5 Ekim 2016

Milli Takım'da Fatih Terim Gerçeği Başarıdır

Milli Futbol takımımız bugünlerde yine pek bir revaçta. Ortada ne bir maç var, ne bir turnuva! Ama ne hikmetse tüm manşetlerde Milli Takım! Başlıklar Arda- Terim ikilisi üzerine, prim dalaveresi ile süslenmiş bir biçimde sunuluyor. Tek amaç Terim'in kellesi.

Zamanında Milli Takım'da Terim sonrası pek çok kere hoca değişti. Tamamına yakını fiyasko ile sonuçlandı. Bir tek Şenol Güneş tarihi bir başarıya imza attı; Onuda, tüm aşağılık ve futbolla zerrece ilgisi olmayan saldırılar altında başardı. Zaten aynı aşağılık dalavere ile dünya 3.sü olmuş bir takımın hocası olduğu halde takımdan gönderildi. Bir tekme tokat dayak yemediği kalmıştı o dönem.

Milli takım, egosu yüksek ve arkası sağlam oyuncuların at koşturmak istedikleri; Egolarını tavan yaptırdıkları bir yer olarak düşünülüyor. Gücü ve otoritesi zayıf hocalar hep bu nedenle, bu oyuncular ve arkasındaki karanlıkta kalan gölgeler yüzünden başarısız olup, rezil rüsva bir halde ayrılmak zorunda kalıyorlar. Tüm bu yaşanılanlar yüzünden Milli Takım dip seviyelere kadar düşüp, büyük turnuvalara hasret kaldı. Fatura hep hocalara kesilerek yıllar heba oldu gitti.

4 Ekim 2016

Lozan Bir Gerçektir: Acı Bir Gerçek!

Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın "Lozan Çıkışı" gündemi değiştirecek kadar etkili oldu. Muhakkak ki bu çıkışın altında açıkça söylenmeyen pek çok mesaj ve gaye vardır. Bunu bilenler böyle plansız öne çıkışlar ile kendilerini deşifre ettiler. "Lozan Süvarileri" diyebileceğimiz bu tarafgiller, Lozan'ın binlerce yıl sürecek bir akitmiş ve tartışılması mubahmış gibi bir havada cansiparane onu savunmaya geçip, karşı ataklar ile buna yeltenenlerini başta Serv olmak üzere klasik arkası manasız argümanlarla püskürtmeye çalışmaktalar.  Böyle belirgin bir biçimde Havada olma durumu, ayaklarının yerde olmamasını ve sağlam temellere dayanmadıklarını gösteriyor; Tıp ki günümüzdeki Lozan ve benzeri eski zamandan kalan kağıtlar gibi.

Gelelim Lozan'a. Lozan ne başarıdır, ne de toptan bir yenilgidir. Lozan bir gerçektir; Bu milletin karşı koyamadığı acı bir gerçektir. Lozan Serv'in revize edilmiş halidir. Ondan hallice iyi, ama ondan daha az acı verici değil.

Lozan'ı başarı olarak göstermek için Serv'i referans göstermek kadar, yenilgiyi kabul edici, yenilgiyi içselleştirici ve bu milleti parçalayıp küçük bir vatan toprağına mahkum eden tarafların ekmeğine yağ sürücü bir duruş olamaz.

Serv bir sondur. Kahır dolu bir sondur. Sevr’in başı Vahdettin değildir. Sevr’in başı tazminat dönemine kadar giden bir yıkım sürecidir. Koca Çınara ilk yıkıcı darbe Tazminat Fermanı ile vurulmuştur; Serv ile ise, Koca Çınar devrilmiştir. Bu noktada Vahdettin sadece sembolik bir isim olarak kalmıştır. Onun yapabileceği fazla bir şey yoktur. Çünkü kontrol onda değildir.

Hele ki Sevr’de Koca Çınar devrilirken herkes kendi kaderine koşmuş ve bu devin altında kalmamaya çalışmışken; Vahdettin olsa olsa bu yıkılışta Ümmetini olabildiğince kıyımdan kurtarmaya yönelik çabalar göstermiş olabilir. Tarihin tarafsızlığı gölgelendiğinden bu konuda da gerçek bilgi sahibi değiliz.

Nasıl ki her şeyin bir sonu ve başlangıcı olduğu gibi Lozan'ın da bir sonu ve başlangıcı vardır. Muhakkak ki bu millette kendisine yapılan bu dayatmaların, zulümlerin tuzakların biteceği güne merhaba diyecektir. Gücüne, birliğine kavuştuğu an, üstündeki kara bulutları, zincirlerinden kurtulduğu anda dağıtacaktır.

Bunu dillendirmenin, buna doğru istikamet göstermenin bir yanlışlığı yoktur. Olması gereken muhakkak ki olur. Bunu engellemek hiç bir vakit mümkün olmamıştır.

Nasıl ki koca Çınar Yüzyıla varan bir zamanda devrildi; Onun köklerinden filiz veren dalları da tabii ki Yüzyıla varmadan gürleşip güneşlenecek ve etrafına hâkim olacaktır. Doğal olandan rahatsız olmak doğal kurallara aykırıdır.