31 Mart 2016
14 Mart 2016
7 Mart 2016
Gücü Aklı İle Kullanan Kazandı. Kazanacak!
19 Aralık 2015 tarihli “KöprüKurmak: Yavuz Sultan Selim Köprüsü” isimli yazımızın giriş kısmına şöyle
yazmıştık:
“Köprü BAĞ demektir. Köprü kurmak zor ve meşakkatlidir. İrade ister, güç
ister ve en önemlisi sabır ister. Köprü kurma isteği, ekseriyetle karşısında,
Köprü yıkma isteğini de bulur. İki isteğin çatışması güç mücadelesidir aslında.
Gücü aklı ile kullanan bu mücadeleyi kazanır daima.”
Çok şükür ki köprüler kuran ve milletimizi geçmişi ile geleceği arasında sağlam bağlar ile bağlamaya çalışan, ülkemizin aklıselim tarafı bir zaferini daha muhteşem Yavuz Sultan Selim
köprüsü ile taçlandırdı.
06 Aralık 2016 Pazar günü bu muhteşem eser son tabliyelerin birleştirilmesi ile kabataslak olarak tamamlandı. Yakın bir zamanda diğer yan işlerin tamamlanması ile ülkemizin hayrına kullanıma açılarak hizmet vermeye başlayacaktır.
06 Aralık 2016 Pazar günü bu muhteşem eser son tabliyelerin birleştirilmesi ile kabataslak olarak tamamlandı. Yakın bir zamanda diğer yan işlerin tamamlanması ile ülkemizin hayrına kullanıma açılarak hizmet vermeye başlayacaktır.
Bu vesile ile köprünün
hayırlara vesile olmasını temenni eder; Başta iradesini, cesaretini, inancını
ve aklını bu işe adayarak, önündeki her türlü engeli yıkıp geçen
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a; Bu yolda ona yoldaş olan, çalışması, enerjisi ve engin ufku ile böyle muazzam bir eserin ortaya
çıkmasında büyük pay sahibi olan Ulaştırma bakanımız Sayın Binali Yıldırım’a ve diğer
tüm ilgililere, çalışanlara şükranlarımızı sunar, teşekkürlerimizi iletiriz.
Allah(c.c) bu yolda
inancımızdan, sabrımızdan, çalışkanlığımızdan ve aklı selim oluşumuzdan
eksiklik vermesin deriz, darısını diğer büyük projelerin başına olmasını
dileriz.
3 Mart 2016
“TANİMAYRUM” Demek YÜREK İster
Eski
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Cumnurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Anayasa
Mahkemesi’nin Can Dündar ve Erdem Gül kararıyla ilgili “Kararına uymuyorum,
saygı da duymuyorum” sözlerini, Temel fıkrasıyla eleştirdi.
Bilkent
Üniversitesi’nde “Dünden Bugüne Türk Siyaseti” konulu konferansta öğrencilerin
sorularını yanıtlayan Arınç, özetle şunları söyledi:
“Fıkrada
olduğu gibi, ‘AYM kararını tanimayrum’ diyemezsin. Bu Anayasa, istesek de
istemesek de bizi bağlar. Cumhurbaşkanı, bu mevcut anayasa ile seçildi, ant
içti. Mesela ant içerken ‘ben farklı bir Cumhurbaşkanıyım, o zaman farklı bir
ant içmem lazım’ demedi. ‘İşime gelenleri kabul ederim, işime gelmeyenleri
kabul etmiyorum’ diyemez. Bazı milletvekilleri, ‘AYM kaldırılmalıdır’ diye
beyanat verdiler. Bazıları AYM üyelerini düşman ilan etti. Abdullah Gül’ün
seçtikleri ile Meclis’in seçtikleri diye ayrımcılık yapıyorlar. Bu cinayettir.
Bu ayrımcılığın üzerinden Abdullah Gül’e vurmaya çalışıyorlar. Cumhurbaşkanımız
bana da ‘O zat’ demişti, inşallah güzel bir açıklama yapacaktır. Bu sözlerinin
ne anlama geldiğini, maksadını aşıp aşmadığını, söylemiş olacaktır.
Klasik bir Arınç çıkışı.
İş işten geçtikten sonra, ortaya çıkıp rol çalmak. Yalandan cesur, doğrucu Davut
pozlarına bürünmek. Bir insan kendi kendini “Ben çok saf, iyi niyetli temiz bir
adamım. Siyaset için biraz fazla bu.” Şeklinde tanımlarsa bundan öte bir şey
beklemek hakikaten saflık olur.
İyi niyetli, saf ve
temiz bir adam sanki 10 yıllar boyunca Altan alta kuyusunu kazdığı, arkasından
oklar fırlattığı ve beraber hüküm ettikleri dönemlerde başka bir ülkede, başka
bir hükümette kararlar almış ve bakanlıklar yapmıştır. Hakikaten bu kadarı da
fazla.
“TANİMAYRUM” demek ile
bu şekilde sinsice, Altan alta, arkadan karşı çıkmakla, yıkmaya çalışmak
arasında dünyalar kadar FARK vardır. Bu fark karakter farkıdır, bu fark yürek
farkıdır. Sonradan kazanılmaz, doğuştan kodlarına yazılıdır.
2 Mart 2016
Bir daha CÜNEYT ÇAKIR'ı Beşiktaş Maçlarında Görmek İstemiyoruz
Beşiktaş
Başkanı Fikret Orman bugün bir basın açıklaması ile kulüp üzerinde oynanan
oyunları ve hakemlerin çifte standartlarını net ve sert biçimde eleştirdi.
Geçen yıl bu şekilde devreye giremediklerinden tüm yük Biliç ve Oyuncuların
üzerlerinde kalmış ve son bir ayda şampiyonluğu kayıp etmişlerdi. Bu sefer
doğru olanı yaparak saha dışı yollarla belirlenmeye çalışılan kupa yarışlarında
devreye girmişlerdir. Bunu sezon sonuna kadar gevşemeden ve daha büyük bir
ciddiyetle yapmalarında yarar vardır. Yoksa çoğu sezonda olduğu gibi atı alan
Üsküdar'ı geçip, kulüp şerefli ikinciliklerle övünür oluyor. Bilek hakkı ile
kazanılan şampiyonluklar ikinciliklerden daha özel ve daha değerlidir.
Aşağıda
vereceğimiz basın toplantısında dile getirilen özellikle Cüneyt Çakır konusu
olmak üzere tüm konulara katılıyor ve bunların geçmişte benzerlerinin de
yaşanılarak Beşiktaş aleyhine gidişatların etkilendiğine inanıyoruz.
Bu ve
benzeri konularda yönetimin her daim devreye girip, hoca ve futbolcuların
üzerinden bu yükü almaları lazımdır. Bu konular yeri geldiğinde sahada maç
kazanmaktan daha önemli hale gelen kritik konulardır.
İşte Beşiktaş
Başkanı Fikret Orman, Fenerbahçe maçında yaşananlarla ilgili basın toplantısındaki
açıklamaları
"Bu video (derbi
görüntüleri) MHK seminerlerinde ders olarak gösterilmelidir. Bir hakemin maçın
gidişatına nasıl etki ettiği gösterilmelidir. Pereira da bunu teyit etmiştir.
Bir gazetecinin kırmızı kartlarla alakalı sorusuna verdiği cevap kamuoyunun
önünde oldu. Beşiktaş'ın ilk maçında da Ersan'a vermedi diyerek başka yere
refere ederek hataları teyit etmiştir."
"Beşiktaş Cüneyt
Çakır'ın derbilerdeki hareketleriyle ilk defa karşı karşıya kalmıyor. 11
derbide 7 kere yenildik. 3 beraberlik ve sadece 1 maçı galibiyetle bitirdik.
Çakır bu maçlarda Fenerbahçe'ye 14 Galatasaray'a 17 Beşiktaş'a 34 sarı kart
göstermiş"
"Senaryo
Gözler Önünde"
"Çakır'ın
Beşiktaş'la alakalı derbilerdeki hareketleri benim değil istatistiklerin
söylediği şekildedir. Fenerbahçe ve koşu mesafelerine baktığınızda 11 km koşan
oyuncu yoktur. Oyun o kadar durmuştur ki bize göre maçta adil bir yönetim
ortaya koymamıştır. Durumu idare etmiştir. İşin vahim tarafı kamuoyundaki
gazeteciler ve gerek Erman Toroğlu, Hıncal Uluç, Turgay Demir bunu yazdılar
maçtan önce. Böyle böyle olacak diye. Senaryo tam anlamıyla gözler önünde
ortaya gelmiştir. Beşiktaş Fenerbahçe ile ilk defa maç yapmıyor. İlk defa da
yenilmiyor. 100 yılları aşmış bir mücadele vardır. Bu maçın skorunu hakemin de
bağlamak niyetimiz o değildir. Mesele Beşiktaş'ın karşı karşıya kaldığı haksız
durumdur. Buna artık tahammül etme sınırımız kalmamıştır. Beşiktaşlıların
nezaketi içinde söylemeye çalışıyoruz ancak MHK'nin acil olarak el atması
lazım. Çakır'dan başka hakem mi yok? Her maça onu atayarak çok başarılı atayarak
napalım demektedir. Bu bir çözüm değildir."
Çocuklarınızı Körpecik Çağlarında Yabancı Eğitimcilere Teslim Etmemeliyiz
Bizce de
her türlü akıl, mantık ve vicdanı kriterlere uymayan; Milletin, devletin
geleceğini şekillendiren eğitim sistemimizdeki yabancı hayranlığı ve üstün
beyinlerimizin daha körpecik dönemlerinde bu yabancı eğitim kurumlarına teslim
ederek, millete, vatana hayırlı bir biçimde yetiştirilmelerini beklemek
saflıktan öte bir şey olmalıdır.
Bu
konudaki düşüncelerimizi daha derli toplu ve daha etkili bir biçimde dile
getiren Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Yiğit Bulut ile ilgili Star Gazetesindeki
aşağıdaki haber okumaya değer. Lütfen bir göz atın ve kendinizce değerlendirin.
Haksız mı?
Cumhurbaşkanlığı
Başdanışmanı Yiğit Bulut, TRT Haber TV'de Hasan Kurtuluş’un sunduğu Derin
Analiz programında, yaklaşık 200 yıldır Batılı güçlerin, Doğu toplumlarının
zihin kodlarıyla oynadığını, Doğu toplumlarını Batılı güçler adına yönetecek,
Batılı zihin kodlarına sahip bireyler yetiştirildiğini söyledi.
En İyi
Çocuklarınızı Bir Fransız Müdüre Teslim Edemezsiniz
Şöyle bir ülke olmaz.
Sınava giriyorsunuz. Benim zamanımda 500 bin çocuk sınava girdi. İlk 500'e
girdik, nereye verdiler bizi? Fransız okuluna. İngiliz okuluna. İtalyan, Alman
okullarına veriyorlar. Neymiş bunun adı,
kolejmiş. Böyle bir sistem olmaz. Ülkenin en iyi çocuklarını seçip de
götürüp Fransız müdüre teslim edemezsin. Götürüp Alman müdüre teslim edemezsin.
Bir ülkenin zihin
kodları eğitim sisteminden geçer. Ülkenin kendine özgün bir okulu olması lazım.
En iyi çocuklar götürülüp de yabancıların eline teslim edilemez.
Sayın Cumhurbaşkanı
başbakanlığından beri söylüyor. 4+4+4 işte bu açıdan çok önemli. Çünkü bu coğrafyayı
ele geçirenler, kendilerini garanti edecek nesilleri yetiştirmek istiyor. Adam
kendi menfaatini korumaya çalışıyor.
Bilinçli
Olunması Gerekiyor
Çocuğunuzu böyle bir
okulda okutabilirsiniz. Ama bilinçli olacaksınız. (Bilinçli olmak ta hiçbir şeyi değiştirmez. Havasından, suyundan mutlaka
bir etkilenme olur. Bu etki kişiliğin gücüne göre değişir.) Bakın bunları
söylediğim için kimse kızmasın. Ben hiçbir okulu yermek veya övmek için
söylemiyorum. Bilinçli olacaksınız. Çocuğu sürekli takip edeceksiniz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)