12 Nisan 2014

Utanç ilanı ve Gezi'nin onuru

Gezi parkı diye isimlendirdiğimiz ve çoğunluğumuzun başlangıç fikri ve katılımcı profili açıcından destek verdiğimiz hareket hiç zaman kaybına uğramadan suiistimallere, faydalanmalara ve amacından farklı mecralara yönlendirilmeye başlandı.

Tamamen barışçı, demokratik ve çevre duyarlılığı ile başlayan hareket, yapılan gereksiz ve abartlı bir müdahale ile büyüyerek halk desteği ile vatandaşlık onuruna sahip çıkma hareketine dönüştü.

Bu hareket genç neslin ülkede olanlara karşı duyarsız ve ilgisiz olmadığını, siyasal yapı içinde yer alma heveslerini ve de en önemlisi millet olarak egemenlik haklarının bilincinde olduklarını gösterdi.

İnsan onuru, paylaşımcılık, yardımseverlik, dürüstlük, Ülke sevgisi ile pek bir ilgisi olmayan bencilliğin, kibrin fırsatçılığın, ekonomik çıkarı ve de en önemlisi bu hareketin getirdiği her türlü nemadan faydalanmak isteyenler en öne çıkmaya ve kendilerini bu işin baş aktörleri olarak göstermeye çalıştılar.

Burhan Altınop gibi "ben de Nişantaşı çocuğuyum, ben de sizdenim" gibi kara mizah ürünü kabus müdürler mi, plazalarında jakuzilerinden çıkıp slim fit takımları içinde "ben de çapulcuyum" diyen holding sahipleri mi, süper lüks villalarında sıkılıp, AVM'lerinden uzak kalan göbekli artistler mi dersiniz her türlü "Korsan Çapulcu" bu hareketi kendi çıkarlarına kullandı.
Bu fırsatçılığı ve Korsanlığı yaparken de ne bir gaz yiyip, ne bir TOMA'dan su ile ıslandılar. Ne canları yandı ne istikballeri; Ne uykusuz kaldılar, ne bir tarafları kırıldı. Ama ne hikmetse hepsi Çapulcu oldu bir anda.

Her ne kadar pek çok davranışını benimsemesek te doğru ve en onurlu duruşlardan birini Hülya Avşar gösterdi. Birilerine hoş görünmek, tepkilerden sıyırmak için yalandan çapulcu olmadı ve olanlara da "Gezi parkında hatıra fotoğraf çektirmekle çapulcu olunmuyor" lafını koydu.

Evet herkes çapulcu olmak zorunda, ya da herkes hükümet yanlısı olmak zorunda değil. Herkes fikri doğrultusunda özgürce onurlu bir davranış sergiler. Yoksa esen rüzgâra göre yön değiştirerek değil.

Bu hareket insan onuru için, millet onuru için, ülke sevdası için çıkmıştır. Bu ülke bizimdir, bizimde söz hakkımız olmalı, bizde yer almalıyız  kararlarda diyerek çıkmıştır.

Ama bu süreçte bizleri rahatsız eden kaypak, korsan ve fırsatçı çapulcular dışında, asıl üzen, utandıran ve kızdıran olay bir grup bilinçsizin New York Times'a verdiği şikâyet ilanı olmuştur.

Amerika sanki bir şikayet makamı, bir üst kurul ya da bizleri yola getirecek, kulağımızı çekecek bir vasi imiş gibi kendi ülkesini, kendi hükümetini şikayet etmiştir. En önemli sorumuz: Bu insanlar bu şikayet ile neyi amaçlamışlar, nasıl bir fayda ummuşlardır!

Egemenlik ve Millet onuru her şeyin önünde gelir. Bir şikâyet, bir destek istenecekse bu kendi halkın olmalıdır. Başka bir devletten, başka bir milletten medet umma acizliktir, art niyettir.

Bu ülke gençliği hiç kimseden medet ummamış, Umutsuzluğa kapılmamış, korkmamış ve Ülkesine, geleceğine kendi sahip çıkmıştır.

Nice haşmetli holding sahibi, CEO, Müdür, Meşhur sanatçılar gibi Başbakan höt deyince "Başka bir emriniz var mı efendim! Siz zahmet etmeyin biz hallederiz, biz kovarız" gibi renk ve şekil değişikliklerine girmemiştir.

Onların bu korkaklığı, esen rüzgâra duyarlılıkları ve eziklikleri bu gençlerin zoruna gitmiş ve "YETER" demişlerdir.

Belki de gün gelir sizin gibiler ülkenin gündeminde kayıp olup bu yeni nesil söz sahibi olacaktır. Kim bile bilir belki de Başbakanının ortaklık teklifi gerçek olup beraber ülkeyi şahlandıracaklardır.

Son söz olarak bu ilandan yola çıkarak demek isteriz ki bu bakıştan, bu fırsatçı anlayıştan, bu onursuz bakıştan "UTANÇ DUYUYORUZ" "KINIYORUZ". Türk genci ülkesine kendi sahip çıkar, doğruyu yanlış kendi ayıklar. Egemenlik ve hüküm etmek yetkisini de hiç bir yabancı güç ile pay etmez.

(ilk yayın tarihi:08.06.2013 09:07:05)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder