Bizce de
her türlü akıl, mantık ve vicdanı kriterlere uymayan; Milletin, devletin
geleceğini şekillendiren eğitim sistemimizdeki yabancı hayranlığı ve üstün
beyinlerimizin daha körpecik dönemlerinde bu yabancı eğitim kurumlarına teslim
ederek, millete, vatana hayırlı bir biçimde yetiştirilmelerini beklemek
saflıktan öte bir şey olmalıdır.
Bu
konudaki düşüncelerimizi daha derli toplu ve daha etkili bir biçimde dile
getiren Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Yiğit Bulut ile ilgili Star Gazetesindeki
aşağıdaki haber okumaya değer. Lütfen bir göz atın ve kendinizce değerlendirin.
Haksız mı?
Cumhurbaşkanlığı
Başdanışmanı Yiğit Bulut, TRT Haber TV'de Hasan Kurtuluş’un sunduğu Derin
Analiz programında, yaklaşık 200 yıldır Batılı güçlerin, Doğu toplumlarının
zihin kodlarıyla oynadığını, Doğu toplumlarını Batılı güçler adına yönetecek,
Batılı zihin kodlarına sahip bireyler yetiştirildiğini söyledi.
En İyi
Çocuklarınızı Bir Fransız Müdüre Teslim Edemezsiniz
Şöyle bir ülke olmaz.
Sınava giriyorsunuz. Benim zamanımda 500 bin çocuk sınava girdi. İlk 500'e
girdik, nereye verdiler bizi? Fransız okuluna. İngiliz okuluna. İtalyan, Alman
okullarına veriyorlar. Neymiş bunun adı,
kolejmiş. Böyle bir sistem olmaz. Ülkenin en iyi çocuklarını seçip de
götürüp Fransız müdüre teslim edemezsin. Götürüp Alman müdüre teslim edemezsin.
Bir ülkenin zihin
kodları eğitim sisteminden geçer. Ülkenin kendine özgün bir okulu olması lazım.
En iyi çocuklar götürülüp de yabancıların eline teslim edilemez.
Sayın Cumhurbaşkanı
başbakanlığından beri söylüyor. 4+4+4 işte bu açıdan çok önemli. Çünkü bu coğrafyayı
ele geçirenler, kendilerini garanti edecek nesilleri yetiştirmek istiyor. Adam
kendi menfaatini korumaya çalışıyor.
Bilinçli
Olunması Gerekiyor
Çocuğunuzu böyle bir
okulda okutabilirsiniz. Ama bilinçli olacaksınız. (Bilinçli olmak ta hiçbir şeyi değiştirmez. Havasından, suyundan mutlaka
bir etkilenme olur. Bu etki kişiliğin gücüne göre değişir.) Bakın bunları
söylediğim için kimse kızmasın. Ben hiçbir okulu yermek veya övmek için
söylemiyorum. Bilinçli olacaksınız. Çocuğu sürekli takip edeceksiniz.
Bu kişi, bu mösyö,
Türkiye'de gelip doğrudan çocukla yüz yüze. Kim olduğunu bilmiyorsunuz,
pedagojik eğitimi hakkında bilginiz yok, nasıl yetiştirildiği hakkında bilginiz
yok, nasıl bir hayat tarzı var, o konuda bir bilginiz yok. Ama 11 yaşındaki
çocuğunuz bu kişiyle sizden daha fazla vakit geçiriyor. Olmaz bu. Bu insanlar
çok iyi insanlar olabilir. Ama bu olmaz. Bir ülkenin en en önemli kaynağı
çocuklarıdır, gençliğidir. Olmaz!
Okullar çok iyi
olabilir, eğitimi çok iyi olabilir, yabancı dil öğretiyor olabilir... Bu zihin
kodlarıyla olmaz!
7 Yaşında
Almış Adam Seni! 35 Yaşında Başka Bir Şey Düşünemezsin!
Şu da çok önemli. İlla
yabancı dil öğrenmek için kimyayı, fiziği, matematiği de yabancı dilde okumak
gerekmiyor. O zaman onları da öğrenemiyorsun. Kendi dilinde okumadığın bir
matematiği çok fazla öğrenemiyorsun. Dürüstçe konuşalım bunları.
Türkçe düşünemez hale
geliyorsun. Türkçe düşünemediğin anda, 30 yaşına gelip de bir yerin genel
müdürü, genel müdür yardımcısı olduğunda, televizyona çıktığın anda şunu
söylüyorsun: Türkiye için iki referans vardır. Bir tanesi IMF anlaşması, bir
tanesi de Avrupa Birliği kriterleridir.
7 yaşında
almış adam seni, 35 yaşında başka bir şey düşünemezsin.
Bu coğrafyanın kendi
karakteri olduğunu, kendi ayakları üzerinde durması gerektiğini, durduğunu,
binlerce yıl bu coğrafyanın bütün dünyaya hükmettiğini, buranın Osmanlı
İmparatorluğu olduğunu, buranın Selçuklu İmparatorluğu olduğunu, buranın Roma
İmparatorluğu olduğunu idrak edemezsin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder