9 Temmuz 2014

Namerdin silahı hançerse, sırtın sağlam olmalı

Gündemimiz yine karışık. Dışarıdan bakınca nasıl görünüyor bilmiyorum ama, şu an bir kaplıcaya ya da hamama gidip temizlenmek istiyorum. Memleketin karakışı gibi, siyaset arenası da sisli ve pisli. Bu sis ve pis içinde kim ne yapıyor kim kokuyor anlayamıyoruz. Olan memleketin havasına ve parasına oluyor.

Kim neyi niye yaptı diye yorumlamamız ve de öncesinde anlamamız mümkün değil. Hangi görüşe yakın bir yorum da bulunsak bir tarafta duracağız. Ama taraflar ve dedikleri öyle inanılmaz açılarla değişmekte ki nerede kimle durduğumuzu bile algılayamıyoruz. En iyisi kenarda durup bu patırtının geçmesini beklemek. Ortalık yatışınca nasıl olsa herkes bir yerlerde birileri ile duracak.

Konuya genel bir bakış açısı ile bakmak daha doğru. Prensipler, genel ahlaki, insanı ve siyasi doğrular konusundan. Çünkü hiç kimse fırsatçılıktan, intikamda, çıkarcılıktan bunlara dikkat etmiyor. Şu an gözleri dönmüş bir biçimde birbirlerine çullanıyorlar. Hiç bir değere bağlı kalmadan. Öyle ki varlıklarının nedeni olan geçmişlerini bile hiçe sayacak, kendilerini köklerinden koparacak bir kendinden geçmişlik ruh hali ile.

Geçmişte "İkiyüzlü olmanın dayanılmaz hafifliği" isimli yazımızda bu konu üzerine şunları yazmıştık;

"Kendi yanlışını görmeme, görmezden gelme, doğruları söylememe, öteleme, dışlama, yok sayma hep bizlerde olan şeyler. Yargılarımızı yanlı yapma hepimizde olan.

Yanlış ve doğrunun yapan kişiye, dünya görüşüne, ideolojisine göre değiştiği bir düzen bizimkisi.... Her şey çıkar ve beklentilere göre şekil almakta.

Bu nedenle gerçek en ulaşılmaz olan. Ve bizler bu yalan çemberi içinde birbirinin kuyruğunu yakalamaya çalışanlarız. Hâlbuki o kuyrukta bizim o elde bizim. Ayrımızda yok gayrımızda..

Ne yaparsak yapalım gün geliyor acı gerçek hepimizin kapısını aynı şekilde çalıyor, hepimize aynı tokadı atıyor.
 Suçlu aramak kolay... Suçlu bulmak kolay... Ama kaçmak hiçte kolay değil.... İnsanlar, kurumlar, toplumlar bir tek kendinden kaçamıyor...
Bu öfke, bu isyan aslında kendimize olmalı... Geçmişteki duyarsızlıklarımıza, ikiyüzlü tavırlarımıza, sakladığımız yanlışlarımıza, hep ters tepen küçük hesaplarımıza ve bir türlü yapamadığımız özeleştiri eksikliklerimize...

Sonuçta hükümetler, kurumlar, güvenlik güçleri bizden değil mi? Onları bu noktalara getiren kendi seçimlerimiz değil mi? İsimler hiç fark etmiyor. Bu sıkıntılar bu öfkeler bizim toplumumuzun yüzyıllardır süre gelen alışkanlık olmuş."
Şimdi asıl eleştiri noktamıza gelelim. Bu kadar kuralsızlık ve ilkesizliğe bir de sırtından hançerleme, nankörlük etme, kadirşinaslık göstermeme gibi yenileri ekleniyor.

Ne olursa olsun bir insan çıkarları zedelenince, istekleri gerçekleşmeyince, fikirleri ayrışınca yolda yürüdüğünü, kader birliği yaptığını, aynı ekipte yer aldığını hançerlememelidir. En azından hemen bunu yapmamalıdır, en zor zamanında yapmamalıdır. Onurlu ve ilkeli bir insan yanlış varsa o anda ve de yüze karşı söyler/uyarır ve terk eder. 

Ve en sona sakladığımız en önemli fikrimizi söyleyelim. Hiç bir çıkar, hiç bir hırs, hiç bir neden Ülkenin çıkarlarının önünde değildir. Ve şuna inanıyoruz ki şu dünyevi hayat içerisinde göreceğimiz en adil hakim zamandır. Bu zamana kadar tarihte nice hainin kahraman, nice kahramanların ise gerçekte birer hain olduğunu gördük.

Yine zaman geçecek ve bir gün gerçekler gün yüzüne çıkacak. Mutlaka yeni hançerler saplanacak gene dost bilenlerin sırtına ve bu hançerler ala boyayacak, vatan dediğimiz bu kutsal toprakları insafsızca. Kim bilir! Belki de tarihimizin mürekkebidir bu kanlar hançerlerin ucunda.... Milli silahımız hançerin ucunda!

(ilk yayın tarihi:26.12.2013 08:38:57)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder