31 Temmuz 2016

Ahmakların Kuyruğu Dik Tutma Alçaklığı

Hepsi bir kenara şimdi birde AHMAK modası başladı. Bazı deşifre tipler zil takıp ortalıkta BEN AHMAKIM diye dolanmaya ve bizleri hala AHMAK yerine koyup yırtmaya çalışıyorlar.

Kırk yıllık yol arkadaşlarını, aynı grubun parçalarını, en zor zamanlarında, en kritik anlarında açık ve gizli; Dolaylı veya doğrudan yarı yolda bırakan, çelme takan, arkadan hançerleyenler, durumu basit bir AHMAK yaftası ile kurtaracaklarını sanıyorlar. Ahhhh zavallı ÖZGÜL ağırlık! Fizik kuralları bile alt üst oldu....

Ahmaklığı son bir ek olarak kabul etsek de, öncesindeki nankör, vefasız, brütüs, Lawrance ve diğerlerini nereye sığdıracağız. 

ANLAMAYRUM, DİNLEMEYRUM, HATIRLAMIYRUM demekle bu hesap kapanacak mı? Bu hançer yaraları şifa bulacak mı?

İnsanın hamurunda mertlik, doğruluk, vefa, vicdan ve sağlam bir Allah İNANCI OLMAYINCA olmuyor. En fazla AHMAK oluyor.

Her birini bir noktaya kadar anlayabiliyoruz. Çıkar diyoruz, nefis diyoruz, bozuk diyoruz da bir tek şunu anlayamıyoruz.

Hala AHMAKLIK ETTİM derken bile o LANET KUYRUĞU DİK TUTMAYA çalışmıyorlar mı? Ona dayanamıyoruz işte.

27 Temmuz 2016

Tiyatro

Belki de tarihimizin en ciddi, en tehlikeli ve en yok edici saldırılarından birini yaşadık.

Hem de elimiz kolumuz bağlı, göstere göstere, bağıra çağıra gelen bir yıkıma mucize denebilecek bir çılgınlıkla, bir vurdumduymazlıkla bir anlamsızlıkla karşı koyduk.

Kâğıt üzerinde olan, hiçbir şey anlam ifade etmedi bu işte. Ne tehditler, ne tedbirler, ne uyarılar, ne planlar, ne eğitimler, ne tuzaklar kâğıda döküldüğü gibi neticelenmedi.

Mahkemeler, açık veya gizli ihbarlar, gazetecilerin, yazarların kendilerini yırtarcasına kaleme aldıkları tehlikeyi tarifleyen yazıları, kurumların kendi içinde yok olup giden çığlıkları bu kara geceyi engelleyemedi.

Bu çaresiz, etkisiz çığlıklara, uyarılara ve çabalara karşı gelişen hain girişim amaçladığı yıkıma ulaşamadan sihirli bir dokunuşla, mucize bir çıkışla yok oldu gitti.

Milletin kendine “Deniz Feneri” yaptığı, tüm zifiri karanlıklarda ışık olarak aradığı Erdoğan’ın tek bir işareti ile mucize sokaklarda can bulmaya, etki salmaya başladı. Öyle ki hiçbir aklın, mantığın ve beklentinin anlayamadığı şeyler oldu.

Tanklar, tüfekler, uçaklar, bombalar öylece kalakaldı. Etkisini yitirdi, teslim oluverdi. Yılların askeri eğitimi, teknolojinin birikimi, silahların yıkımı bu mucize karşısında değersizleşti, tuz buz olup buharlaşarak arşa uçtu gitti.

Hainlerin Bini Bin Para; Kahramanlarımız Bir Yürek

15 Temmuz 2016 gecesi büyük bir çoğunluk gibi şoka girdik. Saldırıların öncesi, anı ve sonrası tek hedefi olan Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın başkahramanlığı, baş liderliği ve baş vakurluluğu sayesinde bu karanlık gece öncekilerden daha aydınlık bir sabaha selam verdi.

Öldürücü, bitirici, devirici olan bu tahmin edilemeyen türdeki öncül saldırıyı, aynı beklenmezlik içerisinde püskürterek ayakta kalıp, sancağı göklerde tutabildik. Ama daha büyüğü, daha güçlüsü pusuda beklemekte. Bunu en basit anlamı ile meydanlarda tuttuğumuz “Demokrasi Nöbetleri” ile anlayabiliriz. Aslında bu nöbetleri isminin “Vatan Nöbeti” olması daha anlamlı olacaktır. Ne de olsa “Demokrasi” bakana ve bakılana göre değişen bir kavrama dönüşmüş günümüzde!

Bu süreçte her şey dağıldı. Düşünceler, planlar, yazılar, işler, güçler…. Bu süreçte her şey iki farklı alanda bir araya toplandı; Rengine, diline, tipine, işine, gücüne bakmadan: Vatanseverler ve Vatan hainleri olarak…..

Allah'tan Vatanseverlerin inancı ve cesareti hainlerden kat ve kat üstün geldiğinden, “O” hainler cephesi hemen dağılarak marjinal hale geldiler. Tabii ki hainlik azalmadı, hainler azalmadı; Sadece korkudan, inançsızlıktan, karaktersizlikten renk ve şekil değiştirerek kamufle oldular.

Bunların çeşitleri ve ebatları inanılmaz sayıda ve inanılmaz türde. Darbe sonrası bin bir çeşit maske ile kendilerini belli eden bu grupların en çok kullandıkları kelime “Ama”. Tüm hainleri bir birine bağlayan sihirli bir bağlaç…..

19 Temmuz 2016

Kesinlikle Duyar eklemeye Çalışmıyor;Duyar diye beklemiyoruz

15/16 Temmuz 2016 tarihlerindeki memleketin uğradığı bu alçaklıkta, bu hainlikte ve bu değişiklikteki gözü dönmüş saldırıyı idrak edebilmemiz, anlamlandırabilme için hep bir yerlere bakma, dinleme, görme çabasında olduk. Tek başımıza başa çıkabilecek bir şey değildi bu.

15 Temmuz 2016 gecesi Sayın Başbakanımız Binalı Yıldırımın aşırı, sakın ve fısıltı gibi gelen "O" "Kalkışma Var" açıklaması bizi saatler süren bir ağır çekim yaşama sürükledi.

Belli bir an donduk kaldık! Hem ekrandaki spikerin hem de bizlerin bunu idrak edip, beynimize uçuşan şaşkınlık, korku, inanamama iletileri ile başa çıkması epey bir zaman aldı.

Ta ki bu işin hedef tahtasındaki bir numaralı ismi Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan'ın telefon ile "Ne duruyorsunuz, haydı sokağa" demesine kadar her şey durdu.

O durma anında silahlar doldu, tanklar kışladan çıktı, uçaklar, helikopterler havalandı ve namusumuzu, onurumuzu, geçmişimizi, geleceğimizi ele geçirmeye, yok etmeye başladı. O durma anlarında pek çok hain, kalleş el tetiklere basıp, kahramanlarımızı şehit ederken, pek çok gözü pek vatansever ise erken davranıp bunlara karşı durmayı başardı.

Cumhurbaşkanımızın çağrısı ile onbinlerce kahraman insanımız sadece BİR AN bile düşünmeden sokaklara fırladı. BİR AN bile düşünmeden tankın tüfeğin önünde durdu. Ve pek çok gözü dönmüş hain BİR AN bile düşünmeden o tankları sürdü bu kahramanların üstüne; Ve pek çok gözü dönmüş hain BİR AN bile düşünmeden bastı tetiğe bu kahramanların hemen yanında duran cengaver bedenlerine; Ve pek çok hain BİR AN bile düşünmeden bastı uçurdukları bu memleketin uçaklarının, helikopterlerinin Bomba fırlatma düğmelerine, param parça etmek için kahraman Milletimizin yerdeki bir araya gelmiş iman dolu gücünü.

Çağla Şıkel Keşke Biraz Daha Sussaydı...

O  jet sadece senin tependen mi geçti, o ezanları sadece sen mi duydun, benim ailem çoluğum çocuğum yok mu' diye isyan eden Şıkel şunları yazdı; 
Sustum sustum ama dayanamadım... Huyum kurusun bir yerde patlıyorum. Birkaç gündür abuk sabuk yazan vatandaşlara sözüm! Siz ki insanları ünlü veya halk veyahut da polis ya da asker diye ayıransınız, bana mı ya da bize mi hesap soruyorsunuz? İyi ki tanınmışız iyi ki televizyona çıkıyoruz, ulan biz insan değil miyiz? O jet sadece senin tependen mi geçti? O ezanları sadece sen mi duydun? Benim ailem çoluğum çocuğum yok mu? Benim nefesim kesilmedi mi? Ben o patlamalarla yerimden hoplamadım mı, yan gelip yattım mı? Çocuklarım yanımda değildi diye sevineyim mi üzüleyim mi, şükür mü edeyim bir başıma? Ben düşmedim mi, ekmek makarna peşine? Dolabıma bakmadım mı, neyim var neyim yok diye? Yarın nasıl bir ülkeye uyanacağız endişesi yaşamadım mı? Ben insan değil miyim, illa size açıklama yapmak zorunda mıyım? Size ne benim tarafımdan, tarafsızlığımdan? Önce insan olun oturun bana veya ünlülere çemkireceğinize dua edin ülkemiz için hayatını kaybeden insanlar için! Ha bir de af dileyin haklarını yediğiniz, insanlıklarını bilip bilmeden sorguladıklarınız için.

Evet korktuğundan, evlatlarının geleceği derdine düştüğünden tanklara, toplara karşı duramayan bu muhterem, “Gövdesini, evladını, malını” VATANINA HİÇ DÜŞÜNMEDEN FEDA EDEN kesime ÇEMKİRMEYİN diyebilecek kadar cesur olabiliyor.

“Susmuş, susmuş ama dayanamamış…. Huyu kurusun bir yerde patlayabiliyormuş” … Ne ilginçtir ki Ülke bombalanırken, Millet kurşunlanırken, devlet elden giderken patlamıyorda; Gururu incinince, iki ağır söz işitince patlıyor.