7 Mart 2016

Gücü Aklı İle Kullanan Kazandı. Kazanacak!

19 Aralık 2015 tarihli “KöprüKurmak: Yavuz Sultan Selim Köprüsü” isimli yazımızın giriş kısmına şöyle yazmıştık:

Köprü BAĞ demektir. Köprü kurmak zor ve meşakkatlidir. İrade ister, güç ister ve en önemlisi sabır ister. Köprü kurma isteği, ekseriyetle karşısında, Köprü yıkma isteğini de bulur. İki isteğin çatışması güç mücadelesidir aslında. Gücü aklı ile kullanan bu mücadeleyi kazanır daima.”

Çok şükür ki köprüler kuran ve milletimizi geçmişi ile geleceği arasında sağlam bağlar ile bağlamaya çalışan, ülkemizin aklıselim tarafı bir zaferini daha muhteşem Yavuz Sultan Selim köprüsü ile taçlandırdı. 

06 Aralık 2016 Pazar günü bu muhteşem eser son tabliyelerin birleştirilmesi ile kabataslak olarak tamamlandı. Yakın bir zamanda diğer yan işlerin tamamlanması ile ülkemizin hayrına kullanıma açılarak hizmet vermeye başlayacaktır.

Bu vesile ile köprünün hayırlara vesile olmasını temenni eder; Başta iradesini, cesaretini, inancını ve aklını bu işe adayarak, önündeki her türlü engeli yıkıp geçen Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a; Bu yolda ona yoldaş olan,  çalışması, enerjisi ve engin ufku ile böyle muazzam bir eserin ortaya çıkmasında büyük pay sahibi olan Ulaştırma bakanımız Sayın Binali Yıldırım’a ve diğer tüm ilgililere, çalışanlara şükranlarımızı sunar, teşekkürlerimizi iletiriz.

Allah(c.c) bu yolda inancımızdan, sabrımızdan, çalışkanlığımızdan ve aklı selim oluşumuzdan eksiklik vermesin deriz, darısını diğer büyük projelerin başına olmasını dileriz.

3 Mart 2016

“TANİMAYRUM” Demek YÜREK İster

Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Cumnurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Anayasa Mahkemesi’nin Can Dündar ve Erdem Gül kararıyla ilgili “Kararına uymuyorum, saygı da duymuyorum” sözlerini, Temel fıkrasıyla eleştirdi.

Bilkent Üniversitesi’nde “Dünden Bugüne Türk Siyaseti” konulu konferansta öğrencilerin sorularını yanıtlayan Arınç, özetle şunları söyledi:

“Fıkrada olduğu gibi, ‘AYM kararını tanimayrum’ diyemezsin. Bu Anayasa, istesek de istemesek de bizi bağlar. Cumhurbaşkanı, bu mevcut anayasa ile seçildi, ant içti. Mesela ant içerken ‘ben farklı bir Cumhurbaşkanıyım, o zaman farklı bir ant içmem lazım’ demedi. ‘İşime gelenleri kabul ederim, işime gelmeyenleri kabul etmiyorum’ diyemez. Bazı milletvekilleri, ‘AYM kaldırılmalıdır’ diye beyanat verdiler. Bazıları AYM üyelerini düşman ilan etti. Abdullah Gül’ün seçtikleri ile Meclis’in seçtikleri diye ayrımcılık yapıyorlar. Bu cinayettir. Bu ayrımcılığın üzerinden Abdullah Gül’e vurmaya çalışıyorlar. Cumhurbaşkanımız bana da ‘O zat’ demişti, inşallah güzel bir açıklama yapacaktır. Bu sözlerinin ne anlama geldiğini, maksadını aşıp aşmadığını, söylemiş olacaktır.

Klasik bir Arınç çıkışı. İş işten geçtikten sonra, ortaya çıkıp rol çalmak. Yalandan cesur, doğrucu Davut pozlarına bürünmek. Bir insan kendi kendini “Ben çok saf, iyi niyetli temiz bir adamım. Siyaset için biraz fazla bu.” Şeklinde tanımlarsa bundan öte bir şey beklemek hakikaten saflık olur.

