12 Nisan 2014

Şımarık çocuklar, zıplayan bir ülke ve geride kalanlar

Her şeyin hızla değiştiği ve bu değişikliklerin bir geçiş süreci yaşanmadan doğrudan nesilleri etkilediği bir dönemdeyiz. 90'lar ile beraber gelişen Türkiye'de insanlar, aileler ve kültürlerde değişmeye başladı.

Yeni bir çekirdek aile modeli oluştu. Çoğunlukla orta sınıf olarak hayata atılan genç Türkler evlilik, aile ve çocuk kültüründe farklılaşmaya başladılar.

Çalışan anne/baba, kreşte büyüyen çocuklar, özel televizyonlar, İnternet ve bilinçli ebeveynlik hevesleri..... Her şeyi ben bilirim, eski adetler işe yaramaz ve en iyi çocuğu yetiştirme iddiasında olan yeni nesil anne baba. Sınavların ve dershaneleri yarışı kızıştıran katkıları.

Çocukların dokunulmazlık zırhına kavuşmaları ve beraberinde sunulan sonsuz, sorgusuz özgürlük anlayışı. Egemenlik alanlarının hiç bir direnç hiç bir zorlama olmadan çocuklara bırakılması. Evin hakimiyetinin çocuklara geçmesi. Bir kuşak öncesi dede ve ninelerin söz sahibi olduğu bir düzenden birden bire çocuklara geçen güç!

Ortaya, kendilerini belli seviyede yetiştirmiş, bağımsız, kendine güvenen ancak hayat tecrübesi çok az olan bir nesil çıktı. Anne babayı kaale almayan, farklı iletişim kanalları ve lisanları oluşan farklı bir kuşak.
Bizler için yeni ve çok farklı bir şey olan bu nesil batının yıllar önce 80'lerde yaşadığı bir deneyim. Diyalog anlayışları, saygı ve sevgi kavramları tamamı ile farklı. Anı yaşayan ve hiç bir birikim yapmayan farklı bir yaşam. Geçmişle hiç bir bağ kuramayan kopuk bir hayat.

Ailelerin aynı zamanda hem kariyer yapma hem de iyi çocuklar yetiştirme gayretlerinin bir neticesi, çocukları ile kopuk bir gelecek yaratmaları.

Geçmişin eve, geçmişe bağlı, söz dinleyen, azar işiten, saygıdan ses çıkarmayan çocukları yok artık. Eskinin çok güçlü bağları olan, duygusal açıdan çok güçlü ve sadakat düzeyleri yüksek itaatkar nesil yok artık. Şimdi her şey anlık değişebiliyor ve hiç bir otorite tanımı yok.

Saygı ve sevgi anlık değişebilen kavramlar olup güç ile bir ilişiği yok. Popülerlik ve saygınlık kaygan bir zeminde gelip geçer bir şey.

Eskinin bakkala bile gidemeyen, alışverişi ancak ergenlik çağında gören çocuklarından, daha okula gitmeden market raflarını tavaf eden ve dediği olmayınca marketi birbirine katan şımarık çocuklarına geçiş.

Evet şimdi onlar büyüdü ve şımarık çocuktan siyasette söz isteyen gence dönüştü. Ama tecrübesiz ve yol gösterensiz. Demokrasi, siyaset, diyalog, diploması bilgisi, deneyimi hiç yok. Sanıyor ki markette olduğu gibi çığlık çığlığa bağırınca, kendini yerden yere vurunca her dediği olacak.

Ama ne yeni yetme anne babası var  karşısında ne de sadece kendisi bu arenada. Siyaset, demokrasi farklılıkların diyalogla, seçimle gerçekleştiği bir alan. Çok bağıranın, gürültü yapıp, karşısındakini pes ettirebileceği bir alan değil.

Siyaset kuralları kaideleri olan bir alan. Bu kurallara uymadan, şımarıklık yapmakla yapılan bir şey değildir. Kuralsızlığın olduğu yerde kaos olur, manipülasyon olur, güdüm olur.

Hükümetler, Başbakanlar, Bakanlar, Valiler değişir. Partiler değişir, yok olur gider. Ülkeler süreklidir. O nedenle kaideler, prensipler sağlam ve daimi olmalıdır. Saygınlıklar makamlar içindir ve yıpratılmamalıdır.

Çocukken bile şirin ve sempatik karşılanmayan, anne babayı zora sokan marketteki şımarık  çocuk modeli yetişkinken hiç çekilmeyen ve zararı olan bir modeldir.

Bizler modern aileler ve gelişmiş ülke olarak çocuklarımızın sadece iyi eğitim alarak, teknolojik olarak tüm imkânları sunarak ve her açıdan denetimsiz bir bağımsızlık sunarak yetiştirebileceğimizi sandık. Ama fena yanıldık. Çocuklarımızı sosyo/kültürel, siyasal ve ekonomik yönünden geleceğe hazırlamadık. Onları geçmişten kopuk ve siyasetten uzak yetiştirdik. Ne toplumla kaynaştırabildik ne de siyasete alıştırabildik. Çoğunlukla mekanik ve teknolojik bir nesli duygusuz ve bencil yetiştirdik.

Şimdi bu nesil toplumla, siyasetle ve kendi ile kendi lisanı ile tanışmaya kaynaşmaya çalışıyor. Herkes birbirine yabancı ve herkes alanda acemi. Yol gösteren ve aracılık eden yok. Bu süreci kırmadan, dökmeden ve birbirinden ayırmadan geçmeliyiz. O nedenledir ki bazı prensiplere sadık kalmalı, saygı ve sevgi ekseninde bir arada kalmalıyız. Zaman zaten bizleri değiştire değiştire, bir arada sürükleyecek tarihin bilinmeyen girdaplarında.

Ülkemizde ekonomik gelişmeler sıçramalar ve düşmeler ile hareket ettiğinden sosyo kültürel yapılar ya çok ilerde ya da çok geride kalabilmektedir. Son 10 yılda ekonomik ve demokratik yapı sıçrama şeklinde ileri gittiğinden, eskinin düşünce kalıpları ve kurumları çok geride kaldı. Günümüzde yaşanan bu direnç, bu kopukluk ve anlamdırılmaya çalışılan genç isyan bu sıçramaların bu zıplamaların negatif yansımalarıdır. Gelişmeler, ilerlemeler ya da gerilemeler belli peridolarda ve yavaşlıkta olmadığından toplumsal yapıların aynı seviyelerde tepki göstermesi, değişime uğraması gerçekleşemiyor.

Günümüzde genç kuşak ülkenin ekonomik zıplaması ile ileri bir düzeyde konumlanmış ve davranışlarını bu ileri noktada şekillendirmeye başlamıştır. Kabul edilmese/görmezden gelinse hatta ironik bir biçimde şu anki isyanın nedeni olsa da ülkemiz geçmişe göre daha demokratik ve tepkilerini ifade edebilir bir noktada olduğundan, gençler bu tepkisel gösterilerini sunabilmişlerdir. "Demokratik zıplamaya" kurumlar (özellikle de siyasal partiler, devlet kurumları v.d) ayak uyduramadığından ve sistemin hakim karakterleri eskini jargonunda günümüze hitap etmeye çalıştıklarından bu çatışma patlak vermiştir. Aynı lisanı, aynı araçları kullanmaya başladıklarında diyalog ve anlaşma kurulabilecektir.

Ülkeler trend topicler ile, geçici heveslerle ve şımarık nesillerle yükselmez.  Ülkeler kendini yetiştirmiş, diyalog kurabilen, sorgulayıp, yorumlayıp ve prensip sahibi saygın nesiller ile ayakta kalır.

O nedenle kendi meramını net ve anlaşılır bir şekilde dile getirmiş, takdir ve iltifata mahzur bir hareketin kararında sonlandırılıp, demokrasinin kuralları içinde takip edilmesi gerekir. Bundan sonrası manipulosyona açık, sonu olmayan ve muhtemel kargaşa doğuracak bir eyleme dönüşecektir.

(ilk yayın tarihi:11.06.2013 08:35:07)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder