4 Ekim 2018

Modern dünya yalan fitne ve savaş


Bir yerde fitne ve fesat varsa onun kökeninde yalanı aramalı...

Savaşlar da en dibinde, kökeninde bir fitne ve fesat ürünüdür...

Öyleyse fitne nedir?

Fitne, sözlükte tecavüz, alavere, hengâme, keşmekeş, teşevvüş kelimelerinin her birine karşılık gelse de, kavram bu kelimelerin toplam anlamına denk düşüyor.

Keza fesat kelimesi de bozguncu, fasit, arabozan, münafık, nifakçı, kışkırtıcı, hainlik, melanet, habislik, alçaklık, cibilliyetsizlik, şer kelimelerinin toplam anlamını içeren bir kavram...

Fitne ve fesat kelimelerinin ortak paydası ise yalan...

Taraflar arasında güven yitiminin kaynağı da yalandır...

Modern savaşların kökeni yalana dayanır... Bu savaşların başlaması için kökende reel nedenleri bulmak zordur. Yalan, gerçeğin üstünü öylesine örtmüştür ki, gerçek olan kara bulutların arkasında görünmez hale gelmiştir. Bahaneler gerçek olarak kabul görmüştür.

Sadece modern savaşlar değil, konvansiyonel savaşların kökeninde de fitne ve fesat faktörünü bulmak zor değil.

Hz. Osman ile Hz. Ali dönemleri boyunca sahabeler arasında geliştirilen fitne ve fesadın kaynağı Yahudi Abdullah ibni Sebe tarafından körüklenen koğuculuk olayıdır... Sahabeler bu fitnenin üstesinden hac döneminde birbiriyle karşılaşıp yüzleşerek gelmişlerdir...

Bazılarınca modern zamanların dönüm noktası Victor Hugo’nun “O bir savaş değildir, dünyanın yüzünün değişmesidir” diye nitelediği Waterloo savaşıdır... Stefan Zweig bu savaşı da anlattığı Yıldızın Parladığı Anlar kitabında, savaşın hemen sonrasında savaşın sonucunu bildirmek üzere rüzgâr hızıyla Londra’ya giden Rothshild’e de değinir. Londra’ya varan bu adam, henüz kimselerin duyup öğrenmediği bu haber sayesinde İngiliz borsasını altüst etmeyi başarıyor. Bu dâhice hareketiyle bir başka imparatorluk, bir başka hanedan kuruluyor: Rothshild’in Para İmparatorluğu... Ancak olay Zweig’ın değindiği gibi masumca değil. Rothshild bir an önce Londra’ya İngilizlerin yenildiği yalanını uçuruyor. Paniğe kapılan Londra borsasında senetlerin değeri nerdeyse sıfıra yaklaşıyor. Bu senetleri yok pahasına satın alan bu sahtekâr, günler sonra Londra’ya galibiyet haberi gelince coşan borsaya aynı senetleri yüksek fiyatla borsaya sürüyor...

Dostoyevski 1880 yılında yaptığı Puşkin Üzerine Konuşma’sında önümüzdeki yüzyılda dünyanın şimdiye kadar görmediği çapta bir savaş olacak, der. Ve ekler: bu savaşın sonunda herkes kaybedecek, bir Yahudiler kazanacak... Bu kehanet 1914-18 yılları arasında gerçekleşir. Savaşın tek kazananı gerçekten Yahudiler olur. Çünkü İttifakçıları da İtilafçıları da o desteklemiştir. Hangi taraf kazanırsa kazansın savaşın sonunda yapılacak antlaşmayı o dikte edecektir...

Türkiye’de vuku bulan son devalüasyon acaba masum bir iktisadi dalgalanma olayı mıdır yoksa siyasal bir girişimin sonucu mudur? İktisadi hayatın temel nirengileri sağlamca yerinde dururken, karayollarında tırlar kamyonlar yolcu otobüsleri yoğun bir trafik akışı sergilerken ilgilileri konu üzerinde bir daha düşünmeye davet etmek isterim... Bu olayın arka yüzünde de acaba bir fitne ve fesat parmağı mı bulunuyor?

Kaynak: Yeni Şafak/Rasim Özdenören

3 Ekim 2018

Terörün Ekonomik Hali: Fırsatçı Terörü

Ülkemizin üzerinden hiç bir zaman sıkıntı, düşman, terör eksilmiyor. Yüzyıllardır bu böyle. Belkide yüzyılların getirdiği bir birikimle milletimiz her daim metanetli, soğukkanlı ve dirayetli. Her biri başlı başına bir ülkeyi çökertecek, bir toplumu tarihten silebilecek sıkıntılardan hep güçlenerek veya, küllerinden yeniden filiz vererek çıkmaktadır.

Her saldırı hep en beklenmedik biçimde, en kahpe yöntemlerle üstümüze gelmekte, zamanla etkisini yitirip rutine bindikçe, şekil, boyut ve elemanlarını değiştirip hiç durmadan devam ettirilmektedir.

Yakın yıllara baktığımızda Suikastlar, Bombalar, Hendekler, Darbeler, İşgaller, Kanlı sokak eylemlerine şimdide "Ekonomik" olanları ile devam edildiğini görmekteyiz.

Tüm bu saldırıların bir saldıran/saldırtan yanı olduğu gibi, bir de işbirlikçileri, kullanılan elemanları olmaktadır. Bunlarında kökü kurusun bin bir çeşit şekli bulunmaktadır. Bu bin bir çeşit biçimin bin bir çeşitte kullanma biçimi bulunmaktadır. Çoğunlukla içimizde barınan bu kişi/kurumlar içten içe bizlere en ahlak dışı, en haince ve en acımasızca yöntemlerle saldırılarını hiç gözlerini kırpmadan, vicdanlarını sızlatmadan sürdürmektedirler.

Devletimiz milletimiz büyük bir sabırla, büyük bir metanetle ve büyük bedellerle her bir saldırıya cevap vermekte, etkisiz hale getirmekte ve yoluna devam etmektedir. Ancak ne yazık ki bu saldırılar her seferinde renk, şekil, araç değiştirip içimizdeki elemanları ile yeni saldırılarını gerçekleştirebilmektedirler. Bunu en büyük nedeni de bizim gibi, bizden gibi olup da bizleri içeriden hançerleyen, zehirleyen hainlerin varlığı olmuştur.

Şimdi ise bu saldırılar EKONOMİK hal biçimi ile karşımıza çıkmaktadır. Ve bu saldırıların her cephesinde bizlerden görünen, bizlerden nemalanan, bizlerden sanılan yüzlerce hain hançer sallamakta, pusu kurmakta, altımızı oymaktadır. Bunların bin bir çeşidi her alanda bulunmaktadır. İş adamı, işçi, öğretmen, öğrenci, üretici, tüketici, toptancı,siyasetçi, marketçi, depocu ve daha bin bir kılıkta can siparene bu hainlikte yarışmaktadırlar.

Dışarıya servet aktaranlardan, yalan yanlış haber yapanlara, panik yaratmak adına her mekanda ortalığı velveleye verenden, bu durumu siyasi ranta çevirmek isteyene, Marketlerde gece gündüz etiket yenilemekten, gramaj düşürmekten, stok yapmaktan büyük bir iştah alanlarla, dövize, altına yığınak yapanların bu ülkeye verdikleri zarar patlayan bombalardan daha az değil, bilakis daha yüksek tahribattadır.

Kısaca eline bir silah alıp milleti kurşunlayanlar ile, eline fiyat etiketi tabancası alıp fiyatları değiştirenlerin bir farkı yoktur.