7 Nisan 2014

İkiyüzlü olmanın dayanılmaz hafifliği

Madem herkes bir araya toplandı, biraz dertleşmeli ve bir araya gelebilmenin keyfini çıkarmalı.Ve bazı sorular sormalı kışkırtmadan, kırmadan, ötelemeden ve de suçlamadan... Bazı cevaplar aramalı gerçek hilesiz, saf ve tatmin edici.

En önce içimizdeki öfkeden başlamalı...
  • Niye birbirimize karşı bu kadar öfkeliyiz?
  • Niye birbirimize karşı bu kadar kinliyiz?
  • Niye birbirimize karşı bu kadar önyargılıyız?
  • Niye birbirimize karşı bu kadar tahammülsüzüz?
  • Niye birbirimize karşı bu kadar saygısızız?
  • Niye birbirimize karşı bu kadar duyarsızız?
Bakın ne kadar da aynıyız, ne kadarda yakınız, ne kadar da kolay bir araya gelebiliyoruz.

Peki neden Göztepe/Karşıyaka, Fener/Cim bom bom, Türk/Kürt, Ayyaş/ayık ve daha nice minör ayrışımlar ile birbirimize zıt kutuplarda öfke ve kine bulanıyoruz. Bu ayrışımlar bizi ne kadarda tatsız ve anlamsız hayatlara itiyor görmüyor muyuz?

Sonuçta bir ülke bir vatan ve egemen bir devlet var. Bu yapı bizlerin huzuru, barışı ve refahı için değil mi? Bakın şiddetin ve ayrışımların yoğun olduğu yerlere! Ne hayatın tadı var ne insanların umudu.
Afganistan, Irak, Suriye en bilinen ve en güzel örnekler değil mi? Ayrışımın, şiddetin olduğu yerde iletişim ve birbirini anlamada olmuyor. Arada kışkırtıcılar bir onlardan bir bunlarda diyerek milletleri birbirine kırdırıyorlar.

Ve bu şiddet, bu cinnete teslim gözler, kulaklar ve vicdanlar kör, sağır ve hissiz bir şekilde acı birer caniye dönüşüyor. Ne acı bir durum...

Öz eleştiri yapmalıyız...

Herkes öncelikle kendi içini hesaba çekmeli ve düzeltmeli...

Bu yaşananlar hepimizin eseri...

Kendi yanlışını görmeme, görmezden gelme, doğruları söylememe, öteleme, dışlama, yok sayma hep bizlerde olan şeyler. Yargılarımızı yanlı yapma hepimizde olan.

Yanlış ve doğrunun yapan kişiye, dünya görüşüne, ideolojisine göre değiştiği bir düzen bizimkisi.... Her şey çıkar ve beklentilere göre şekil almakta.

Bu nedenle gerçek en ulaşılmaz olan. Ve bizler bu yalan çemberi içinde birbirinin kuyruğunu yakalamaya çalışanlarız. Hâlbuki o kuyrukta bizim o elde bizim. Ayrımızda yok gayrımızda..

Ne yaparsak yapalım gün geliyor acı gerçek hepimizin kapısını aynı şekilde çalıyor, hepimize aynı tokadı atıyor.

Suçlu aramak kolay... Suçlu bulmak kolay... Ama kaçmak hiçte kolay değil.... İnsanlar, kurumlar, toplumlar bir tek kendinden kaçamıyor...

Bu öfke, bu isyan aslında kendimize olmalı... Geçmişteki duyarsızlıklarımıza, ikiyüzlü tavırlarımıza, sakladığımız yanlışlarımıza, hep ters tepen küçük hesaplarımıza ve bir türlü yapamadığımız özeleştiri eksikliklerimize...

Sonuçta hükümetler, kurumlar, güvenlik güçleri bizden değil mi? Onları bu noktalara getiren kendi seçimlerimiz değil mi? İsimler hiç fark etmiyor. Bu sıkıntılar bu öfkeler bizim toplumumuzun yüzyıllardır süre gelen alışkanlık olmuş.

Sürekli bir kavga, sürekli bir ayrışma hayatın her alanında yaşamıyor muyuz? Bu karşımızda gördüklerimiz, düşman bellediklerimiz, yeter dediklerimiz bu toplumdan çıkmıyor mu? Değişen ne? Sadece isimler... 
  • Kavga aynı!
  • Saygısızlık aynı!
  • Yok sayma aynı!
  • Hakaretler aynı!
  • Aynı da aynı!!!!
Bir ülkede herkes mi hain olur, herkes mi satılmış olur, herkes mi bağnaz olur, herkes mi faşist olur, herkes mi anarşist olur, herkes mi ayyaş olur, herkes mi hırsız olur...
  • Hiç mi iyimiz yok?
  • Hiç mi başarılımız yok?
  • Hiç mi vatanseverimiz yok?
  • Hiç mi medenimiz yok?
  • Hiç mi centilmenimiz yok?
  • Hiç mi dürüstümüz yok?
  • Hiç mi sevenimiz yok?
Yok Allah yok...

Her şeyden önce oturup şapkalarımızı önümüze koymalıyız. Ve ön koşulsuz saygı, özeleştiri ve karşı tarafı dinlemeliyiz... Her ne varsa şüphelerimizden arınarak halletmeliyiz...

Ve önyargılarımızı, eleştirilerimizi, yasalarımızı herkese, her kuruma eşit oranda hakkaniyetle uygulamalıyız. Her ne olursa olsun hakaretten, iftiradan, nefretten ve şiddetten uzak durmalıyız.

Son söz olarak; Hayata tek bir yüzü ile bakmalı ve değerlendirmeliyiz. İkiyüzlü bir bakış ile farklı şeyler görür, farklı şeyler yaparız. Ama hayat hep aynı gerçeklikle karşımıza çıkar ve hangi yüzümüz olursa olsun aynı şekilde acıtır canımızı...

Not: Bu yazı bir pencereden karşı pencerelere yazılan bir eleştiri olmayıp, sokağın ortasından herkese her görüşe yapılmış bir öz eleştiri çağrısıdır.

(ilk yayın tarihi:03.06.2013 09:33:22)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder