çocuklar oyun yerine
geçti. Bir kaç kez çocukların olduğu bölüme gittim. Eşimle beraber oğlumuzun
üzerini değiştirdik. Son zamanlarda aile bireylerinin Y.K.'ya benim
çocuğumdan daha fazla ilgi gösterdiklerini hissettim. Bu nedenle yemeğe
giderken evin bodrum katında boyaların olduğu yerden üzerinde boya yazılı olan
diş macunu tüpü şeklindeki bir boyayı alıp cebime koydum. Amacım, boya olduğunu
düşündüğüm bu maddeyi Y.K'ya sıkıp şaka yollu onu korkutmaktı" dediği
öğrenildi.
"Hastaneye Ben Götürmek İstedim"
Oyun alanında küçük Y.K.'yi
gördüğünü söylediği öğrenilen C.A.'nın ifadesinde, "Benim oğlum ile
arasında 2-3 metre mesafe vardı. Yanımda getirdiğim diş macunu şeklindeki
boyayı 3 metre mesafeden Y.K.'nın üzerine doğru sıktım. Kahverengi bir boyaydı.
Ağlayıp ağlamadığına bakmadım. Hemen yemek yediğimiz yere geçtim. Bir süre
sonra bağrış çağırış oldu. Çocukların olduğu yere Y.K'nın annesi gitti.
Lavaboya gittiler sonra da annesi 'Alerji yaptı galiba, biz hastaneye
gidiyoruz' dedi. Yardım amaçlı montumu almak için kasaya gittim, arabayla ben
götürmek istedim. Geldiğimde gitmişlerdi" şeklinde konuştuğu belirtildi.
"Zarar Verici Bir Şey Olduğunu Bilseydim..."
Daha sonra kendisinin de
hastaneye gittiğini söylediği belirttiği kaydedilen C.A.'nın, "Ben o anda
Y.K.'ya sıktığım maddenin boya değil kötü bir şey olduğunu anladım ve çok
korktum. Korktuğum için cebimdeki malzemeyi E-5'te attım. Kartal'a hastaneye
gittim. Durumunun kötü olduğunu gördüm. Kimseye bir şey diyemedim. Herkesi
çok seviyordum. Böyle bir şeye sebebiyet verdiğimi anlatamazdım. Aynı gece
eşim Y.K'nin elbiselerini bana verip 'Bunlar delildir. Gerekirse restoranla
ilgili şikayetçi oluruz' gibisinden cümle kurarak kıyafetleri verdi. Oğlum olay
nedeniyle çok korktuğu için hep beraber olmak amacıyla babamların yanına
gittik. Olay nedeniyle çok üzgünüm. Böyle bir olayın yaşanmasını istemezdim.
Y.K.'nın her türlü masrafını karşılamaya
hazırım. Bu benim değil tüm ailemizin başına gelen bir kazadır.
Pişmanım. Zarar verici bir şey olduğunu bilseydim böyle bir şey yapmazdım"
diye konuştuğu öğrenildi.
Öte yandan C.A'nın olayı
gözyaşları içinde anlattığı belirtildi.
* Muhalefetten kasıt sadece siyasi partiler değil, bu biçimde düşünce ve davranışta olan tüm çevreler kast edilmektedir.
* Muhalefetten kasıt sadece siyasi partiler değil, bu biçimde düşünce ve davranışta olan tüm çevreler kast edilmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder