18 Nisan 2017

Referandum Nedir?

Referandum nedir? En nihayetinde referandum bir karar verme sürecidir. Bunun daha ötesi yoktur. Siyasi yapının, idari yapının karar veremediği veya gerekli zımni uzlaşmanın sağlanamadığı durumda konuyu muhatabı olana götürmesidir. Tarafların münazaraları, propagandaları neticesinde muhatabın kendi açısından değerlendirmesini yapıp son kararı bağlayıcı biçimde vermesidir.

Referandumda oylanan üzerinde mutabık kalınamayan, son karara ulaşılamayan metin içeriğidir. Kimi müspet yönde oylanır, kimi ise olumlu karşılanmaz ve red edilir. Bu, karar verici olan Milletin en doğal hakkıdır. Zaten başta karar belli olsa ve zımni bir mutabakat sağlanmış olsa, ne gerek var referanduma!

16 Nisan 2017 referandumu da bundan ibaret olandır. Ülke için, devlet için çok önemli bir yönetim değişikliği, yöntem değişikliği için siyasi irade sorumluluğu tek başına üstlenmek istememiş ve konuyu Milletin görüşüne sunmuştur. Bizce de en doğrusu budur. Buna göre 50 milyona yakın bir seçmen bu konudaki kararını sandıkta açıklamış ve ilgili değişikliği oylayarak kararını vermiştir.

Burada sıkıntılı olan ve tartışılan bu süreçler değil; Oylama öncesi yaşanılan münazara, propaganda çalışmaları içerik ve biçimler olmuştur. 

Oylanacak olan değişikliği hazırlayanlar ve bunun kabulü için taraf olan açısından tartışma açık/gizli muhalif olma, az veya hiç çalışmama ve kripto olarak adlandırılan maskelenmiş bir kimlik taşıma konusunda yoğunlaşırken; Oylanacak olan değişikliğin karşısında olan ve kabul edilmemesi için çalışanlar açısından tartışma; argümanlarının temelsiz olması, kendi içinde çelişkili olması, içeriği boş olan argümanların savunulmasında potlar kırılması ile bu tarafa destek olan bir kısım güçlerin illegal ve/veya gayri nizami yapılarda olmaları idi. 

Ayrıca kabul edilmemesi için çalışanlara özellikle Batılı devlet ve örgütlerin hiç bir teamüle, siyasi/diplomatik nezakete uymayan militanvari açık desteği Milletin gözünde tartışılan ve şüpheye düşülen olumsuzluklar olarak yer aldı. Neticede ülkemizi ilgilendiren bir konuda, kendi işleyişimiz ile alakalı bir konuda kendi Milletimize sunulan bir değişikliğe bu şekilde saldırgan hatta düşmanca bir tavrı açık açık sergilemeleri anlaşılır ve makul bulunur bir şey değildi.

Tüm bu fırtınalı ve alışık olunmadık propaganda süreci sonunda, binlerce yanlı/hatalı/yalan/uydurma vb daha onlarca farklı gerçeği maniple edici bombardımana ve kabulü yönünde çalışması gerekenlerin belli bir kesiminin yeterince çaba göstermemesine, hatta altan alta tersi istikamette çabalamasına karşı Millet kendine has üstün bir meziyetle kararını verdi. Bu sonuç ile oylanan karar neticelenirken, tüm siyasi aktörlere de birbirinden kıymetli onlarca mesaj çıktı sandıklardan.

Bu oylama ile bir kez daha gördük ki sayın Erdoğan milletin güvenine mazhar ve bu konuda ehliyeti elinde tutmaktadır. Onca takoza, ayak bağına, arkadan hançere ve de açık düşmana rağmen bunu başarmak hiç de kolay bir şey değildir. Erdoğan'ın Milletin bayraktarlığını kararlı ve dim dik bir biçimde yapması bu sarsılmaz desteğin yegane nedenidir. Ondandır ki Erdoğan her dara düştüğünde Millete dönmekte ve ona güvenmektedir. 

Bu uzun yolculukta birbirine sırtını dönmeyen, birbirine yanlış yapmayan ve birbirini yalnız bırakmayan da bu ikisi olmuştur. Ne Erdoğan Milletine ne de Millet Erdoğan'a yan gözle bakmış, ele güne karşı yapayalnız bırakmışlardır. Kader birliği yapıp, tüm zorluklara beraber göğüs gerip, her mücadeleye kol kola, sırt sırta girerek yürümüşlerdir.

Ondandır ki her buluşmalarında beraber dillendirmektedirler canı gönülden "Beraber yürüdük biz bu "uzun ince" yollarda...." şeklindeki içimizi titreten şarkıyı.....

17 Nisan 2017

Referandum Sonucu

Büyük bir seçim daha neticelendi. Son yıllarda yapılan seçimler içinde en kritik olanlarından biri idi. Getirecekleri ve yapıldığı ortam açısından çok ağır bir havada geçti. Yeni ve farklı bir yönetim tarzı getireceğinden belirsizlik öne çıkan faktörlerden biri idi.

Normal şartlar altında yapılsa idi belki de bu kadar ağır bir havayı solumamış olurduk. Ne yazık ki geçen yıllardan başlayan terör saldırıları, darbe girişimi, ekonomik yıkımı amaçlayan girişimler, dünyanın içinde bulunduğu tarihi değişimin kırılmaları, kendi büyük sorunlarını ülkemize havale etmek isteyen batılı ülkelerin gayri nizami tavırları ile milletin içinde bulunduğu yorgunluk emareleri şartları epey zorlaştırdı.

Üstüne üstlük "Evet" cephesinin içinde bulunduğu içsel çatışmalar/hesaplaşmalar ile, "Hayır" cephesinin bel altı vurmaları, gerçeği manipüle etmeleri ve tartışmayı konu dışına çekmeleri tüm olağan beklentileri ters yüz etti.

"Evet" cephesinin iki tarafının kendi içindeki açık/gizli savaşı bu oylamada büyük bir fireye sebep oldu. Sonuç olarak kazanan taraf olmalarına rağmen bir burukluk baskın yanları oldu. Bunun sebebi ise olması gereken doğal neticenin, iç çekişmeler nedeni ile gerçekleşmemesi ve sürpriz sayılabilecek bazı sonuçların aleyhte gerçeklemesi idi. Özellikle Ankara, İstanbul, Antalya, Adana, Mersin, Manisa gibi illerdeki sonuçlar bu çekişmelerin neticesinde olanlardı.

Bu iki partinin bir an önce eteklerindeki taşları dökmesi, kendi iç düzenlerini kurması ve yola yepyeni bir solukla devam etmesi elzemdir. Bu mücadele sürekli bir kan kaybına ve bunun neticesinde ise beklenmedik kalıcı kopuşlara neden olabilir.

Normal şartlarda her türlü eksi/artı hesabı yaptıktan sonra ortaya çıkan netice %55 -58 arası bir oran olmalı idi; Ayrıca doğudan gelen beklenmedik oy artışı ile bu oran %62-65 bandına doğru çıkmalıydı. Ama ne yazık ki bu fırsat kaçtı. Bu parti içi hesaplaşmaların yapılmamış olması, parti içi düzenin kurulamamış olması nerden bakılırsa bakılsın en kötü hesapla bile %10 civarı bir kayıp getirdi. Bunun üstüne birde bu birlik/beraberlik havası ile yakalanılacak pozitif enerji ile birlikte gelebilecek artı %5 bir oranda heba edildi.

Bu seçimin tek kazananı Millet olmuştur. Millet kendi adamı Erdoğan'a desteğini esirgememiş; Tüm olumsuzluklara rağmen Milletin ortak iradesi doğudan batıya Erdoğan'ın nezdinde tecelli bulmuştur. Erdoğan her türlü yalnızlığa, her türlü saldırılara karşı Milletin verdiği Çelik güçle yoluna devam etmiştir. Ama yükü ve işi daha da zorlaşmıştır.

Hangi ara ekibini derleyip, toparlayıp daha muhkem bir biçimde yola devam edecektir Allah (c.c) bilir. Dişlerin sıkıldığı, kılıçların kınında kıpırdadığı, güven duygusunun yok olduğu, kırılgan ve içten içe öfkeli bir ekiple bu çok zor.

Muhakkak ki bir iç hesaplaşma olacaktır. Ama nasıl? Aynı sorun Bahçeli içinde geçerli olmakla beraber onun işi daha kolaydır. Çünkü "O" dümende olmayıp, sırtında yumurta küfesi taşımamaktadır. Durup düşünmesi, soluklanması için imkânları olacaktır.

Sayın Erdoğan bu değişimi, bu hesaplaşmayı, bu yenilenmeyi, işleyen çarklar ve direksiyon başında araçtakilere hissettirmeden yapabilirse ne ala! Belki de Dünya siyaset tarihinde bir ilk gerçekleştirip, yeni bir mucizenin başlangıcına imza atacaktır. Temennimiz bunu başarır ve Ülkemiz, Milletimiz hak ettiği günlere yol alabilir.

Önümüzde iki yıla yakın bir süre var. Yeni sistemin getireceklerini/götüreceklerini, siyasi aktörlerin, Bürokratik yapıların yeni sisteme tepkilerini/değişimlerini/uyumlarını ve Milletin buna tepkisini bu sürenin sonunda göreceğiz. İki yıl uzun ama değerlendirilmese çok kısa bir süre. Umarız herkes bu süreyi yenilenme, anlama, uyulmama ile geçirerek daha iyisi, daha yararlısı için yapılması gereken hazırlıklarla geçirirler; Kişisel hesaplaşmalar, çıkar çatışmaları ve kısır siyasi argümanlarla boşa heba etmezler.

Her zaman dediğimiz gibi Kimin olduğu değil, nasıl yapıldığı/niye yapıldığı/kimin için yapıldığı önemlidir. Ülke için, Millet için kim iyisini, doğrusunu, güzelini daha iyi yapıyorsa, dümene de “O” geçmelidir. Ve bizlerin görevi dümende olana ihtiyacı olan desteği sunarak, onu güçsüz bırakmamalı ve ele karşı mücadelesinde namerde muhtaç kılmamalıyız. Dümende olanın gözü arkada olmadan tüm enerjisi ile dalgalara karşı yelken açıp, bu gemiyi dingin sularda huzur ve refah içinde yüzdürme mücadelesine odaklanmalıdır.

Bu sonuçların Ülkemize, Milletimiz hayırlı olmasını temenni eder, Herkesin Milletimizin sandıkta verdiği mesajlara saygılı ve duyarlı olmasını dileriz. Bu Millet sandığı ustaca kullanmakta ve Memleketine her daim sahip çıkmaktadır. Herkesten bu konuda Allah(c.c) razı olsun.

15 Nisan 2017

Referandum Tahmini

16 Nisan 2017 referandumuna çok az bir süre kaldı. Herkes diyeceğini dedi, yapacağını yaptı. Eğer beklenmedik, olağanüstü bir şey olmazsa sandığa gideceklerin kararı büyük oranda netleşti. Yarın için her kim ki sandığa gitmeye karar vermişse oyu da büyük oranda kesinleşmiş demektir. Büyük bir ihtimalle kararsızlığı olanlarda sandığa gitmeyecektir.

Son günler yaklaştıkça artık ne yeni bir söze, ne de yeni bir şeye imkan kalmıyor. Geriye bolca önümüze gelen anketler, tahminler kalıyor. Kimi bilimsel, kimi gönlüne göre kimi de propaganda amaçlı bir birinden çok farklı rakamlar açıklanıyor. Tabii ki ciddiye alınanlar geçmişte bu işlerden alnının akıyla çıkanlar oluyor.

Bu propaganda döneminde bize göre öne çıkan bir kaç ana konu oldu. Bunların başında "Evet" tarafının başlangıçtaki dağınıklığı, plansızlığı ve kendini ifade etmedeki eksikiği/dağınıklığı. Bize göre bu şekilde olumsuz bir başlangıçta etkili olan evet tarafının farklı iki cephesinin bir araya gelmede ki çekingenliği, yol haritasının olmaması; Kendi içindeki açık ve gizli muhalefetin aktif çalışmaları ve karşı tarafın belirgin olmayan, beklenmedik olmayan tarzı.

Zamanla bu toparlanmaya ve rayına oturmaya başladı. Bunda da en önemli etki Erdoğan'ın aktif olarak sahaya inmesi ve öne çıkarak bayrağı üst seviyeden sallandırması oldu. Sayın Erdoğan'ın siyasetteki en büyük başarılarından biri olan kitleleri bir araya toplama ve belli bir amaca doğru harekete geçirme yeteneği burada da işe yaradı. Ancak bu şekilde tek bir kişinin omzuna yük vermek daha ne kadar sürdürülebilir olur, zaman gösterecek. Siyasetin yanında devleti yönetmenin sorumluluğu da omzunda olan Erdoğan'ın desteklenmesi ve yükleri konusunda hafifletilmesi zaruridir. İnşallah 16 Nisan sonrası en önemli fayda, farklılık bu konuda olacaktır.

"Hayır" cephesi ise oynar ayaklı, değişken, tutarsız ve zaman zaman birbirinin zıddı olan bir kampanya dönemi geçirdi. Öyle ki kampanyanın başında öne çıkardıkları: "Hayır diyenler ötekileştiriliyor, hain ilan ediliyor" propagandaları tutmayınca, tersine döndürülünce; Bu kez kendileri en üst perdeden "Evet" diyenleri ötekileştirmeye, düşmanlaştırmaya hatta Yunan askeri benzeri denize dökmeye varan akıl dışı uç noktalara taşıdılar. Belirginleşen ve sınıflandırılabilir tek propaganda biçimleri "Çürütülmeye, tersi ispatlanmaya bırakılan" gerçek dışı, uydurma ve mantığa bile ters argümanlarla gündemi işgal etme çabaları oldu. Öyle ki kendi söylediklerine bir zaman sonra kendileri bile muhalif olmaya varan absürtlüklere imza attılar. Bu cephenin öne çıkan diğer bir yanı ise "Bir araya gelmemeleri" oldu. Her biri kendi etki çevresinde parçalı, yerel bir çalışma yaptı. Kitleleri bir araya getirecek ortak argümanları olmaması nedeni ile: "Ne koparttırsak kardır; Biri tutmasa biri tutar" mantığı ile ümitsiz bir çaba içine girdiler.

Tüm çalışmalar neticesinde 16 Nisan 2017 günü Ülkemizin kıymetli insanları sandık başına gidecek ve her biri kendi süzgeçlerinden geçenlere göre kararlarını seçmen kağıtlarına yansıtacaklar. Ülkemiz insanının en maharetli olduğu konulardan biri olan seçebilme, belirleyebilme yeteneğine güvenle sandıktan ülkemiz için en yararlı sonucun çıkacağına cani gönülden inanıyoruz. Ülkemizin değerli insanları yine muhteşem bir sezi ve muhakeme yeteneği ile sandıkta ülkenin geleceğine, hatta dünyanın geleceğine yön verecektir.

Bize gelirse kararımız dünden belli idi. Bu karar alma sürecinde pek çok alt neden olmakla beraber, öne çıkan bir kaç kriter şu şekildedir:

1- İktidar kim olursa olsun önemli değil; Asıl önemli olan sandıktan alınan iktidar gücünün kullanılabilmesi ve millet iradesi dışında gizli kapaklı bilinmeyenlere muhtaç bırakılmamasıdır. Bu nedenle seçim sonu hükümet kurulması pazarlıklara, ince hesaplara bırakılmadan seçilen ve iktidar yetkisini alana güçlü bir biçimde verilmelidir.
2-  Bürokrasinin kemikleşmiş ve ülkenin hareket kabiliyetini azaltan gücü, Milletin verdiği gücün üstünde, karşısında olmamalı onun emrine tabi kılınmalıdır.
3-Seçime taraf olan kesimleri değerlendirdiğimizde özellikle bu ülke insanına, bu ülke toprağına düşman olan, zarar veren, kendi çıkarına kurban kılan ve kendi iradesi ile hareket etmeyenlerin tarafında olmamak için konu ne olursa olsun, tarafımız, tercihimiz Ülkemizin yanı, Milletimizin yanıdır. İyi de olsan, kötü de olsa, hatta kötünün kötüsü de olsa bizden olmalı, bu ülkenin yanında olmalıdır.
4- Yüzyıllardır yüzde dost olup, açık açık ekmeğimizi, işimizi, huzurumuzu, birliğimizi, gücümüzü, varlıklarımızı gasp edenlerle bir arada olmamak; karşılarında Ülkemiz adına güçlü bir set kurabilmek için bu yola baş koyanların yanında durmaktır.
5- Dünya, özellikle bölgemiz yüzyılda bir olabilecek büyük ve sancılı bir değişimin bir mücadelenin evresinde iken; Ülkemizi bir arada tutmak, bu mücadelede bir yürek, bir bilek ve bir niyette güçlendirmek için, hiç şüphesiz EVET demek boynumuzun borcudur.

Bu düşünceler ile kararımızı vermişken so günlerin modasına uyarak bizde bir tahminde bulunalım istedik. Tabii ki asıl sonuç 16 Nisan akşamı tecelli edecek olup, maksat bu konudaki hissiyatımızı sınamaktır.

İnşallah Ülkemiz için, milletimiz için ve insanlık için faydalı ve güzel sonuç çıkar. Allah (c.c) huzurumuzu, birliğimizi ve dirayetimizi bozmasın; Ağız tadı ile bu güzel ülkede kardeşçe bir olum yaşayabilelim.