22 Mayıs 2014

Hangisi Daha Tehlikeli? Vajina mı Darbe mi diyememek?

Göstere göstere çifte standart ve ikiyüzlülüğün fark edilememesi için ya kör, ya zeka kıtlığı yada baĞnaz bir taraf olmak gerekir. Dünyanın genelinde olduğu gibi ülkemizde de bu farkında değilmiş gibi davranmak çok yaygın. Bunun zuhur bulduğu kesim ne yazık ki kör ve cahil değil, bilhakis üst düzey seviyede bağnaz bir taraf tutma hastalığına yakalanmış kişiler.

Sadece bir hedefe bir düşmana odaklanmış ve bunun dışında hiç bir şeyi görmeyen ve idrak edemeyen bir yapıdalar. Hedefe varmak için feda edemeyecekleri hiç bir şey yok. Öyleki hedefe vardıklarında hedefin bile kalmayacağının farkında değiller.

Bu uğurda, her ne kadar yerleşik, kabul görmüş ve evrensel geçerliliğe sahip değer, görüş, uygulama varsa bunları bozmaya, değiştirmeye, farklılıştırmaya, anlamsızlaştırmaya çalışmaktalar. Sanki farklı bir gezegende farklı fiziki ortamlarda bulunuyormuşçasına, hiç bir biliimsel yasa bunların nazarında işlemiyor, geçerli olmuyor.

Kendi seslerinden başka bir ses, kendi gördüklerinden farklı bir görüntü ve kendi fikirlerinden farklı bir fikir onlara ulaşamıyor. Bunların hiç biri yok. Tek varlık kendileri ve onları körü körüne bağnazca destekleyenleri.

Demokrasi, insan hakları, eşit gelir dağılımı, adalet sadece onlara ve taraftarlarına göre anlam ve değer bulan kavramlar. Sanki eski kölelik günlerine dönülmüşte, köleler ve sahipler diye iki farklı dünya ve iki farklı sosyal hayat var.

Onların sesi, onların görüntüsü, onların hakları var. Ama köleler yok ki!

Şiddeti, insan hakları ihlallerini kendi tarafları yaptığında bir demokratik hak ya da karşı tarafın toplum düzenini bozmasının sonucu iken, kendilerine yönelen basit müdahaleler ise dünyanın sonu ya da katliammış gibi ortalığı yaygaraya vermek.

Orson Welles çiftliğindeki biraz daha eşit olan hayvanlar bunlar ya da Platon'un mağarasındaki gölgesi en büyük olanlar. Zaten bu dünyada gölgesi büyük olanlar güçlü ve etkili. Halbuki gölgeler hiç bir şey değil midir? Ah Platon ah! Mahkûm ettin bizleri gölgelere, Keşke birazda gözlerini çevirebilse idin arkaya, gerçeğin tam üstüne. Gözleri kamaştıran ışıltısına.

Böyle bir yazı yazmaya, daha dün Mısır'da alenen ve açıkça bir darbe yaşandı. Havai fişek ve lazerli kutlamalar eşliğinde. Buna karşı inanılmaz bir tepkisizlik ve farkında değişmiş gibi davranışların midemizi bulandıran etkisi neden oldu.

DARBE yani asker (MISIR ORDUSU) hükümeti devirdi, anayasayı askıya alıp, hüümet başkanını tutsak etti. Bu güne kadar bunun adı DARBE idi.

Ama yukarıdaki yazı ile özetlemeye, anlamlı bir şekilde duygularımızın şaşkınlığına yenik düşmeden ve de küçük dilimizi yutmadan kaleme aldığımız görüştekiler, bu yaşananlara DARBE diyememeye, önce kısık seslerle darbe olmadığını ıspatlamaya, sonra yavaşça yükselen bir koro şeklinde bu bir darbe değildir, bu bir darbe değildir şeklinde tempo tutmaya başlamaları bizlerin kendimizi Mars'ta bir yaşam kurulmuşta haberimiz yok moduna soktu.

Mısır'da darbe oldu DİYEMEYENLER dünyanın demokrasi bekçileri, askerleri, gönüllüleri olan ABD, Avrupa Birliği, Almanya, İngiltere, Fransa ve bunların yan dalları. Bu kadar açık ve alenen olan bier şeye bu kadar sessiz ve tepkisiz kalmaları ancak Mars'ta olabilecek birşey.

Ülkemizde ki gezi parkı olayları için sanki kıyamet  koptu  gibi yukarıdakilerin tümü ayaklandı, açıklamalar, destekler ve inanılmaz tepkiler gösterdiler. Hele CNN yok mu 8 saat calı yayın yaptı.

Mısır'da Askeri bir darbe yapıldı. Üstelik bu Mısır'ın 5000 yıllık tarihinde öyle ya da böyle (Darbe diyemeyenler seçimlerin yasallığını geçersiz kılmak için öne sürdüğü bir sürü argüman var. Ama hiçbiri Askeri bir darbeyi nasıl sindirebildiklerini açıklamıyor) bir seçimle seçilen hükümete karşı. Hiç bir tepki yok.

Darbe karşıtları günlerdir yüz binleri bulan sayılarla sokaklarda gösteriler düzenlemeye çalışıyor. Ve darbeci ordu bunların 30 tanesini öldürdü, ŞİMDİLİK SAYI 30. Bazılarını kafasından tek kurşunla. Yüzlerce kişi tutuklandı ve gösterilerin artığı şehirlerde Sıkıyönetim ilanları var. Sokağa çıkma yasağı var. Anlaşılan bunlar köle olanlar. Demokratik ve insancıl gösteri yapma hakkı olmayanlar. E tabii bu haklar insanlar için geçerli değil mi! Kölelerin insan olduğunu kim söyledi ki!

Ve bu blogtaki demokrasi düşkünleri, insan hakları savunucuları hepsi suskun. Hiç biri kalem oynatmıyor. Aynı hastalık onlarda da var. Düşman belledikleri, karşı taraf gördükleri her ne varsa her nefes alışına binlerce yazı yazanlar, ota böceğe destanlar düzenler suskun. Hepsinin yaratıcı zekası, insani duyguları ve keskin espri yetenekleri yok olmuş.

Hepsi Mars'a uçmuş ve oralarda yer çekimi kanunu yok. Eeeee yer çekimi olmaya yerdede ne anayasa duru ne demokrasi anlayışı değil mi. Ya dalga mı geçiyorsunuz, yer çekimi olmayan bir yerde ne yerinde kalabilir ki. Bütün değerler alt üst olur. Kim nerde belli olmaz. Serbest still uçar dururuz. Zaten yerçekimsiz ortamda darbeli matkaplarda çalışmıyor ki niye bu kadar kafaya takıyoruz.

Am tüm bunlar bir yana kafama asıl takılan Bülent Arınç'ın "VAJİNA" diyememesi konusu. Bu konuda zamanında nasıl da tepkiler oldu. Bu bloğun aslan, tarafsız, demokratik ve cesur yürek yazarları nasılda yazılar kaleme aldılar. Zekâlarını nasılda zorladılar. Şimdi onlara bakıyorum da tek bir satır yazamadıklar, kalem oynatamadılar, DARBEYE DARBE diyemeyenler hakkında.

Acaba hangisi daha tehlikeli, acaba hangisi daha gerici, acaba hangisi daha baĞnaz. Vajina'ya Vajina diyememek mi? Darbeye darbe diyememek mi? Yer çekimsiz ortam mı tehlikeli yoksa yeryüzündeki düzen mi? Bilemedim!

Not: Her yıl geleneksel olarak verilmesini arzu ettiğimiz "Cesur Dil" ödülünü imkan olsada bAĞzı kişilere verebilsek, ne kadar hoş olurdu. Belki o zaman bizlerde hissedebilirdik yer çekimsiz ve dayanaksız ortamlardaki yaşamı

(ilk yayın tarihi:06.07.2013 09:33:23)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder