Milli Futbol takımımız bugünlerde yine pek bir revaçta.
Ortada ne bir maç var, ne bir turnuva! Ama ne hikmetse tüm manşetlerde Milli
Takım! Başlıklar Arda- Terim ikilisi üzerine, prim dalaveresi ile süslenmiş bir
biçimde sunuluyor. Tek amaç Terim'in kellesi.
Zamanında Milli Takım'da Terim sonrası pek
çok kere hoca değişti. Tamamına yakını fiyasko ile sonuçlandı. Bir tek Şenol
Güneş tarihi bir başarıya imza attı; Onuda, tüm aşağılık ve futbolla zerrece
ilgisi olmayan saldırılar altında başardı. Zaten aynı aşağılık dalavere ile
dünya 3.sü olmuş bir takımın hocası olduğu halde takımdan gönderildi. Bir tekme tokat
dayak yemediği kalmıştı o dönem.
Milli takım, egosu
yüksek ve arkası sağlam oyuncuların at koşturmak istedikleri; Egolarını tavan
yaptırdıkları bir yer olarak düşünülüyor. Gücü ve otoritesi zayıf hocalar hep
bu nedenle, bu oyuncular ve arkasındaki karanlıkta kalan gölgeler yüzünden
başarısız olup, rezil rüsva bir halde ayrılmak zorunda kalıyorlar. Tüm bu
yaşanılanlar yüzünden Milli Takım dip seviyelere kadar düşüp, büyük turnuvalara
hasret kaldı. Fatura hep hocalara kesilerek yıllar heba oldu gitti.
Dibe vurmuş ve tüm
geleneksel işleyişi bozulmuş, kendine güveni kalmamış bir takımı MECBUREN Fatih
Terim'e bıraktılar. Zaten o dönem ne bu takımı ayağa kaldıracak bir hoca, ne ona ayak uyduracak yürekli oyuncular ne de bu takımın ardında durabilecek metanetli yöneticiler vardı. Terim zar zor ve son dakika mucizeleri ile takımı Avrupa
Şampiyonasına doğrudan götürmeyi başardı. Bu inanılmaz bir gelişme ve şapka
çıkarılması gereken bir çıkıştı.
Ancak azılı Terim
düşmanları, klasik her şeyi bilen, fakat fitne, fesat ve kıskançlıktan başka bir
faaliyetleri olmayanlar bu beklenmedik başarıyı bile göz ardı ederek, takımı karanlık sulara
çekmeye çalıştılar.
Takımın kalburüstü
futbolcuları bu fitne, fesat girişimlerinde en etkili malzeme olarak
kullanıldılar. Bu oyuncuların doyum noktalarına ulaşmış olmaları, tecrübeleri ve bulundukları
yerlerdeki güçleri nedeni ile egoların pohpohlanması ile hocalarına karşı
güç savaşına girmeleri, bu yolda olanlara bulunmaz fırsatlar sundu.
Milli takımda
yaşanılanların Primlerle en ufak bir ilgisi yoktur. Olanların tamamı egosuna
yenik düşen oyuncular, bu oyuncuları kullanan Terim düşmanlarının fitne fesatlarıdır.
Tabii ki bir de Milli Takım'da tüm ipleri Terim'e sorgusuz sualsız bırakan
Federasyonun rol kapmaya çalışan yöneticileridir. Çünkü takım azıcık rayına
girip, yükselişe geçtiğinden hepsinde bir sahne alma ve öne çıkma iştahı
kabarmaktadır. Aynı Yüzüklerin Efendisindeki yüzüğü takanların düştüğü durum
gibidir bunların hali.
Bu takımım tek bir
patronu vardır, O da Fatih Terim'dir. Terim kendini ispatlama veya anlatma
durumunda değildir. O devirleri çoktan geçmiştir. Başarı için kendi kurallarını
uygular ve sonuçlarına kendi katlanır. Eğer ki bu yolda birilerine pabuç
bırakacaksa bu Terim değildir ve bu takımda başarılara yelken açacak bir takım
olmayacaktır.
Günahı ile sevabı
ile Terim Milli takımda tek yetkili olmalıdır. Aldığı kararları değerlendirecek
ve sonuçlarını analiz edecek odur. Kim olursa olsun Hocaya meydan okuyacak,
akıl sunacak veya gizli kapaklı oyunlarla istikamet çizecek hiç bir oyuncunun
yeri yoktur bu takımda. Hele ki gazete manşetleri ile kendilerini hocaya karşı
bir tutup, kamuoyu önünde onu sıkıştırmaya kalkanlar sakındıkları olumsuz
ifadelerin doğrudan muhatabıdırlar.
Terim öncesi kaç
hoca değişti ve bu oyuncular hep bu başarısız ve utanılacak dönemlerin
oyuncularıydı. Ne oldu da o dönemlerde takımı kurtaramadılar da Terim Gelince
birden kupalara katılır duruma geldiler. Demek ki keramet kendilerinde değil,
kendilerini doğru yola sokan ve doğru istikamete koşturanlardaymış o zaman.
Şu anki durumda
takım iyide gitse kötüde gitse Terim bildiğini okumak durumundadır. Eğer ki düdüğü
oyunculara, medyaya ve kapılı kapılar ardında saklanan yöneticilere bırakırsak
bu takımdan onlarca yıl daha bir başarı gelmez. Sürekli hocalar değişir gider
ve oyuncular arada bir tatile gider gibi Milli Takıma katılıp, egolarını tatmin
edip, hiç bir sorumluluk almadan bu işi sürdürürler.
Lafın kısası herkes işine bakmalı ve
elini, ağzını ve art niyetlerini kendilerine saklamalılardır. Eğer ki
oyuncularda Milli değerler konusunda samimi iseler, eskisi gibi hocalarına
saygıda kusur etmeyip, ben oldum havalarından vazgeçeceklerdir. Onların olmadan
önceki, olma ve olmuş hallerinin hepsinde Terim vardı ve bu ülkenin futbol
talihini değiştiriyordu. Değişen bu talih onların böyle olmalarına vesiledir.
Onların olmuşluğu kadar Terim’in yıkılmışlığı ve tekrardan olmuşlukları vardır.
Olmuşluk, olgunluk ve vakurla değerlidir.
Bizim tanıdığımız Terim Saygı ve had bilme konularında katı ve tavizkardır.
Diğer her konuda esnek ve oyuncularına değer katan biridir. Olmuşluk moduna
girip de haddini aşmak ve saygı sınırlarını çiğnemek olsa olsa en hafif manası
ile şımarıklıktır.
Bu seviyedeki oyuncuların bu düzeydeki bir
takımda da böyle çocukça şımarıklık yapmaya ne hakları ne de hukukları vardır.
Bu takımı dip seviyelerden alıp üst
klasmana Fatih Terim çıkarmıştır. Rezil olan bir takımdan Gurur duyulan bir
takıma Fatih Terim ulaştırmıştır. Geçmişin bu utanılan durumlarından kendini
sorumlu tutmayan hiçbir kimse şu an Terim’e laf deme cüretinde bulunamaz. Bu
takımın onlarca yılı boşa gitmiş ve dünyaya meydan okuyan özgüveni yerle bir
olmuşken; Bunu çok kısa bir sürede hemen hemen aynı oyuncu grubu ile tersine
Terim çevirmiştir. Eğer ki bu çizgide gitmeye devam ederse daha güzel günler, belki
de kurumsal bir kalıcılıkla gelmeye devam edecektir.
O nedenle bir an önce, futbol yaşamının
son dönemine girmiş olan doygun oyuncuların egolarından, kıskançlıkla yoğrulmuş
fitne fesatçıların boş konuşmalarından sıyrılıp Terim’in hedeflerine koşan bir
takımın önünü açmalı ve kafalarını rahatlatmalıyız. Gerisi tamamı ile fasa fiso
olup, sadece takıma zarar verecektir. Hayırlısı inşallah….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder