Madem herkes bir araya toplandı,
biraz dertleşmeli ve bir araya gelebilmenin keyfini çıkarmalı.Ve bazı sorular sormalı
kışkırtmadan, kırmadan, ötelemeden ve de suçlamadan... Bazı cevaplar aramalı gerçek
hilesiz, saf ve tatmin edici.
En önce içimizdeki öfkeden
başlamalı...
- Niye birbirimize karşı bu kadar öfkeliyiz?
- Niye birbirimize karşı bu kadar kinliyiz?
- Niye birbirimize karşı bu kadar önyargılıyız?
- Niye birbirimize karşı bu kadar tahammülsüzüz?
- Niye birbirimize karşı bu kadar saygısızız?
- Niye birbirimize karşı bu kadar duyarsızız?
Bakın ne kadar da aynıyız, ne
kadarda yakınız, ne kadar da kolay bir araya gelebiliyoruz.
Peki neden Göztepe/Karşıyaka,
Fener/Cim bom bom, Türk/Kürt, Ayyaş/ayık ve daha nice minör ayrışımlar ile
birbirimize zıt kutuplarda öfke ve kine bulanıyoruz. Bu ayrışımlar bizi ne
kadarda tatsız ve anlamsız hayatlara itiyor görmüyor muyuz?
Sonuçta bir ülke bir vatan ve
egemen bir devlet var. Bu yapı bizlerin huzuru, barışı ve refahı için değil mi?
Bakın şiddetin ve ayrışımların yoğun olduğu yerlere! Ne hayatın tadı var ne
insanların umudu.
Afganistan, Irak, Suriye en
bilinen ve en güzel örnekler değil mi? Ayrışımın, şiddetin olduğu yerde
iletişim ve birbirini anlamada olmuyor. Arada kışkırtıcılar bir onlardan bir
bunlarda diyerek milletleri birbirine kırdırıyorlar.
Ve bu şiddet, bu cinnete teslim
gözler, kulaklar ve vicdanlar kör, sağır ve hissiz bir şekilde acı birer caniye
dönüşüyor. Ne acı bir durum...
Öz eleştiri yapmalıyız...
Herkes öncelikle kendi içini
hesaba çekmeli ve düzeltmeli...
Bu yaşananlar hepimizin eseri...
Kendi yanlışını görmeme,
görmezden gelme, doğruları söylememe, öteleme, dışlama, yok sayma hep bizlerde
olan şeyler. Yargılarımızı yanlı yapma hepimizde olan.
Yanlış ve doğrunun yapan kişiye,
dünya görüşüne, ideolojisine göre değiştiği bir düzen bizimkisi.... Her şey
çıkar ve beklentilere göre şekil almakta.
Bu nedenle gerçek en ulaşılmaz olan.
Ve bizler bu yalan çemberi içinde birbirinin kuyruğunu yakalamaya çalışanlarız.
Hâlbuki o kuyrukta bizim o elde bizim. Ayrımızda yok gayrımızda..
Ne yaparsak yapalım gün geliyor
acı gerçek hepimizin kapısını aynı şekilde çalıyor, hepimize aynı tokadı atıyor.
Suçlu aramak kolay... Suçlu
bulmak kolay... Ama kaçmak hiçte kolay değil.... İnsanlar, kurumlar, toplumlar
bir tek kendinden kaçamıyor...
Bu öfke, bu isyan aslında
kendimize olmalı... Geçmişteki duyarsızlıklarımıza, ikiyüzlü tavırlarımıza,
sakladığımız yanlışlarımıza, hep ters tepen küçük hesaplarımıza ve bir türlü
yapamadığımız özeleştiri eksikliklerimize...
Sonuçta hükümetler, kurumlar,
güvenlik güçleri bizden değil mi? Onları bu noktalara getiren kendi
seçimlerimiz değil mi? İsimler hiç fark etmiyor. Bu sıkıntılar bu öfkeler bizim
toplumumuzun yüzyıllardır süre gelen alışkanlık olmuş.
Sürekli bir kavga, sürekli bir
ayrışma hayatın her alanında yaşamıyor muyuz? Bu karşımızda gördüklerimiz,
düşman bellediklerimiz, yeter dediklerimiz bu toplumdan çıkmıyor mu? Değişen
ne? Sadece isimler...
- Kavga aynı!
- Saygısızlık aynı!
- Yok sayma aynı!
- Hakaretler aynı!
- Aynı da aynı!!!!
Bir ülkede herkes mi hain olur,
herkes mi satılmış olur, herkes mi bağnaz olur, herkes mi faşist olur, herkes
mi anarşist olur, herkes mi ayyaş olur, herkes mi hırsız olur...
- Hiç mi iyimiz yok?
- Hiç mi başarılımız yok?
- Hiç mi vatanseverimiz yok?
- Hiç mi medenimiz yok?
- Hiç mi centilmenimiz yok?
- Hiç mi dürüstümüz yok?
- Hiç mi sevenimiz yok?
Yok Allah yok...
Her şeyden önce oturup
şapkalarımızı önümüze koymalıyız. Ve ön koşulsuz saygı, özeleştiri ve karşı
tarafı dinlemeliyiz... Her ne varsa şüphelerimizden arınarak halletmeliyiz...
Ve önyargılarımızı,
eleştirilerimizi, yasalarımızı herkese, her kuruma eşit oranda hakkaniyetle
uygulamalıyız. Her ne olursa olsun hakaretten, iftiradan, nefretten ve
şiddetten uzak durmalıyız.
Son söz olarak; Hayata tek bir
yüzü ile bakmalı ve değerlendirmeliyiz. İkiyüzlü bir bakış ile farklı şeyler
görür, farklı şeyler yaparız. Ama hayat hep aynı gerçeklikle karşımıza çıkar ve
hangi yüzümüz olursa olsun aynı şekilde acıtır canımızı...
Not: Bu yazı bir pencereden karşı
pencerelere yazılan bir eleştiri olmayıp, sokağın ortasından herkese her görüşe
yapılmış bir öz eleştiri çağrısıdır.
(ilk yayın tarihi:03.06.2013 09:33:22)
(ilk yayın tarihi:03.06.2013 09:33:22)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder