Gündemimiz yine karışık.
Dışarıdan bakınca nasıl görünüyor bilmiyorum ama, şu an bir kaplıcaya ya da
hamama gidip temizlenmek istiyorum. Memleketin karakışı gibi, siyaset arenası
da sisli ve pisli. Bu sis ve pis içinde kim ne yapıyor kim kokuyor
anlayamıyoruz. Olan memleketin havasına ve parasına oluyor.
Kim neyi niye yaptı diye
yorumlamamız ve de öncesinde anlamamız mümkün değil. Hangi görüşe yakın bir
yorum da bulunsak bir tarafta duracağız. Ama taraflar ve dedikleri öyle
inanılmaz açılarla değişmekte ki nerede kimle durduğumuzu bile algılayamıyoruz.
En iyisi kenarda durup bu patırtının geçmesini beklemek. Ortalık yatışınca
nasıl olsa herkes bir yerlerde birileri ile duracak.
Konuya genel bir bakış açısı ile
bakmak daha doğru. Prensipler, genel ahlaki, insanı ve siyasi doğrular
konusundan. Çünkü hiç kimse fırsatçılıktan, intikamda, çıkarcılıktan bunlara
dikkat etmiyor. Şu an gözleri dönmüş bir biçimde birbirlerine çullanıyorlar.
Hiç bir değere bağlı kalmadan. Öyle ki varlıklarının nedeni olan geçmişlerini
bile hiçe sayacak, kendilerini köklerinden koparacak bir kendinden geçmişlik
ruh hali ile.
Geçmişte "İkiyüzlü olmanın
dayanılmaz hafifliği" isimli yazımızda bu konu üzerine şunları yazmıştık;
"Kendi yanlışını görmeme,
görmezden gelme, doğruları söylememe, öteleme, dışlama, yok sayma hep bizlerde
olan şeyler. Yargılarımızı yanlı yapma hepimizde olan.
Yanlış ve doğrunun yapan kişiye,
dünya görüşüne, ideolojisine göre değiştiği bir düzen bizimkisi.... Her şey
çıkar ve beklentilere göre şekil almakta.
Bu nedenle gerçek en ulaşılmaz
olan. Ve bizler bu yalan çemberi içinde birbirinin kuyruğunu yakalamaya
çalışanlarız. Hâlbuki o kuyrukta bizim o elde bizim. Ayrımızda yok gayrımızda..
Ne yaparsak yapalım gün geliyor
acı gerçek hepimizin kapısını aynı şekilde çalıyor, hepimize aynı tokadı
atıyor.
Bu öfke, bu isyan aslında
kendimize olmalı... Geçmişteki duyarsızlıklarımıza, ikiyüzlü tavırlarımıza,
sakladığımız yanlışlarımıza, hep ters tepen küçük hesaplarımıza ve bir türlü
yapamadığımız özeleştiri eksikliklerimize...
Sonuçta hükümetler, kurumlar,
güvenlik güçleri bizden değil mi? Onları bu noktalara getiren kendi
seçimlerimiz değil mi? İsimler hiç fark etmiyor. Bu sıkıntılar bu öfkeler bizim
toplumumuzun yüzyıllardır süre gelen alışkanlık olmuş."
Şimdi asıl eleştiri noktamıza
gelelim. Bu kadar kuralsızlık ve ilkesizliğe bir de sırtından hançerleme,
nankörlük etme, kadirşinaslık göstermeme gibi yenileri ekleniyor.
Ne olursa olsun bir insan
çıkarları zedelenince, istekleri gerçekleşmeyince, fikirleri ayrışınca yolda
yürüdüğünü, kader birliği yaptığını, aynı ekipte yer aldığını
hançerlememelidir. En azından hemen bunu yapmamalıdır, en zor zamanında
yapmamalıdır. Onurlu ve ilkeli bir insan yanlış varsa o anda ve de yüze karşı
söyler/uyarır ve terk eder.
Ve en sona sakladığımız en önemli
fikrimizi söyleyelim. Hiç bir çıkar, hiç bir hırs, hiç bir neden Ülkenin
çıkarlarının önünde değildir. Ve şuna inanıyoruz ki şu dünyevi hayat içerisinde
göreceğimiz en adil hakim zamandır. Bu zamana kadar tarihte nice hainin
kahraman, nice kahramanların ise gerçekte birer hain olduğunu gördük.
Yine zaman geçecek ve bir gün
gerçekler gün yüzüne çıkacak. Mutlaka yeni hançerler saplanacak gene dost
bilenlerin sırtına ve bu hançerler ala boyayacak, vatan dediğimiz bu kutsal
toprakları insafsızca. Kim bilir! Belki de tarihimizin mürekkebidir bu kanlar
hançerlerin ucunda.... Milli silahımız hançerin ucunda!
(ilk yayın tarihi:26.12.2013 08:38:57)
(ilk yayın tarihi:26.12.2013 08:38:57)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder