16 Nisan 2017 referandumuna çok az bir süre kaldı.
Herkes diyeceğini dedi, yapacağını yaptı. Eğer beklenmedik, olağanüstü bir şey
olmazsa sandığa gideceklerin kararı büyük oranda netleşti. Yarın için her kim
ki sandığa gitmeye karar vermişse oyu da büyük oranda kesinleşmiş demektir.
Büyük bir ihtimalle kararsızlığı olanlarda sandığa gitmeyecektir.
Son günler yaklaştıkça artık ne yeni bir söze, ne de
yeni bir şeye imkan kalmıyor. Geriye bolca önümüze gelen anketler, tahminler
kalıyor. Kimi bilimsel, kimi gönlüne göre kimi de propaganda amaçlı bir
birinden çok farklı rakamlar açıklanıyor. Tabii ki ciddiye alınanlar geçmişte
bu işlerden alnının akıyla çıkanlar oluyor.
Bu propaganda döneminde bize göre öne çıkan bir kaç
ana konu oldu. Bunların başında "Evet" tarafının başlangıçtaki
dağınıklığı, plansızlığı ve kendini ifade etmedeki eksikiği/dağınıklığı. Bize
göre bu şekilde olumsuz bir başlangıçta etkili olan evet tarafının farklı iki
cephesinin bir araya gelmede ki çekingenliği, yol haritasının olmaması; Kendi
içindeki açık ve gizli muhalefetin aktif çalışmaları ve karşı tarafın belirgin
olmayan, beklenmedik olmayan tarzı.
Zamanla bu toparlanmaya ve rayına oturmaya başladı.
Bunda da en önemli etki Erdoğan'ın aktif olarak sahaya inmesi ve öne çıkarak
bayrağı üst seviyeden sallandırması oldu. Sayın Erdoğan'ın siyasetteki en büyük
başarılarından biri olan kitleleri bir araya toplama ve belli bir amaca doğru
harekete geçirme yeteneği burada da işe yaradı. Ancak bu şekilde tek bir
kişinin omzuna yük vermek daha ne kadar sürdürülebilir olur, zaman gösterecek.
Siyasetin yanında devleti yönetmenin sorumluluğu da omzunda olan Erdoğan'ın
desteklenmesi ve yükleri konusunda hafifletilmesi zaruridir. İnşallah 16 Nisan
sonrası en önemli fayda, farklılık bu konuda olacaktır.
"Hayır" cephesi ise oynar ayaklı, değişken,
tutarsız ve zaman zaman birbirinin zıddı olan bir kampanya dönemi geçirdi. Öyle
ki kampanyanın başında öne çıkardıkları: "Hayır diyenler
ötekileştiriliyor, hain ilan ediliyor" propagandaları tutmayınca, tersine
döndürülünce; Bu kez kendileri en üst perdeden "Evet" diyenleri
ötekileştirmeye, düşmanlaştırmaya hatta Yunan askeri benzeri denize dökmeye
varan akıl dışı uç noktalara taşıdılar. Belirginleşen ve sınıflandırılabilir
tek propaganda biçimleri "Çürütülmeye, tersi ispatlanmaya bırakılan"
gerçek dışı, uydurma ve mantığa bile ters argümanlarla gündemi işgal etme çabaları
oldu. Öyle ki kendi söylediklerine bir zaman sonra kendileri bile muhalif
olmaya varan absürtlüklere imza attılar. Bu cephenin öne çıkan diğer bir yanı
ise "Bir araya gelmemeleri" oldu. Her biri kendi etki çevresinde
parçalı, yerel bir çalışma yaptı. Kitleleri bir araya getirecek ortak
argümanları olmaması nedeni ile: "Ne koparttırsak kardır; Biri tutmasa
biri tutar" mantığı ile ümitsiz bir çaba içine girdiler.
Tüm çalışmalar neticesinde 16 Nisan 2017 günü
Ülkemizin kıymetli insanları sandık başına gidecek ve her biri kendi
süzgeçlerinden geçenlere göre kararlarını seçmen kağıtlarına yansıtacaklar.
Ülkemiz insanının en maharetli olduğu konulardan biri olan seçebilme,
belirleyebilme yeteneğine güvenle sandıktan ülkemiz için en yararlı sonucun
çıkacağına cani gönülden inanıyoruz. Ülkemizin değerli insanları yine muhteşem
bir sezi ve muhakeme yeteneği ile sandıkta ülkenin geleceğine, hatta dünyanın
geleceğine yön verecektir.
Bize gelirse kararımız dünden belli idi. Bu karar alma
sürecinde pek çok alt neden olmakla beraber, öne çıkan bir kaç kriter şu
şekildedir:
1- İktidar kim olursa olsun önemli değil; Asıl önemli
olan sandıktan alınan iktidar gücünün kullanılabilmesi ve millet iradesi
dışında gizli kapaklı bilinmeyenlere muhtaç bırakılmamasıdır. Bu nedenle seçim sonu
hükümet kurulması pazarlıklara, ince hesaplara bırakılmadan seçilen ve iktidar
yetkisini alana güçlü bir biçimde verilmelidir.
2- Bürokrasinin
kemikleşmiş ve ülkenin hareket kabiliyetini azaltan gücü, Milletin verdiği
gücün üstünde, karşısında olmamalı onun emrine tabi kılınmalıdır.
3-Seçime taraf olan kesimleri değerlendirdiğimizde
özellikle bu ülke insanına, bu ülke toprağına düşman olan, zarar veren, kendi
çıkarına kurban kılan ve kendi iradesi ile hareket etmeyenlerin tarafında
olmamak için konu ne olursa olsun, tarafımız, tercihimiz Ülkemizin yanı,
Milletimizin yanıdır. İyi de olsan, kötü de olsa, hatta kötünün kötüsü de olsa
bizden olmalı, bu ülkenin yanında olmalıdır.
4- Yüzyıllardır yüzde dost olup, açık açık ekmeğimizi,
işimizi, huzurumuzu, birliğimizi, gücümüzü, varlıklarımızı gasp edenlerle bir
arada olmamak; karşılarında Ülkemiz adına güçlü bir set kurabilmek için bu yola
baş koyanların yanında durmaktır.
5- Dünya, özellikle bölgemiz yüzyılda bir olabilecek
büyük ve sancılı bir değişimin bir mücadelenin evresinde iken; Ülkemizi bir
arada tutmak, bu mücadelede bir yürek, bir bilek ve bir niyette güçlendirmek
için, hiç şüphesiz EVET demek boynumuzun borcudur.
Bu düşünceler ile kararımızı vermişken so günlerin
modasına uyarak bizde bir tahminde bulunalım istedik. Tabii ki asıl sonuç 16
Nisan akşamı tecelli edecek olup, maksat bu konudaki hissiyatımızı sınamaktır.
İnşallah Ülkemiz için, milletimiz için ve insanlık
için faydalı ve güzel sonuç çıkar. Allah (c.c) huzurumuzu, birliğimizi ve
dirayetimizi bozmasın; Ağız tadı ile bu güzel ülkede kardeşçe bir olum
yaşayabilelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder