26 Ekim 2015

Kıskanç Muhalefetten* Kıskanç Enişteye Türkiye Manzaraları

Geçen günlerde ülke gündemi, Lüks bir lokantada çocuk odasında oynayan çocukların üstüne ASİT atılması ile sarsıldı. Pek çok dedikodu üretilmeye başlanılsa da olay kısa sürede Polis tarafından çözülerek aydınlatıldı.

Bize basından yansıyan bilgilere göre olayı çocuğu yakında tanıyan ve ailenin eniştesi olan kişi gerçekleştirmiş. Olay lokantada yenilen bir yemek sırasında suçlanan kişi tarafından gerçekleştirilmiş ve ilgili kişi polis yakalayana kadar normal yaşamına devam etmiş ve çevresindekilerce de bir gariplik sezinlenmemiş.

Birden aklıma son yıllarda yaşadıklarımız geldi. Taa gezi sürecinden bu yana MİT Tırları, 17/24 Aralık olayları, 07 Haziran seçim kampanyaları ve akla şaşkınlık yaşatan iş birliği çalışmaları, Baraj muhabbetleri, Patlayan bombalar ve hortlayan terör saldırıları.

Çoğunluğu okumuş, eğitimli, düzgün giyimli. Yaptıkları her şey ülke, millet adına iyi niyetli, Ellerindekinin silah olduğunun, bomba olduğunun, kalemlerinin, sözlerinin, eylemlerinin ülkeye onarılmaz zararlar verdiğini ve insanların canına kast ettiklerini bilmiyorlar. Ya ekmek tutuyorlar, ya çicek, ya mızrap tutuyorlar ya dilek. Hiç biri yaptığının farkında değil.

Kıskançlıktan gözleri öyle bir dönmüş ki ne yaptıkları konusunda en ufak fikirleri yok. Yaptıklarının nelere yol açtığı ve düzeltilmesinin ne kadar zor olduğu konusunda bilgileri yok. Kiminle iş tutup, kime hizmette bulunduklarının farkında değiller. Tek amaçları düşman belledikleri hedefi al aşağı etmek. Neye mal olduğu veya sonrası için bir düşünceleri yok.

Nefretten kıskançlıktan, habislikten gözleri öyle bir dönmüş ki ne bilinç açık, ne beyin mekanizmaları ne de vicdan süzgeçleri.


Belli kesimleri toplumsal olarak etki altına alan bu kıskançlıktan/yetersizlikten/kabul görmeyişten kaynaklı kin/nefret çok ciddi zararlar vermeye başlamıştır herkese. Bundan hem devlet hemde bireysel olarak millet zarar görmekte, onarılmaz sonuçlarla yüz yüze gelmektedir.

Bizce her şeyden önce toplumumuzun öncelikli sorunu budur. Bu sorun pek çok müsibetin sebebi, bataklılık gibi üreme merkezidir.

Ha gezide yakılıp, yıkılan sokakların hali ha yüzüne asit atılan çocuğun hali! Bire bir aynı! Sebep olarak ta sonuç olarak ta...

Toplum olarak daha fazla zarar görmeden, daha fazla kişiye riayet etmeden bu hastalıktan bir an önce kurtulup, normal hayata geri dönmeliyiz. Beynimizde, vicdanımızda, mantığımızda açık düşünüp, değerlendirip kararlar vermeliyiz.


34 yaşında yüksek lisans mezunu olan C.A'nın Anadolu 1. Sulh Ceza Hakimliği'nde verdiği ifadesinde 3 yaşındaki Y.K.'nin ailesini 14 yıldır tanıdığını belirterek, "6 yıldır evliyim. Yemeği eşimle organize ettim. Ailecek yemeğe gittik, çocuklar oyun yerine geçti. Bir kaç kez çocukların olduğu bölüme gittim. Eşimle beraber oğlumuzun üzerini değiştirdik. Son zamanlarda aile bireylerinin Y.K.'ya benim çocuğumdan daha fazla ilgi gösterdiklerini hissettim. Bu nedenle yemeğe giderken evin bodrum katında boyaların olduğu yerden üzerinde boya yazılı olan diş macunu tüpü şeklindeki bir boyayı alıp cebime koydum. Amacım, boya olduğunu düşündüğüm bu maddeyi Y.K'ya sıkıp şaka yollu onu korkutmaktı" dediği öğrenildi.

"Hastaneye Ben Götürmek İstedim"

Oyun alanında küçük Y.K.'yi gördüğünü söylediği öğrenilen C.A.'nın ifadesinde, "Benim oğlum ile arasında 2-3 metre mesafe vardı. Yanımda getirdiğim diş macunu şeklindeki boyayı 3 metre mesafeden Y.K.'nın üzerine doğru sıktım. Kahverengi bir boyaydı. Ağlayıp ağlamadığına bakmadım. Hemen yemek yediğimiz yere geçtim. Bir süre sonra bağrış çağırış oldu. Çocukların olduğu yere Y.K'nın annesi gitti. Lavaboya gittiler sonra da annesi 'Alerji yaptı galiba, biz hastaneye gidiyoruz' dedi. Yardım amaçlı montumu almak için kasaya gittim, arabayla ben götürmek istedim. Geldiğimde gitmişlerdi" şeklinde konuştuğu belirtildi.

"Zarar Verici Bir Şey Olduğunu Bilseydim..."

Daha sonra kendisinin de hastaneye gittiğini söylediği belirttiği kaydedilen C.A.'nın, "Ben o anda Y.K.'ya sıktığım maddenin boya değil kötü bir şey olduğunu anladım ve çok korktum. Korktuğum için cebimdeki malzemeyi E-5'te attım. Kartal'a hastaneye gittim. Durumunun kötü olduğunu gördüm. Kimseye bir şey diyemedim. Herkesi çok seviyordum. Böyle bir şeye sebebiyet verdiğimi anlatamazdım. Aynı gece eşim Y.K'nin elbiselerini bana verip 'Bunlar delildir. Gerekirse restoranla ilgili şikayetçi oluruz' gibisinden cümle kurarak kıyafetleri verdi. Oğlum olay nedeniyle çok korktuğu için hep beraber olmak amacıyla babamların yanına gittik. Olay nedeniyle çok üzgünüm. Böyle bir olayın yaşanmasını istemezdim. Y.K.'nın her türlü masrafını karşılamaya hazırım. Bu benim değil tüm ailemizin başına gelen bir kazadır. Pişmanım. Zarar verici bir şey olduğunu bilseydim böyle bir şey yapmazdım" diye konuştuğu öğrenildi.

Öte yandan C.A'nın olayı gözyaşları içinde anlattığı belirtildi.

* Muhalefetten kasıt sadece siyasi partiler değil, bu biçimde düşünce ve davranışta olan tüm çevreler kast edilmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder