Başarı,
hazzını yaşamayacak kadar kısa sürede olumsuzluklarını peşinde getiren bir
külfettir. Başarının sağlandığı alan ve etkilediği kişi sayısı çoğaldıkça
külfeti de o kadar artar, ağır hale gelir.
Hele
ki BAŞARI süreklilik kazanıp, kayıp edenler ümitsizliğe kapıldığında tüm
kurallar yıkılır. Ne ahlak kalır, ne yasa ne sevgi ne de saygı. Hazımsızlık,
ümitsizlik, çaresizlik kayıp edenlerin her türlü yollara başvurarak BAŞARANIN zulmünü
arttırırlar. Bide üstüne kazanana oluşan NEFRET yüklendi mi artık her yol
mubahtır bunlara.
Ülkemizde
bu süreç daha hızlı gelişir ve daha şiddetli ve kuralsız olur. Geleneksel bir
kötü huyumuzdur. Binlerce yılı bulan tarihimizde bu kötü huyumuzdan gördüğümüz
huy kadar hiç bir şey zarar vermemiştir bize. Öyle bir göz dönmesi, öyle bir
akıl tutulması yaşarız ki yaptığımız kötülükleri, seviyesizlikleri, hainlikleri
göremez, idrak edemez bir halde yıkarız, yakarız, atarız, satarız, asarız,
keseriz. Bilmeyiz ki ne yaparsak kendimize ederiz.
Bu
acımasız ve şirazeden çıkmış saldırılar şu an Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan'a yapılmaktadır. Öyle bir noktaya gelmiş ki ne akıl, ne vicdan, ne
mantık, ne insaf, ne vatan, ne can ne de canan kalmış bizi doğru yolda tutan.
Cumhurbaşkanlığı
bu devletin en üst makamıdır. Devleti ve milleti temsil eder. Ama sanki bu
makam Erdoğan'ın şahsi makamıymış gibi, bu makamda aynı fütursuz saldırılara
uğramaktadır.
Bunun
tek sebebi Erdoğan'ın BAŞARDIKLARI ve BAŞARACAKLARIDIR. En önemli başarısı
MİLLETİN GÖNLÜNDEKİ SULTAN SARAYIDIR.
Sayın
ERDOĞAN milletin gönlüne yerleşmiş bir liderdir. Öyle ki bu SULTANLIK sadece
ülkemizle sınırlı kalmayıp dünyanın dört bir yanındaki garibanların,
ezilenlerin ve sahipsizlerin gönüllerinde yer bulmaktadır. İşte bundandır ki
sadece ülkemizden değil dünyanın dört bir yanından saldırılar tüm vahşiliği,
tüm seviyesizliği ve tüm mantıksızlığı ile acımasızca sürmektedir. ERDOĞAN’IN
başarıları kalıcı hale gelip, yenilmezlik inancı artıkça bu saldırıların dozu
ve kapsamı da artmaktadır.
ERDOĞAN'IN
başarısı umutsuzlara umut olması, olmayacakları oldurması, ezilenleri
ezdirmemesi, düşenleri kaldırması, sessizleri konuşturması ve uyuyanları
uyandırmasındadır. Onların sesi daha bir gür çıktıkça, adımları daha bir sağlam
attıkça ezenlerin, düşürenlerin, umutsuzluğa itenlerin korkuları onları böyle
saldırgan hale getirmektedir.
Öyle
ki Devletin mekanlarını kaçak göstermek, kalkınmanın itici gücü olacak
yatırımları durdurmaya hatta yapılanları yıkmaya çalışmak, Erdoğan ile teması
olan herkesi medya aracılığı ile linç etmek, Çalışan, üreten kim varsa düzmece davalar
ile hapislere tıkmak, daha da basiti, adisi yalan, iftira ve dedikodu ile kara
propaganda yapmak, yediğini, içtiğini hatta (çok affedersiniz onların yaptığı
bir edepsizlik olsa da) s.ç.t.ğ.n dert edip burnunu klozetine kadar sokmak
dahil her türlü saldırı dört bir yandan 365 gün 24 saat yapılmaktadır.
(Hele
birde bu kafada ki basın organlarında bir taktik var ki diyecek bir kelime
bulamıyoruz. ERDOĞAN ile ilgili her türlü haberde en öfkeli, en kötü ve en
deforme olmuş resimlerini kullanmak huyu! Bunu da parantez içinde belirterek
iletişim fakültesi öğrencilerine bir kaynak gösterme cüretine düşelim)
Yetmediğinde
ülkeyi terörize etmek, arızaları çıkarmak üretimi baltalamak, çevre ülkeleri
karıştırıp düşmanlık yaratmak bunlarda öne çıkanları. Hele ki son oyunları
kısmi etkili oldu da siyaseti dizayn edip, siyasi oyunlar ile ERDAĞAN'I
devirmek. Sanal da olsa öyle bir zan yaşamaktadırlar ki böyle ZANLI olmaları da
bizlere pekte yabancı olan bir durum değildir. Unutmayalım ki ERDOĞAN muhtar
bile olamaz diye yıkıldığı ZANNI ile bugün Cumhurbaşkanlığı makamındadır.
İnanın
onu başardıkları ilk gün her şey bir anda duracak. Tüm bu kargaşa tüm bu
becayiş son bulacak. Yine eskisi gibi milletin kanını sessizce ve sorunsuzca
emmeye devam edecekler.
Ama
bilmeliler ki bu MİLLET ne kadar da SESSİZ DURSA o kadar tehlikeli bir şekilde
ayağa kalkar. Kendine bir SES bulduğunda her seferinde daha gür ve daha güçlü
haykırır dünyaya YETER ARTIK SÖZ BENİM DİYE!
Sayın
ERDOĞAN bunu başarmıştır ve Bu sessiz gücün sesi olduğu sürece BAŞARMAYA'DA
devam edecektir. Yeter ki arkadan hançerlenmesin içerden yıkılmasın. Ne yazık
ki bu da bizim en kötü huylarımızdan birisidir.
Allah
her türlü kötülükten ve akıl tutulmasında bizleri korusun. Sayın ERDOĞAN'A da
güç, takat ve göz açıklığı ihsan eyleyip her türlü tuzaklardan korusun.
Unutmayalım
ki isimler önemli değildir; Önemli olan makamlardır. Güç ve Başarı ERDOĞAN
isminde toplanmasına karşı O'nun makamı Cumhurun ocağıdır. O'nun her yaptığı
bizim adımızadır. BAŞARI’DA KAYIP’TA bizim adımızadır. Sadece etrafımıza bakın
yeter.
BAŞINA
sahip çıkamayan milletlerin nasıl DEVLETSİZ kalıp kurda kuşa yem olduklarını
görün. Irak, Libya, Ukrayna, Suriye.... Hepsinin ortak noktası BAŞSIZ
olmalarıdır.
Ne
acı ki hepside kendi Başını koparanlardır. İşte oyun öyle güçlü ve başarılı
kurulmuştur ki sonuçta hep aynı hırıltı duyulmaktadır, can çekişen
coğrafyalardan: KENDİM ETTİM KENDİM BULDUM diye.....
Not: bu yazı Radikal blog editörlerince iki
kere nedensiz olarak sansürlenerek silinmiştir. İlk ikisinde Türkiye gündemi ve
Politika kategorilerinde yayınlamayı denedik. Bu sefer bu kategoride deniyoruz,
bakalım sonuç ne olacak? (zannımca resmi beğenmediler..çok insani bir resim
olmuş)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder