23 Haziran 2018

Bu Memleket Kimin?

24 Haziran 2018 tarihinde "Seçimlerin Seçimine" gidiyoruz. Tarihimizin en zorlu en kırılgan dönemlerinden birindeyiz. Ya seçeceğiz, ya seçileceğiz. Ortalarda bir yerlerde - Araf'ta" kalma ihtimalimiz de yüksek. Allah c.c yardımcımız olsun.

Seçim öyle büyük tercihlere, öyle keskin yol ayrımlarına, öyle etkili güç kırılmalarına yol açacak ki; Kazanmak adına kayıp edecekler varları yokları bir yana, hiç bir ilkeye, hiç bir kurala, hiç bir geçmiş içtihatta uymayan pespayelik sınırlarını çoktan aşmış bir  saldırganlıkla bu yarışa asılmaktalar.

Bu yolda olanların ardına takılmış, onları umut bellemiş umutsuzlarsa, akılları, vicdanları isyan ettiren tüm gerçekliklere aykırı her türlü yalana körü körüne inanırlarken, gözlerinin önünde cereyan eden, ete kemiğe bürünen, dile, göze gelen kendi doğrularına inanmamaktadırlar.

Böyle bir kitleye acımak ve şerrinden korunmayı dilemek dışında yapabilecek hiç bir şey yok. Mucizelerin bile bunları gerçek dünyaya döndürme, hakikat ile akıl ve vicdanlarını buluşturmalarını beklemek, imkansız ötesi bir şey.

Allah'tan memleketin ekseri çoğunluğu bu etki dışında kendini koruyabilmiş ve akıl ile feraset ile böyle zamanlarda en doğru kararları verebilmektedirler. Ne yazık ki bu taraftakileri bile etkileyebilecek, o kahredici yanılgılara düşürebilecek yanılanlar, yanıltanlar, ihanete düşenler, ihanete düşürenler  yüzsüzlük maskeleri ile etkin bir biçimde çalışmaktadırlar. Takdiri ilahi diyebileceğimiz bir biçimde bu maskeler hedefine varamadan dökülmekte, kendi rezilliklerini tatmak için pervasızca bu hedefte yürümektedirler.

80 Milyon civarı olarak dillenen bu memleketin aslı unsurları bir 10 katı kadar bizlerden medet umanlardan bir 100 katıda gelecek yüzyıllardaki nesillerden sorumlu olarak sandık başına gidecek. Kararlarımız sadece bir oy olarak bizleri değil, milyonları ve yüzlerce yılları etkileyecektir.

Böyle önemli, böyle kıymetli bir seçimde tek bir zarfı sandığa atmadan düşüneceğimiz ve kararını vereceğimiz tek ve en can alıcı soru "Bu memleket kimin?" olmalıdır. Olmalıdır ki bu soruya vereceğimiz cevap ile yolumuza devam edebilelim.

Bizim cevabımız bu memleket bu milletindir. Bu memleket 80 milyonun can evidir. Bu memleket bu millete bel bağlayan 100'lerce milyon kardeşin, akrabanın, ümmetin baba evi, ana ocağıdır.

Karar verirken tek dikkate alacağımız millet adına hareket eden, bu memleketin sahipleri adına karar verenlerin kim olduğudur. Bu konuda hiç bir şüpheye, hiç bir ayartıcı imaya yer vermeden, kalbi, vicdani ve aklı mutmain biçimde emin olduğumuz tercihimiz sayın Erdoğan'dır, sayın Bahçeli'dir.

Her ikisi de yaşanmış, tecrübe edilmiş onlarca gerçek, hakiki sınavda kararları, cesaretleri ve dirayetleri ile devletin yanında, milletin yolunda olmuşlardır.

Böyle önemli,tarihi ve hayati bir tercihte karar verirken kalbimizin, aklımızın ve vicdanımızın sesini dinlediğimizde en pak, en net,içtenlikle ve tereddütsüzce kararımızın, tercihimizin ve ümidimizin Erdoğan liderliğinde Cumhur İttifakı olduğunu söylemek boynumuzun borcudur.

24 Haziran 2018 seçimlerinin hayırlı olmasını, milletimizin her zaman yaptığı gibi en isabetli kararı verebilmesini ve sonrası için aydınlık, huzur, bereket, birlik, dirlik ve sağlık getirmesini temenni ederiz. Allah c.c yardımcımız olsun.

21 Haziran 2018

ENAYİ


Rahmetli Kemal Sunal'ın bu ülkeye en büyük kötülüğü, saflığı, dürüstlüğü, iyi niyeti, iyiliği, iyi düşünmeyi değer bakımından ayakaltı seviyelere düşürmesi oldu. Bu kategorideki davranışlar, insanlar gülünç, salak, değersiz, hep kayıp eden tipler olarak dramatize edildi. "Şaban" tiplemesi olarak isimlendireceğimiz bu karakterlerin özelliklerine sahip kişiler hor görülen, dalga geçilen, enayi olarak nitelendirilenler oldular.

Halbuki "Şaban" saygı duyulan, hayranlık beslenilen, örnek gösterilen davranışlara, kişilik özelliklerine sahip bir yapıda sunulmalıydı. Dikkat edildiyse bu tarz Hollywood filmlerinde benzer karakterler film sonlarında onure edilerek özendirilen bir kimliğe büründürürler. İster deli, ,ster yarım akıllı, ister safın önde gideni olsun, her ne kadar komik bir karakter olsa da filmin sonunda tüm karakterler önünde eğilir ve en itibarlı kişisi olarak The End yazısının önünde yer alırlar.

Bizdeki filmlerde ise "Şabanlık" bir alt seviyedir. Öyle ki halis düşüncelere sahip olmak, bir hinlik peşinde koşmamak, karşındakilere güvenmek düşüklük, zeka kıtlığı ve dalga geçilecek bir davranış gibi sunulur. 

Toplumsal olarak "iyilik" üzerine kurulu genlerimiz ne yazık ki yıllarca süren sistematik saldırılar altında deforme edilmiş ve bozulmaya yüz tutmuştur. Her seferinde çeşitli bahaneler ile bir limana sürülen bozuk düşünceler kimi zaman inançlara, kimi zaman plansız şehirleşmeye, kimi zaman ekonomik yetersizliklere sığınak edilerek korunmuş, yıkımını sinsice sürdürmüştür.

Ne yazık ki dürüstlük, güzel ahlak, güven, namus, sözünün eri olma, vb tüm güzel özellikler bir eksiklik, bir tedbirsizlik, bir gereksizlik, bir enayilik olarak değerlendirilmektedir.

"Suçlunun hiç mi günahı yok!" şeklinde sloganlaştıracağımız bir noktadayız. Uyanık olmayan, fesatlık düşünmeyen, hinlik akıl etmeyen, tedbirli olmayan, güvensizlik hissetmeyen vd başına gelenlere razı kılınmakta ve hatta reva görülmektedir.

Her şeyden önce toplumsal düzeyde ele almamız gereken en acil, en hayati konu bu konu olmalıdır. Dürüstlük, güzel ahlak, vicdan sahibi olma, güvenilirlik, vd halis özellikler özenle öne çıkarılmalı, örnek olmalı ve takdire layık görülmelidir.

Bu güzelliklerle düzenlenmiş bu bağlarda her türlü güzel, verimli ve faydalı ürün bereketli ve helalinden rızkımıza düşer.

Hayırlısı ile bu şekilde dile gelen bu sıkıntımızın deva bulması dileğiyle okuyanların ilgisine sunduk nihayetinde, çok şükür yaradana.