Bir anda ortalığı PANAMA
PAPERS fırtınası sardı. Çizimler, sloganlar, manşetler ve hedefler aynı anda
karşımıza arz-ı endam buyurdular.
11 milyon
olduğu ifade edilen evrakların içinden bir kolaj oluşturulup, bu kolaj ile
belli başlı isimler hedef tahtasına konularak uluslararası bir linçe
tutuldular.
Panama terzisi yeni bir
kıyafet dikmekte ve boyunun ölçüsü alınacaklar afişlerde! Tüm dünya, bu bol
şamatalı ve bol kargaşalı tanıtıma odaklandı. Dünyanın her yerinde aynı
sloganlar, aynı sunumlar ve aynı isimler ile bol sıfırlı bir gala başladı.
Panama hakkında
bildiklerimiz kısıtlı olsa da, bunlar bol sembolik ve bol yanılgılarla dolu bir
kodlama ile mevcut beyinlerimizde.
Panama şapkasını biliriz
ama aslında Kolombiya’ya özgüdür. Panama Terzisi’ni biliriz ama o da aslında
ülkesi aleyhine çalışan hain bir ajandır. Panama bize göre geri kalmış bir
Amerika kıtası ülkesidir, aslında Panama gelişmiş güzel bir ülkedir.
Şimdi ise PANAMA’nın
Papersları meşhur. Kâğıtları olarak çevirsek de, evrakları olarak daha uygun
olur diye düşünüyoruz. Aslında düşünme, bu papersların konusu değil. Olsun yine
de bu özgürlüğümüzü kullanmak bize bir şey kayıp ettirmez, nasıl olsa
memlekette beyin bedava değil mi?
Bu Paperslar ile, sözde
büyük bir kara para aklama, vergi kaçırma, servet transferi gibi konularda, dünyanın dört bir yanından belli başlı kişi ve kuruluşlar deşifre edilerek,
evrensel vicdana ve uluslararası hukuka havale edilmek isteniyorlar. İçinde devlet
adamları, siyasetçiler, sporcular, sanatçılar, iş adamları ve daha nicelerinin olduğu, gizli, kirli ve sansasyonel para ilişkileri gün yüzene çıkarılıyor.
Bu işlerin kendisi gibi ortaya çıkarılmaları da, gayri ahlaki ve yasal olmayan yollarla oluyor. Gizli olan belgeler sızdırılıyor. Biri
çalıyor birileri de işleyip yayıyor. Yani anlayacağımız, bir hırsız öteki hırsızı ispiyonlamak için gizli belgelerini başka bir hırsıza çaldırıp ifşa ediyor.
Bizlerde safçasına
birilerini taşlarken, birilerine de yol açıyoruz. Dünya kamuoyu olarak görevimiz
bu. Neden, niçin gibi sorulara yer yok. Her şey apaçık ortada. Adamlar bizim
için 11 milyon evrakı bir çırpıda yalayıp yutmuşlar ve ortaya kısa bir çalışma çıkarmışlar.
Suçlular ve suçları belli….
Herkes gibi ABD Başkanı
Barack Obama da, Panama belgelerine ilişkin, "Son birkaç günde Panama'dan çıkan belgelere ilişkin haberler, vergi kaçırmanın küresel bir sorun
olduğunu bize hatırlattı. Bu
sadece diğer ülkelere özgü bir sorun değil, açıkçası ABD'de aynı şeylerden
çıkar sağlayan kişiler var." Şeklinde bir açıklama ile görüşünü
belli etmiş.
On yıllardır bilinen bir
konu! Dağ taş duydu, gördü ve kanıksadı! Bunların hatırına yeni geldi. Buna göz
yumanlar ve şimdi bunun bir sorun olduğunu hatırlayanların sorumlulukları ne
olacak? Obama konuyu hala bir suç olarak değil de sorun olarak tanımlıyor. O
zaman bu sorun kimedir ve niyedir? Sorun olmaktan nasıl çıkar?
Ayrıca evrak çalmak ve
yaymakta ayrı bir suç/sorun değil midir? Bunu da gündemimize almak ve önemli bir sorun
olduğunu anlamak için ne kadar zaman beklenecek. Gizli evrakları çalanlar ve
yayanlar bir suç işlememiş mi sayılacaklar? Evrak çalmak ve yaymak legal bir
konu mudur?????
Gibi onlarca soru
beynimizi çalışmaya zorluyor. Allah(c.c) beynimize mukayet olmamıza yardımcı
olsun. Yoksa bu kadar büyük sorunlarla kimseyi suçlamadan başa çıkmak zor
olacak….
Dünyada belli başlı Vergi
Cenneti (çoğunun aynı zamanda tatil cenneti olması da bir tesadüf müdür? Ya da cehennemlik suçların işlendiği yerlerin cennet olarak adlandırılması bir algı oyunu mudur?) olan kendileri küçük isimleri büyük ada devletçikleri olduğunu
bilmeyenimiz yok. Buralarda nasıl vergi kaçırıldığı, nasıl paraların aklanıp
sisteme katıldığı kanıksanan gerçekler.
Peki, tüm bu bilinenler karşısında bu PANAMA PAPERSların hükmü ne! Daha düne kadar kabul gören, göz yumulan ve yokmuş gibi davranılan konular nasılda birden bire suç oldu ve deşifre edilerek bizlere havale edildi.
Hem niye bize havale ediliyor ki! Daha düne kadar bu konular finansal teknik konular veya devletleri ilgilendiren vatandaş üstü şeyler değil miydi?
Peki, tüm bu bilinenler karşısında bu PANAMA PAPERSların hükmü ne! Daha düne kadar kabul gören, göz yumulan ve yokmuş gibi davranılan konular nasılda birden bire suç oldu ve deşifre edilerek bizlere havale edildi.
Hem niye bize havale ediliyor ki! Daha düne kadar bu konular finansal teknik konular veya devletleri ilgilendiren vatandaş üstü şeyler değil miydi?
Konu ile ilgili olarak, kamuoylarının tamamen duyarsız kalması ve kendi işlerini, kendi kavgalarını kendilerinin
vermesi için onları teşvik etmesi gereklidir. Bu konu tamamen güç ve para hakkında ve
bizleri hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Bizler olsa olsa onlar için zamanı gelince
kullanılan kaba bir güçten başkası değiliz.
Bugüne kadar bu paralar
nasıl aklandı ise, nasıl vergilerden saklandı ise bu onu yapanların ve göz yumanların
sorunu. Sorun oyunun kuralını değiştirmekse bundan bize ne…. Nasıl olsa yeni
kurallar ve yeni oyunlar ile bunlar yine olmayacak mı? Hangisinde haberimiz
olacak ve hangisine engel olabileceğiz?
En azından olaylara
tepki vermeyerek figüran olmaktan çıkar ve tepkisi yönlendirilemeyen bir güce
dönüşebiliriz. O gösteriler, nümayişler figüranlara has tepkilerden başka bir
şey değil.
Aşağıda PANAMA PAPERS
ile aklımıza ilk gelenlerden olan Panama Terzisi filmi ile ilgili bilgiler var.
Filmi kelimeler ile özetlersek: Aldatma, şantaj, göz yumma, ajan, seks, para,
oyun, tuzak, olduğundan farklı görünme, kullanma, avukat,
diplomat, teklif, ayartma, bilgi, sızdırma, bankacı gibi kelimeler olabilir.
Panama
Terzisi, 2001 ABD-İrlanda ortak yapımı politik komedi filmidir. Özgün adı The
Tailor of Panama olan film, ilk gösteriminin üzerinden yaklaşık 11 ay geçtikten
sonra 30 Kasım 2001 tarihinde Türkiye'de de vizyona girmiştir.[1]
John
Boorman'ın yönettiği film, İngiliz casus romanları yazarı John le Carré'ın 1996
tarihinde yayımladığı aynı adlı 16. romanından uyarlananmıştır. John le Carré
da bu romanını yazarken başka bir İngiliz romancı Graham Greene'in "Our
Man in Havana" (Havana'daki Adamımız) adlı romanından esinlenmiştir.
Senaryoyu bizzat John le Carré kendi romanından uyarlayarak yazmıştı.
Senaryonun yazılmasında John Boorman ve Andrew Davies'in de katkıları olmuştur.
Daha önce
de John le Carré'nin birçok romanı sinemaya aktarılmıştı. Ancak bu film Le
Carré'nin senaryoya bizzat katkıda bulunduğu yegane filmdir.
İngiliz
gizli ajanı Andy Osnard (Pierce Brosnan) bir büyükelçinin metresi ile ilişkisi
olduğu için sürgün olarak Panama'ya gönderilir. Burada önemli bir iş başararak
amirlerinin gözüne girebilmek ve tekrar Londra'ya dönebilmek için fırsat
aramaya başlar. Geçmişi karanlık biri olan terzi Harold Pendel (Geoffrey Rush)
ile bağlantıya geçer. Andy'nin amacı Panama Kanalı'nın yönetimini ele geçirmeye
çalışan güçleri ortaya çıkarmaktır. Pendel'in eşi Louisa (Jamie Lee Curtis),
Panama Kanalı'nda görev yapmaktadır. Andy, büyük miktarda borcu olan terzi
Harold'a bir teklif yapar ve kendisine kanal hakkında bilgi sızdırması
karşılığında onu borçlarından kurtaracağını söyler.
Harry Pendel (Geoffrey Rush),
Panama'ya yeni gelen Andy Osnard'ı (Pierce Brosnan) şehrin seçkinlerinin
gittiği kulübe götürür. Aralarında geçen şu konuşma Panama'nın filmde konu
edilen politik ve sosyo-ekonomik durumunu da özetlemektedir; (Buna dikkat
lütfen!)
Andy Osnard: "Peki kim bunlar? Kimler
üye oluyor buraya?"
Harry Pendel: "..Aslen buranın önde gelen
30 ailesi, avukatları ve bankacıları... Amerikalılar Noriega'yı düşürdüğünde
"Harry" dedim kendi kendime, "Ali Baba'yı yakaladılar, ama 40
haramiyi bıraktılar", işte onlar bunlar. Panama'da hiç kimse itibarını kaybetmez, kat yerleri düzelsin diye
birkaç aylığına gardıroba asarlar. Tekrar üstlerine giydiklerinde yeni alınmış
gibidir." (Filmin 18. dakikasından itibaren)
“Panama'da hiç kimse itibarını
kaybetmez, kat yerleri düzelsin diye birkaç aylığına gardıroba asarlar. (18.yüzyıldan itibaren)” Bu cümle ile Obama’nın “Sorun”
tanımlaması daha bir anlaşılır olmaya başladı. Bir de böyle deneyin, daha bi
lezzetli oluyor sanki! Tabii yerseniz, anlarsınız….. Panama Salatası! Yoksa
Amerikan mı Rus mu idi! Ya da içinde Brüksel lahanası da var mı idi acaba…. Ne
kadar da çok saçmalıyor insan değil mi, kafayı yorunca!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder