Her vicdanlı insan gibi o da
koşmuştu Soma'nın yasına. Eline bir çanta, ayağına bir iskarpin, gözlerde
UV/Polarize gözlükler ile kendini atmıştı Kara Madenin girişine. Ne bakmıştı
çantasının ismine, ne de gözündeki model gözlüğüne.
Elinden ne geliyorsa bir şeyler
yapma gayesinde idi yola çıkarken, gidince gördü ki ne gelir elden bir kuru
resim çektirmekten başka. Bu kara günün hatırasına bir poz çektirmişti o mefhum
madenin girişinde. Çanta ile gözlüğü bir kenara koyacak düşünce gelmemişti ki
fikrine. Hem neden gelse imiş ki böyle bir şey, normal günlük hayatın bir
aksesuarı imiş zaten bu şeyler. Anlayamamış onu hiç kimse!
Bir tepki bir tepki ki sosyal
alemde, bir anlam verememiş hiç birine. Neymiş canım bu sosyal medyanın da
derdi benle, hem 3 günlük yas ilan edilmediymidi ki memlekette, yas zamanı hiç
mi saygı kalmamış vicdansız kalemlerde...? Kendi kendine hayıflanmış, ya sabır
çekmiş, ama atamamış içindeki öfkeyi dışarı.
Orada bir şiir yetişmiş imdadına
ve tepkisini dile getirmiş sonunda. Rahatlamış bir nebze ve kendini ifade etmiş
dili döndüğünce; “Umarım bu şiirden sonra herkes elini vicdanına kor ve beni
anlar. Böyle kara bir günde kurban edilmem, kara bir propaganda işine” şeklinde
bir de iç geçirmiş kara gözlüklerinin gerisinde. İşte o içli şiir;
Benimde Fıtratımda bu var
Pradamı takıp koluma,
Düştüm Soma'nın gamlı yolluna
Gözlerimde yaş aksa da,
görünmüyor,
Gözlükler son moda Rayban ya!
Ondan, ondan...
SOrMA...