İyi niyetli, saf ve temiz bir adam sanki 10 yıllar boyunca Altan alta kuyusunu kazdığı, arkasından oklar fırlattığı ve beraber hüküm ettikleri dönemlerde başka bir ülkede, başka bir hükümette kararlar almış ve bakanlıklar yapmıştır. Hakikaten bu kadarı da fazla.

“TANİMAYRUM” demek ile bu şekilde sinsice, Altan alta, arkadan karşı çıkmakla, yıkmaya çalışmak arasında dünyalar kadar FARK vardır. Bu fark karakter farkıdır, bu fark yürek farkıdır. Sonradan kazanılmaz, doğuştan kodlarına yazılıdır.

2 Mart 2016

Bir daha CÜNEYT ÇAKIR'ı Beşiktaş Maçlarında Görmek İstemiyoruz

Beşiktaş Başkanı Fikret Orman bugün bir basın açıklaması ile kulüp üzerinde oynanan oyunları ve hakemlerin çifte standartlarını net ve sert biçimde eleştirdi. Geçen yıl bu şekilde devreye giremediklerinden tüm yük Biliç ve Oyuncuların üzerlerinde kalmış ve son bir ayda şampiyonluğu kayıp etmişlerdi. Bu sefer doğru olanı yaparak saha dışı yollarla belirlenmeye çalışılan kupa yarışlarında devreye girmişlerdir. Bunu sezon sonuna kadar gevşemeden ve daha büyük bir ciddiyetle yapmalarında yarar vardır. Yoksa çoğu sezonda olduğu gibi atı alan Üsküdar'ı geçip, kulüp şerefli ikinciliklerle övünür oluyor. Bilek hakkı ile kazanılan şampiyonluklar ikinciliklerden daha özel ve daha değerlidir.

Aşağıda vereceğimiz basın toplantısında dile getirilen özellikle Cüneyt Çakır konusu olmak üzere tüm konulara katılıyor ve bunların geçmişte benzerlerinin de yaşanılarak Beşiktaş aleyhine gidişatların etkilendiğine inanıyoruz. 

Bu ve benzeri konularda yönetimin her daim devreye girip, hoca ve futbolcuların üzerinden bu yükü almaları lazımdır. Bu konular yeri geldiğinde sahada maç kazanmaktan daha önemli hale gelen kritik konulardır.

İşte Beşiktaş Başkanı Fikret Orman, Fenerbahçe maçında yaşananlarla ilgili basın toplantısındaki açıklamaları

"Bu video (derbi görüntüleri) MHK seminerlerinde ders olarak gösterilmelidir. Bir hakemin maçın gidişatına nasıl etki ettiği gösterilmelidir. Pereira da bunu teyit etmiştir. Bir gazetecinin kırmızı kartlarla alakalı sorusuna verdiği cevap kamuoyunun önünde oldu. Beşiktaş'ın ilk maçında da Ersan'a vermedi diyerek başka yere refere ederek hataları teyit etmiştir."

"Beşiktaş Cüneyt Çakır'ın derbilerdeki hareketleriyle ilk defa karşı karşıya kalmıyor. 11 derbide 7 kere yenildik. 3 beraberlik ve sadece 1 maçı galibiyetle bitirdik. Çakır bu maçlarda Fenerbahçe'ye 14 Galatasaray'a 17 Beşiktaş'a 34 sarı kart göstermiş"

"Senaryo Gözler Önünde"

"Çakır'ın Beşiktaş'la alakalı derbilerdeki hareketleri benim değil istatistiklerin söylediği şekildedir. Fenerbahçe ve koşu mesafelerine baktığınızda 11 km koşan oyuncu yoktur. Oyun o kadar durmuştur ki bize göre maçta adil bir yönetim ortaya koymamıştır. Durumu idare etmiştir. İşin vahim tarafı kamuoyundaki gazeteciler ve gerek Erman Toroğlu, Hıncal Uluç, Turgay Demir bunu yazdılar maçtan önce. Böyle böyle olacak diye. Senaryo tam anlamıyla gözler önünde ortaya gelmiştir. Beşiktaş Fenerbahçe ile ilk defa maç yapmıyor. İlk defa da yenilmiyor. 100 yılları aşmış bir mücadele vardır. Bu maçın skorunu hakemin de bağlamak niyetimiz o değildir. Mesele Beşiktaş'ın karşı karşıya kaldığı haksız durumdur. Buna artık tahammül etme sınırımız kalmamıştır. Beşiktaşlıların nezaketi içinde söylemeye çalışıyoruz ancak MHK'nin acil olarak el atması lazım. Çakır'dan başka hakem mi yok? Her maça onu atayarak çok başarılı atayarak napalım demektedir. Bu bir çözüm değildir."

Çocuklarınızı Körpecik Çağlarında Yabancı Eğitimcilere Teslim Etmemeliyiz

Bizce de her türlü akıl, mantık ve vicdanı kriterlere uymayan; Milletin, devletin geleceğini şekillendiren eğitim sistemimizdeki yabancı hayranlığı ve üstün beyinlerimizin daha körpecik dönemlerinde bu yabancı eğitim kurumlarına teslim ederek, millete, vatana hayırlı bir biçimde yetiştirilmelerini beklemek saflıktan öte bir şey olmalıdır.

Bu konudaki düşüncelerimizi daha derli toplu ve daha etkili bir biçimde dile getiren Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Yiğit Bulut ile ilgili Star Gazetesindeki aşağıdaki haber okumaya değer. Lütfen bir göz atın ve kendinizce değerlendirin. Haksız mı?

Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Yiğit Bulut, TRT Haber TV'de Hasan Kurtuluş’un sunduğu Derin Analiz programında, yaklaşık 200 yıldır Batılı güçlerin, Doğu toplumlarının zihin kodlarıyla oynadığını, Doğu toplumlarını Batılı güçler adına yönetecek, Batılı zihin kodlarına sahip bireyler yetiştirildiğini söyledi.

En İyi Çocuklarınızı Bir Fransız Müdüre Teslim Edemezsiniz

Şöyle bir ülke olmaz. Sınava giriyorsunuz. Benim zamanımda 500 bin çocuk sınava girdi. İlk 500'e girdik, nereye verdiler bizi? Fransız okuluna. İngiliz okuluna. İtalyan, Alman okullarına veriyorlar. Neymiş bunun adı,  kolejmiş. Böyle bir sistem olmaz. Ülkenin en iyi çocuklarını seçip de götürüp Fransız müdüre teslim edemezsin. Götürüp Alman müdüre teslim edemezsin.

Bir ülkenin zihin kodları eğitim sisteminden geçer. Ülkenin kendine özgün bir okulu olması lazım. En iyi çocuklar götürülüp de yabancıların eline teslim edilemez.

Sayın Cumhurbaşkanı başbakanlığından beri söylüyor. 4+4+4 işte bu açıdan çok önemli. Çünkü bu coğrafyayı ele geçirenler, kendilerini garanti edecek nesilleri yetiştirmek istiyor. Adam kendi menfaatini korumaya çalışıyor.

Bilinçli Olunması Gerekiyor

Çocuğunuzu böyle bir okulda okutabilirsiniz. Ama bilinçli olacaksınız. (Bilinçli olmak ta hiçbir şeyi değiştirmez. Havasından, suyundan mutlaka bir etkilenme olur. Bu etki kişiliğin gücüne göre değişir.) Bakın bunları söylediğim için kimse kızmasın. Ben hiçbir okulu yermek veya övmek için söylemiyorum. Bilinçli olacaksınız. Çocuğu sürekli takip edeceksiniz.