12 Nisan 2014

Gezinin karanlık yüzü

Bizlerde elimiz kalem tuttukça "Gezi" hakkında yazdık. Geçen 15 günde bir şey fark ettik. Bu "Gezi'nin" "İki Yüz" var. Biri aydınlık biri ise maalesef karanlık. Herkes gibi bizi de  ilk, aydınlık yüzü cezp etti, heyecanlandırdı ve yazmaya teşvik etti. Yazılarımızın çoğunluğu bu aydınlık yüz ve bundan faydalanmaya çalışanların eleştirisi üzerine oldu.

Ancak her şeyden çok, reddettiğimiz ve hiçbir şekilde kabullenmediğimiz bir karanlık yüz bizi rahatsız etti. Bu konuda yazmamak, kendimizi kandırmak olduğundan bu yazıyı kaleme aldık. Bu karanlık yüz, aydınlığın ışıltısı karşısında gözleri kamaşanların, gözden kaçırdığı ve zamanla aydınlığı ele geçirebilecek güce sahip bir yandır.

Nedir bu karanlık yüzde olanlar: İkiyüzlülük, bağnazlık, inkâr, tek bakış açısı, farklılıkları yok etme, eleştiriye karşı linç. Kısaca karşı durulan "Faşizmin" daha ağır uygulamaları.

Günlerdir sürüyor; Baskıya, anti demokratik uygulamalara, tek adama ve daha bin bir çeşit isimle adlandırılan ve kısaca "Faşizm" olarak tanımlanana.

Nedir konu! Tek bir adam ne derse o oluyor. Astığım astık, kestiğim kestik. Farklı düşüncelere tahammülü yok. Tek doğru kendisi.  Aksini düşünmek bile mümkün değil. Bu ülke yasaklarla, baskılarla yaşanmaz hale geldi....

Peki öylemi? O kadar karamsar mı? Mayıs ayının sonlarından, önceki Türkiye'mi Sonraki Türkiye'mi daha özgür? 
Peki bu nedenler ile isyan edenler ve onları destekleyenler ülkenin en demokratik, en hoş görülü ve en paylaşımcı isimleri mi?

Kesinlikle değil. Faşist dediklerinden daha faşist, otoriter dediklerinden daha otoriter ve kesinlikle farklı görüşlere tahammül edemeyenler.

Ne kadar da farklı fraksiyonlardan kişi ve grupların bir arada olduğu servis edilse de onların bir arada olması, sadece ortak düşman gördükleri tek adama karşı bir güç birliğidir.  Yoksa, görüşlerine ve de yaptıkları konusunda eleştirenlere, hatta destek beyanında bulunmayanlara karşı linçin en ağır, hakaretin en katlanılmazına başvurabilecek kadar katı bir faşizm sergilemezler.

Kesinlikle karşı görüşleri kabullenmeyen, dışlayan, medya üzerinden hedefe koyan bir baskı uygulamaktalar. Kendilerinden olan yanlışları görmezden gelip, yokmuş gibi davranan ancak karşı tarafın en ufak bir kusurunda dağlar yıkılıyormuşcusuna yaygara kopartmak.

Bakın Mahsun Kırmızıgül'e, Şahan Gökbakar'a, Hülya Avşar'a yapılan Kampanyalara. Bakın belinde silahı ile Monotolf atan göstericinin polis diye servis edilip, sonradan kimliği açığa çıkınca susanlara! Bakın polisin gerçek mermi kullandığı ve onlarca kişinin hayatını kayıp ettiğini yayanlara ve onlara susanlara; Bakın Vali'nin görevi gereği yaptığı önleyici tedbirleri yerden yere vuranlarla, bir kanalda "birkaç kişi ölse ne iyi olurdu" temennisini saklayanlara.

Tamamen iki yüzlü ve art niyetli bakışlar ile kendi faşizmini doruklara taşımış, karşı görüşü bırakın, nötr kalanlara bile yaşama hakkı tanımayan bir oluşum.
Aşağıda birkaç örnek ile bu kör/sağır kin dolu bakışa örnek veriliyor. Bu örnekler bile kısaca yeter, bu iki yüzlü, yıkıcı ve baskıcı faşizmi anlatmaya:

Oğuz Haksever Örneği

NTV'de Taksim Gezi Parkı'na yapılan son müdahaleyi konukları ile yorumlayan Oğuz Haksever, canlı yayın konuğu İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Fatmagül Berktay'ın sözlerine çok sert tepki gösterdi. Konuğunu susturmak için bir ara ayağa kalkan Haksever'in sesini yükselttiği de görüldü.

Berktay'ın Taksim Meydanı olaylarıyla ilgili televizyonların gerçekleri göstermediğini ve polisin Gezi Parkı'na girdiğini söylemesi üzerine Oğuz Haksever kendinden beklenmeyen bir şekilde müdahale etti. Berktay'ın, "Birçok kanal doğruyu söylemiyor diye Gezi parkı için CNN İnternatioal seyrediyoruz" şeklindeki sözleri üzerine Haksever sesini yükselterek ve "CNN İnternational çok doğru söyler. Amerikan savaşında olduğu gibi değil mi" dedi. Berktay'ın sözünü kesip Mustafa Akyol'a soru soran Haksever, sosyal medyada çok sert eleştirilere maruz kaldı.

Fatmagül Berktay: Bizim en iyi öğrencilerimiz evlatlarımız orada. Çok kaygılıyım. Malesef Sayın Valinin "sevgili yurttaşlarımız" açıklamasına inanmıyorum. Ekranlardan bu manzaraalrı gören hiç kimsenin de inanmayacağını düşünüyorum.

Oğuz Haksever: Neden inanmıyorsunuz?

Fatmagül Berktay: Çünkü gördük. Gezi Parkı'nın içine müdahale var.

Oğuz Haksever: Hayır! Ateş var orada. Birileri o ateşi besliyor.

Fatmagül Berktay: Hayır az önce...

Oğuz Haksever: Hayır efendim merdivenlerin kenarı.

Fatmagül Berktay: Parkın içine gaz sıkıldığını...

Oğuz Haksever:Yani biraz daha ortamı sakinleştirici...

... : Ama gerçeği söylemek lazım.
GERÇEĞİ SÖYLEYİN AMA GÖRDÜĞÜNÜZ GERÇEĞİ SÖYLEYİN

Oğuz Haksever:Tamam elbet gerçeği söyleyin. Ama gördüğünüz gerçeği söyleyin.
Fatmagül Berktay:Herkes CNN International seyrediyoruz. Hiçbir kanal doğruyu söylemiyor diye haber veriyor. Malesef biz tecrübelerimizle çok doğru olduğunu biliyoruz.
Oğuz Haksever:CNN International çok doğruyu söyler zaten. Amerikan savaşında filan. Operasyonlar yapılırken...

Fatmagül Berktay:Valla herkes kendine demokrat ama, bu güne ilişkin olarak doğru söyleme ihtimali çok fazla. Dolayısıyla ben sevgili yavrularım söyleminin inanılacak bir şey değil. CNN International'i boş verin, bu gördüğümüz manzalaral demokrasilerde göreceğimiz manzaralar değil.

Oğuz Haksever:Bunu da demiyebilirdi vali.

Fatmagül Berktay: Bu ancak totoliter demokrasi dediğimiz oksimoronda ya da mutlak saltanat rejimlerinde görülebilecek bir görüntü.

Evet olmayanı olmuş gibi aktarmaya çalışan ve düzeltilmesine bile tahammül edemeyen bağnaz bir göz. Geçmişte nasıl yayıncılık yaptığı onlarca kez deşifre olmuş yabancı bir kanalın "Doğru söyleme ihtimali" üzerine kabul edilen, ancak ülkesinin bir valisinin ağzından, canlı bir programda çıkan güzel anlamlı sözlere kesin inkâr. Bu mudur demokratik ortam, bu mudur istediğiniz dünya. İnanmadığını görme, duyma. Çok ısrar eden olursa üzerine saldır, yerin dibine batır. Hiç birini yapamıyorsa bir şarkı ile konuyu saptır.

Profesör sıfatını almış bir insan ekranda olanı, kulağına ulaşanı ısrarla görmek istemeyip, kendi kurguladığını sunuyor!

İkinci örnek ise, bu günler kadar aynı çatı altında çalıştığı arkadaşını bir anda "İnsan Müsveddesi, sinsi, pervasız" ilanı edip ıspanağın midesini bulandırdığını fark eden tahammülsüz bir bağnaz düşünceye ait. Öyle bir gözü dönmüşlük ve katılık var ki düşüncelerinde, suçladığı kişiye açıklama şansı bile tanımayıp, bilmediği bir tanrının gazabına havale ediyor. Anlayacağınız yargısız infaz!

Bu büyük ve affedilmez suçu işleyen ise sonra şu açıklamayı yapıyor, kamuoyuna "Temel Reis için ıspanak ne ise eylemciler için de biber gazı odur. Gaz yiyip güçleniyorlar." Evet, bunu yazdım. "Ama ben gaz atılmasını eleştirdim aslında" gibisinden bir izaha yeltenerek de hiiiiç kendimi yormayacağım. Hiiiiç tevil etmeyeceğim. Net. Kimseye laf yetiştirmek gibi bir derdim yok. Söz üstüne söz söylenir. Argüman üstüne argüman konur. Sözün, belgelerin geçersiz olduğu bir çağda yaşıyoruz. "İnsanlar hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır." Şu yaşadığım hayat bunu kazıdı beynime."  "Benim dilediğim özür sende saklı kalsın Uyurkulak.Beni kendi kelimelerinde dilediğince yaşat, simülasyonumla başbaşa bırakıyorum seni.Ha bir de, "ilahlar sana kolaylık versin!" demişsin. İlah-lar? Ulu Manitu? Gök Tengri? Crom?Allah iyiliğini versin. Allah kalbinize göre versin. Allahaısmarladık.(Murat Zelan) "

Nedir bu gözü dönmüşlüğün, katılığın ve reddin kaynağı. Hani son günlerde en çok espriler öne çıkıyordu. Hepsinde zekâ pırıltısı ve insanı duruş vardı. Espriler sadece sizin tekelinizde mi? Size dönük espriler mubah mı? Günah mı? Devlete, hükümete, polise ve size destek çıkmayan herkese espri adı altında saydırıcan, ama kendi tanıdığını bile küçük bir nüktesine kurban edeceksin.

Bu mudur demokrasi? Bu mudur eleştiri hakkı? Bu mudur farklılıklara saygı? Öz eleştiri lütfen, öz eleştiri. Bağnazlığın sağcısı, solcusu, yeşili, kırmızısı olmaz. Tek doğru sizler değilsiniz. Bu kafa ile bu ülkeye de kendinize de hiçbir fayda getirmezsiniz.

Bu yazıdan dolayı gene önyargılar ve yıkıcı saldırılar muhtemel. Bu yazı ne kişileri, ne hükümetleri ne de bir tarafı haklı görmek, desteklemek için yazılmıştır.

Bu yazı her kim olursa olsun, her ne isim olursa olsun, her ne fikir olursa olsun taşıdığı iki yüzlüğü, kendi dışındakileri inkârı, bağnaz bencilliği ve çok beğendiğim şu tespiti eleştirmek için yapılmıştır. "İnsanlar hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır."

(ilk yayın tarihi:13.06.2013 09:16:43)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder