Siyasette
bin bir oyun vardır, her birisi birbirinden maharet gerektiren. Bu oyunlardır
siyasete yön veren, kişilik yükleyen ve sonuca götüren.
Oyunlar
ne kadar ahlaki, medeni ve oyun kuralları içinde olursa, sonuçları da o kadar
hayırlı olur. Siyaset kuralları dahilinde, adilce oynandığında hem oynayanlara
hem de insanlığa yarar sağlar. Berbat, kuralsız ve ilkesiz oyunlar hayatın
cehenneme çevirir, siyasetten yaka silktirir.
Bakın
dünyaya! Çok uzağa değil.... Irak, Libya, Suriye, Mısır, İtalya, Yunanistan ve
daha niceleri.... Siyasetin çizgi dışı oyunları nedeni ile kördüğümler,
yoksulluklar, savaşlar, ölümler ve insanlığı UTANCA düşüren kaotik yapılar....
Tamamı siyasetin kirli ve kural tanımaz gizli ajandalarının eseri......
Allah'a
şükür Türkiye SADECE ve SADECE MİLLETİN NETAMETİ, SABRI ve AKLI ile bu
tuzaklardan, bu felaketlerden uzak kalabilmekte. İnşallah bundan sonrada bu
böyle devam eder.
Bizlerin
bu konulardaki temel düsturu, her ne türlü siyasi kavga olursa olsun, ülkeyi
yönetmeye her kim namzet olursa olsun yeter ki ülkenin temel dinamiklerini
bozmasın, devletin yapısını yıkmasın, kardeşlik akdini anlamsız kılmasın.
İktidar kavgası dünyanın var oluş gerçeklerindendir. Bu tarih boyu süregelen
bir kavgadır. Dileğimiz bu kavganın kendi mecrasında kuralına uygun
verilmesidir.
Abdullah
Gül "Kardeşlik hukuku" ile çok şık bir şekilde Cumhurbaşkanlığı'na
uğurlanmış ve görevi boyunca da, aynı yolda omuz omuza yürüdüklerince
desteklenmiştir.
Ama
gerek Cumhurbaşkanlığı gerekse sonrası dönemde bizce hoş olmayan ve siyaset
etiğine aykırı bir tarza bürünerek, "Kardeşlik Hukuku" dışına
taşmıştır.
Bizce
"Kardeşlik Hukuku" denilen kalıp bozulabilir, ortadan kaldırılabilir,
farklı istikametlere gidilebilir, hatta karşı karşıya gelinebilir. Hepsi doğal
ve kabul edilebilir. Ancak altan alta, gizliden gizliye bu yapının altı
oyulursa, küçük ve gizli tuzaklarla kardeşe sıkıntılar çıkartılırsa kabul
edilemez ve tüm geçmiş hatırları yeknesak eden bir davranış olur.
Özellikle
gün yüzüne çıkan ve bizlerin dışarıdan görebildiği bu ayrışma, Gezi olayları
sırasında olmuştur. Demokrasiye, millet egemenliğine inanların katiyen kabul
edemeyeceği ve bu sisteme ihanet olabilecek bir açıklama ile ilk önemli yanlış
yapılmıştır. "Sayın Gül'ün "Sandık Her şey değildir" açıklaması
hem demokrasiye, hem millet iradesine hem de Kardeşim dediğine büyük bir darbe
indirmiştir.
"Kardeşlik"
zor zamanlarda hiç bir şey düşünmeden, hesap kitap yapmadan kardeşinin yayında
yer almaktır. Kardeşlik zor zamanlarda kırgınlıkların, beklentilerin bir kenara
bırakılıp tüm varlığın ile yardımına koşmaktır.
Maalesef
ki Sayın Gül bu hukuk ile bağlı olduğu ifade edilen bir ilişkide ERDOĞAN’I HEP
YALNIZ BIRAKMIŞTIR. Hatta ve hatta böyle zamanlarda küçük ve saklı salvolar ile
zorluklar çıkartmıştır.
Sayın
Gül'ün en doğal hakkı olan eleştirmek, farklı düşünmek ve hatta farklı yollara
yürümek değildir bizi rahatsız eden.
Bizi
rahatsız eden Gül'ün safhını açıkça belli etmemesi, kardeşlik hukuku gereği
olan kardeşe desteği sunmaması, kardeşin en zor anlarında ona taş atanlardan
olması ve kaçak güreşe meyilli olması. Ağzındaki BAKLAYI bir türlü çıkarmaması.
Siyaset
mertçe ve ilkeli yapıldığından yararlıdır. Eğer ki Kardeşlik hukuku var ise,
düşürülmeye çalışılan kardeşe sırt verilir, el verilir, tuzakları konusunda göz
kulak verilir. Mücadelenin en ateşli yerinde moral motivasyon bozucu, güçten
düşürecek davranışlardan kaçınılır.
Sen
ki çok sancılı ve zorlu bir süreçten geçip, tartışmalı bir dönemde
Cumhurbaşkanlığı makamında Kardeşinin göğüs germesi ve ön cephede mücadele
vermesi ile kabul edilir ve bir süre sonra rahat bir biçimde görevini
sürdürebilmişsin.
Şimdi
halkın %52'nin oyu ile hiç bir şüpheye yer bırakmadan ve bunun için aylarca
emek verip, miting alanlarından çıkarak gelen "Kardeşin" için
yaptıklarına bakın.....
*
Sandık her şey değil!!!!!
*
Veda gününde Hanımının "Asıl intifadayı ben başlatacağım" beyanı.....
*
07 Haziran seçimlerinde ortadan kayıp olma
*
07 Haziran seçimleri sonrası köşe yazıları ile üstü kapalı mesajlar
*
07 Haziran sonrası yanında görevli bir gazetecinin anıları ile salvolar
Ve.....
Hiç zaman "Kardeşin" zor anlarında KAPI GİBİ yanında durmamak.
Yapılan hiç bir saldırıda aynı safta göğüs göğse destek olmamak...
Bunların
tamamı özetle, tek cümle ile KAÇAK DÖĞÜŞMEKTİR.... Hani KAÇAK SARAY yaftalaması
ile kardeşinin altının oyanlar var ya.... Hani memlekette KAÇAK OLMAYAN ne var
ki demeden DEVLETİN MEKANINI kaçak sayanlar varya..... Ne farkı var bu
tavırların Allah aşkına......
Memlekette
ÇAY KAÇAK, SİGARA KAÇAK, MAZOT KAÇAK, TELEFONLAR KAÇAK, ELEKTİRİK KAÇAK,
ARABALAR KAÇAK, SUÇLULAR KAÇAK, SİYASET KAÇAK, SOSYETENİN ANTİKALARI,
VİLLALARI, YATLARI KAÇAK....... KAÇAK
GÖÇMENLER!!! Vahhhh..... vah.....vah......
Ses
yok!
Ama
DEVLETİN SARAYI kaçak ha! Kimden kaçak acaba?
Evet
Gül'ün artık açıkça ortaya çıkıp yolunu ve yerini belli etmesi gereklidir. Kardeşlik
hukuku imiş, danışmanıymış, hanımıymış gibi bahanelerden sıyrılıp AÇIK AÇIK
benim yolum bu demeli..... Koskoca Cumhurbaşkanı hariç etrafında her kim varsa
siyasete etki edecek laflar edipte kendinin kenardan izlemesi inanılacak ve
makul görülecek bir şey değildir.
Ek: Sayın Gül'ün Kitap ile
ilgili 17.06.2015 tarihli açıklaması - değerlendirmesi okuyucuya ait.
Gül yazılı açıklamasında şunları kaydetti;
"Daha önceki cumhurbaşkanlarının basın müşavirlerinin
görevleri sonrası tecrübeleriyle ilgili kitaplar yazdırdıkları bilinmektedir.
Uzun yıllar danışmanlığımı yapan Ahmet Sever de aynı şekilde kendisinin
gözlemlerine tanıklıklarına ve çevresinden edindiği izlenimlere dayanan bir
kitap yazmıştır.
Bu kitabın bazı çevreler tarafından farklı mecralara
çekilmeye çalışıldığını üzülerek görmekteyim. Söz konusu kitabın benim
tarafımdan yazdırıldığı, dikte ettirildiği, onaylandığı veya aynen görüşlerimi
yansıttığı gibi yanlış bir algının kamuoyunda oluşturulması yönünde çaba
harcayanlar bulunmaktadır.
Bu kitabın hazırlığında herhangi bir yönlendirmem veya
müdahalem söz konusu olmadığı gibi kitabın yazılmasına sıcak bakmadığımı Ahmet
Sever'e aktarmıştım. Kamuoyunun çok iyi bildiği gibi benim inançlarımda ve
dünya görüşümde sansüre, baskıya yer yoktur. kişilerin düşünce ve ifade
özgürlüğüne saygı en büyük hassasiyetlerimden birisidir.
Bunun bir gereği olarak danışmanım dahi olsa kitap yazması
ya da yazmaması şeklinde bir telkinim olmaz. Bu sebeple hiçkimse bu kitaba
farklı anlamlar yüklememeli, buradan farklı siyasi sonuçlar çıkarmamalıdır."
yüreğinize sağlık çok yerinde tespitler
YanıtlaSil