Yıllardır anlam veremediğim
ironik bir durum bu.
Ülkemizin en seçkin
üniversitelerinde öğrenciler sol görüşlü olarak bilinirler.
Gösteri yaparlar, demokratik,
eşitlikçi, sosyalist yönetimler talep ederler. Çok iyi!
Bizde, insanların birbirine
şekilde üstünlük taslamasına, ayrımcılık yapmasına karşıyız. Kılığına,
kıyafetine, okuduğu okula, sahip olduğu makama, cebindeki paraya göre değil de,
insan olmasına göre değer bulmasına ve de en önemlisi yasalar, kurumlar karşısında
ayrımcı tavırlara uğramamasına inanmaktayız.
Peki Okullarında en ileri
demokratik hakları talep edip, eşitlik türküleri söyleyen bu kişiler sokakları,
pankartları bu amaç uğruna doldururken, mezun olduklarında nasıl olup ta bu
düzenin emrine giriveriyorlar.
Mezuniyet sonrası iş bulmada
nasıl bir ayrımcılığa ve seçiciliğe teslim oluyorlar. İş ilanlarında bakın
belli okul mezunları hep tercih edilen hep bir adım önde olanlardır. Bu
şirketlerde, öğrenciyken karşı oldukları düzenin en önde gelen uygulayıcıları
oluveriyorlar. Genellikle de finans üzerine ve küresel çapta faaliyet
gösterenlerde.
Merak ediyorum ODTÜ, Boğaziçi
mezunları okul sonrası genellikle hangi kurumlarda iş hayatına atlıyorlar ve iş
hayatında ne kadar sosyalist ne kadar kapitalist kalıyorlar.
Merak ediyorum nasıl bu slim fit
beyaz gömleklere sığıp, plazalarda nefes alabiliyorlar?
Ülkemizde bankacılık
çalışanlarının çalışma koşulları, çalışanlar arası rekabet ve müşteriler
karşısındaki konumları malum. Peki bu kurum çalışanları, üst düzey yöneticileri
hangi okul mezunları ve okurken hangi dünya görüşünün savunucuları idi.
Bir zamanlar kamuda çalışmak
özellikle de kaymakam, vali, müfettiş gibi prestijli görevlerde bulunmak için
Mülkiye mezunu olmak en önemli avantaj nedeni idi. Mülkiye gibi sol görüş
ağırlıklı bir okul mezunları hep kendi okuldaşlarını kayırır öncelik
tanırlardı. Bu hiç bir zaman onların dünya görüşüne ters düşmez, diğer okul
mezunları için bir haksızlık kaynağı olmazdı.
Ülkemizde ki bu ikiyüzlü bakış
nedeni ile gerçek anlamda ne bir demokrasi ne bir sol görüşlü yapı ne de
eşitlikçi insani bir yönetim mümkün değildir.
Bizlerin demokrasi talebi
muhalefette, sosyalist düşüncelerimiz kantinde geçerli olup gücü/iktidarı elde
edince baskıcı, plazanın kapısında girince kapitalist oluruz.
Bu nedenle geçmişte 68'lerde
günümüzde gezide gösteri yapanların büyük bir çoğunluğu karşı oldukları
sistemin bir parçası olup, devamını sağlamak için çırpınanlar olacaktır.
Aralarda ise safça ve güçlüce inançlarının peşinden gidip, karşı tarafa
geçmeyen "looser"lar kalacaktır.
Sonuç olarak insan onuru diye
yola çıkılan bu gezide insan onurunu en çok çiğneyen, görmezden gelen ve sadece
kendim diyen pek çok şekilci/sahte çapulcu öne çıkmıştır. Çalışanlarını ezen,
müşterilerini kaz gibi gören, her olayı fırsata çeviren, başrollerde milyarları
götürüp figüranları görmeyenler gezide en önde ve ellerinde ikiyüzlülüklerinin
vesikası olan çapulcuyuz kartonları ile.
Bu işte tek üzüntü duyduğum İnsan
onuru ve güzel bir ülke umudu olan gençlerin ülkemizin hak ettiği insanı
değerler yönündeki değişimini gerçekleştiremeden bu bukalemunlarca dönüşüme
uğratılacaklardır.
Yoksa bunca yıldır binlerce sosyalist, demokratik, eşitlikçi mezun veren okullarımızdan farklı bir Türkiye niye kurulamaz, değil mi? İş hayatlarında diğer tarafa geçmezlerse eğer!
(ilk yayın tarihi:07.06.2013 09:46:48)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder