26 Mart 2014

Kibirli bir iş ilanı ve Batan bir İmparatorluk

TMSF bir bir Çukurova Holding şirketlerine el koyuyor. Hepsi çok değerli ve başarılı şirketlerdi. Zamanında alanlarında en güçlü ve belirleyici firmaları idi. Hatta bazıları hala günümüzde tekel olabilecek seviyede pazar hakimleri.

Digitürk, Akşam, BMC,Show TV vd. Sırada TURKCELL'in de olduğu söylentileri dolaşmakta.

Bu sürecin temeli yıllar öncesi başlayan Pamukbank ve Yapı Kredi bankasının TMSF tarafından el konulması ile başladı. Bu iki bankada o dönemin kalbur üstü bankaları idi. El konulmadan önce satılsalar ya da birleşseler idi belkide 10 Milyar$'ları bulan değerleri olacaktı.

Peki nasıl oluyor da bu kadar güçlü ve pazar hakimi iken böye kara bir noktaya geliniyor. İç dünyasını bilmediğimiz bu süreçte dışarıdan bakılınca en önemli sorunun yönetim, tercihler ve finansal alandaki başarısızlıkların neden olduğu/engelleyemediği kanaati oluşuyor.

Yapı Kredi ve Pamukbank gibi güçlü bir geçmişe sahip ve dönemlerinin en önde gelen bankalarına sahip ve TURCELL gibi piyasa değeri 30 Milyar$'ları bulan nakit sıkıntısı olmayan bir grubun finansal sebeplerden çökmesi kabul edilemez ve tarihe geçecek bir başarısızlık hikayesidir.
Yıllar önce Üniversiteden mezun olup iş ilanlarını takip ederken hevesle Pamukbank ilanı okumaya başlamıştık. Başvurma aşamasında bir arkadaşımızın uyarısı ile hayatımızın şaşkınlığını ve hayal kırıklığını yaşamıştık. O günden sonra da Pamukbank ismi aklımızın bir köşesinde takılı kalmıştı; Önceleri öfke sonları acımaya dönen duygular ile.

Gazetenin orta sayfasında yayınlanan dikkat çekici ve davetkar bir reklamdı. Ancak alt tarafında küçük puntolarla (bankacılar çok sever küçük puntoları!) bu ilana sadece ODTÜ, Boğaziçi, İstanbul, Hacettepe Üniversitesi (Buna benzer seçili bir kaç üniversite adı) mezunları başvurabilir, yazılmıştı. Yani baştan kayıp etmiştik. İşe alınmayı bırak, başvurmaya bile layık görülmemiştik majesteleri tarafından.

Anlaşılan çok seçkin ve güçlü olduklarını düşündüklerinden piyasadaki en iyi çalışanları şeçip almak istiyorlardı. O ilandan sonra bizde şöyle bir beklenti oluşmuştu; Bu kadar iyi elemanla bunlar gelecek yıllarda dünya çapında büyük bankalar olur.

Ve hep merak ettik yıllarca bu kadar iyi düzeyde seçilmiş çalışan bu kurumlara ne katacak, nasıl fark yaratacak. Vah be demiştik bu kurumların sırtı yere gelmez!

Ama inanılmaz oldu ve bu seçilen ekip bir mucizeye imza attı. Yapılamayanı yapıp koca kurumu batırdılar. Tıpkı Titanik gibi (Halbuki o dönemlerde Titanik tekrar popülerdi, demek aldıkları eğitimleri kafi görmüşler ki hiç ders çıkarmamışlar).

Evet o kadar ince elemeden geçip en iyi üniversitelerden mezun bu kişiler farklarını ve etkinliklerinin bu kurumları düzelmeyecek bir şekilde yıkarak göstermişler. Böylece bizlerde görmüş olduk aramızdaki farkları.

Bu inanılmaz çöküş kibrin/kendini beğenmişliğin ve dışa kapanıklığın yapabileceklerinin en güzel örneğidir. Tabii ki bu berbat yönetimden ve seçimlerden kaynaklı başarısızlık öyküsünden sevinmedik, hatta çok ta üzüldük ve içimiz burkuldu; Çünkü bu şirketler zamanlarında çok başarılı ve örnek kuruluşlardı ve de ülkemiz açısında prestijli kuruluşlardı.

Bu şekilde nihayet bulmaları çok üzücü idi. Kendi açımızdan ise rahatlatıcı ve sevindirici bir hikaye bu. Zamanında tercih edilmeyişimizin hatta başvuru hakkı bile verilmeyişimizin bizden kaynaklı bir eksiklik olmadığını, seçilenlerin üstün yetenekli dehalar olmadığını gördük. Ve bir şeyi daha fark ettik bizler bundan daha kötüsünü yapamazdık.

Sonuç olarak, iş kitaplarında yazılı bir söz vardır, onunla bağlayalım: "Batırılamayacak kadar büyük işletme". Bu işletmeler O kadar büyüktü ki onları batırabilecek kapasitelere sahip değildik, bu işi onlar iyi yaptı.

(ilk yayın tarihi:29.05.2013 08:38:35)