Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın "Lozan
Çıkışı" gündemi değiştirecek kadar etkili oldu. Muhakkak ki bu çıkışın
altında açıkça söylenmeyen pek çok mesaj ve gaye vardır. Bunu bilenler böyle
plansız öne çıkışlar ile kendilerini deşifre ettiler. "Lozan
Süvarileri" diyebileceğimiz bu tarafgiller, Lozan'ın binlerce yıl sürecek
bir akitmiş ve tartışılması mubahmış gibi bir havada cansiparane onu savunmaya
geçip, karşı ataklar ile buna yeltenenlerini başta Serv olmak üzere klasik
arkası manasız argümanlarla püskürtmeye çalışmaktalar. Böyle belirgin bir biçimde Havada olma durumu, ayaklarının
yerde olmamasını ve sağlam temellere dayanmadıklarını gösteriyor; Tıp ki günümüzdeki Lozan ve benzeri eski zamandan kalan kağıtlar gibi.
Gelelim Lozan'a. Lozan ne başarıdır, ne de toptan bir
yenilgidir. Lozan bir gerçektir; Bu milletin karşı koyamadığı acı bir gerçektir. Lozan Serv'in revize edilmiş halidir. Ondan hallice
iyi, ama ondan daha az acı verici değil.
Lozan'ı başarı olarak göstermek için Serv'i referans
göstermek kadar, yenilgiyi kabul edici, yenilgiyi içselleştirici ve bu milleti
parçalayıp küçük bir vatan toprağına mahkum eden tarafların ekmeğine yağ sürücü
bir duruş olamaz.
Serv bir sondur. Kahır dolu bir sondur. Sevr’in
başı Vahdettin değildir. Sevr’in başı tazminat dönemine kadar giden bir yıkım
sürecidir. Koca Çınara ilk yıkıcı darbe Tazminat Fermanı ile vurulmuştur; Serv ile ise, Koca Çınar devrilmiştir.
Bu noktada Vahdettin sadece sembolik bir isim olarak kalmıştır. Onun
yapabileceği fazla bir şey yoktur. Çünkü kontrol onda değildir.
Hele ki Sevr’de Koca Çınar devrilirken herkes kendi
kaderine koşmuş ve bu devin altında kalmamaya çalışmışken; Vahdettin olsa olsa
bu yıkılışta Ümmetini olabildiğince kıyımdan kurtarmaya yönelik çabalar
göstermiş olabilir. Tarihin tarafsızlığı gölgelendiğinden bu konuda da gerçek
bilgi sahibi değiliz.
Nasıl ki her şeyin bir sonu ve başlangıcı olduğu gibi
Lozan'ın da bir sonu ve başlangıcı vardır. Muhakkak ki bu millette kendisine
yapılan bu dayatmaların, zulümlerin tuzakların biteceği güne merhaba
diyecektir. Gücüne, birliğine kavuştuğu
an, üstündeki kara bulutları, zincirlerinden kurtulduğu anda dağıtacaktır.
Bunu dillendirmenin, buna doğru istikamet göstermenin
bir yanlışlığı yoktur. Olması gereken muhakkak ki olur. Bunu engellemek hiç
bir vakit mümkün olmamıştır.
Nasıl ki koca Çınar Yüzyıla varan bir zamanda
devrildi; Onun köklerinden filiz veren dalları da tabii ki Yüzyıla varmadan
gürleşip güneşlenecek ve etrafına hâkim olacaktır. Doğal olandan rahatsız olmak
doğal kurallara aykırıdır.