2 Nisan 2016

Kepazeliğin ve Alçaklığı Tepe Noktalarında Gezenler

Son zamanlarda medyada bir Cinsel istismar salgınıdır gidiyor. Nereye baksak birbirinden iğrenç olaylar, tüm ayrıntısı ile gözümüze sokuluyor.

Asıl dikkat çekeni ise bu manşetlerin peşi sıra, daha iğrenç ve kabul edilemez bir biçimde dine, kitaba, tüm kutsallara, muhafazakar olarak adlandırılanlara, hükümete/Erdoğan'a ve onlara yakın kuruluşlara, destekçilerine saldıranlar oldu. 

Olaylar, suçlular ve mağdurlar bir yana itilerek bu saydıklarımıza iftiralar, hakaretler ve sosyal linçler yapılmakta.

Olaylardan dolayı oluşan nefret, kin gibi duygular ve tepkiler, Bilinçli ve organize bir biçimde,  bu noktalara kanalize edilmekte.

Medeni toplumların tamamına yakınında bu ve benzeri olaylar olmakta, manşetlere taşınmakta ancak bu şekilde bir şeyleri yıkmak bir şeylere zarar vermek adına, daha da iğrenç bir hale getirilip, alçakça amaçlar uğruna böyle kepazece kullanılmamaktadır. Bunlar için sosyal, psikolojik ve ekonomik araştırmalar yapılıp, tedbirler alınmaktadır.

Benzeri ve daha da ağır vakalar, yakın geçmişte bile, Avustralya, Almanya, Arjantin, Amerika ve daha pek çok yerde dünya gündemine taşınacak büyüklükte etkiler yaratacak biçimde geldi. Hiç kimse bu şekilde alçak ve kepazece bir yönlendirme ve fırsatçılık yapmadı. Mağdurların rehabilitasyonuna, suçluların cezalandırılmasına ve benzerlerinin olmaması için alınması gerekli tedbirlerin üzerine yoğunlaştılar.

Ne yazık ki böyle iğrenç vakalar geçmişte olduğu gibi günümüzde de var. Ne yazık ki gelecekte de bir şekilde olacak. Toplumların görevi bu hastalıklı düşünceleri tedavi etmek, oluşmasını engellemek ve muhtemel kurbanları koruyabilmek için her türlü tedbiri almaktır.

Maalesef ki ülkemizde öyle kepaze, öyle alçak bir kesim var ki, ideolojileri, siyasi durumları ve çıkarları adına her türlü konuyu bu yolda malzeme olarak kullanıp kendilerine bir tatmin sağlamak gayesindedirler.

Bu tarz vakalar bir kaç senenin mahsulü değildirler. Toplumların, ailelerin bozulması ile yılları bulan bir çürümenin sonucudurlar. Bu batıda da vardır, doğuda da vardır. Gerekçeleri ve kendine has şartları farklı olsa da temelinde psikolojik ve kişisel bozukluklar ve hastalıklar yatmaktadır. Bu konunun ıslahı konusunda kişilere yönelik spesifik tedbirler kadar, toplumların genel dokusunda yönelik önlemlerde bir o kadar elzem ve şarttır.

Toplumları terbiye eden ve belli noktalara götüren belli başlı araçlar vardır. Gelenek, görenek, kamusal baskı, yaslar, medya, sanat ve inançlar bunların önde gelenidir.

Ne yazık ki geçmiş on yıllarda (60'lilerden sonra hızlanan) bir biçimde bu yapılar ve dokular sistematik bir biçimde bozularak gri alanlar oluşturulup, toplumlar karanlık dehlizlere ve krizlere sürüklenmiştir.

Teknolojinin ve iletişim kanallarının gelişmesi, yaygınlaşması ile beraber böyle iğrençlikler daha fazla gün yüzüne çıkmaya başlamış ve insanlığı önüne kaçamayacağı bir biçimde konmuştur.

Bu konuda Batıda yaşanmış nice bilinen vaka olmasına rağmen, bazı kepaze ve alçak kafalar, bunları doğuya, İslam’a bir saldırı olarak yönlendirmeye, etiketlendirmeye çalışmışlardır.

Batıda bilinen adli vakaların dışında pek çok kez bu iğrençlikler gün yüzüne çıkarılmıştır. Bunların ilk akla gelenleri Hollywood alemindeki meşhur partilerde meşhur yönetmenler, oyuncular ve yapımcıların baş rolde oldukları pedofili ve tecavüz vakaları; Hıristiyan din adamlarının karıştığı onlarca vaka ve dilenen kuru kuruya özürler; Zengin ve güçlü ailelerin karıştığı skandallar; Kraliyet ailelerinde olup bitenler; Ve daha niceleri.......

Öte yandan çiçek çocukları, cinsel özgürlük masalları, eşcinselliğin övülüp teşvik edilmesi, görsel medyada kullanılan aşırı cinsellik, alkol tüketimin teşviki, çok satanlar listesine kadar yükseltilen erotik paçavralar ve daha niceleri........

Tamamına yakını, toplumların ahlak ve davranış kurallarını yıkmaya; Bireylerin bilinçaltlarına ahlaksızlığı yerleştirmeye ve bu hastalıklı cinsel dürtüleri kabartmaya yönelik çabalardır.

Ülkemizde de bu konuda yüzlerce örnek bulunmaktadır. En öne çıkanları her türlü ahlak dışılığı kutsayan ve normalmiş gibi yayan diziler ile nedeni bilinmeyen bir biçimde kutsanan yazarların yazdıkları kitaplardaki ahlaksızlıkların, kepazeliklerin ve hastalıklı ruhların bulunduğu sayfalardır. Ayrıca haber gazetesi olarak kendini adlandıran pek çok önemli gazetelerin sayfalarında ki bu konuları aşırı istismar eden haber, manşet ve görsellerdir. Tabii ki müzik yaptığını iddia edip, konser ve kliplerinde koca koca kıçlarını ve göğüslerini gözlerimize zoomlayanları da unutmamalıyız.

Her yanımızda bu konudaki sömürüler bolca yer aldığından örneklerimiz bile anlatmaya kâfi gelmemekte. Mesela reklamların vahşi ve kuralsız biçimde kullandığı pedofilinin sınırlarında dolaşan cinsellik; Moda diye bize yutturulan ahlaksız bedenler veya insani yardım konularını bile dejenere ederek takvimler basan ve soyunmak için bu konuları bile bahane eden çıplak beyinler…. Daha niceleri……..

En acısı ise bu kadar rezilliğin, kepazeliğin, ahlaksızlığın sanat, gösteri, özgürlük, moda, tanıtım, müzik vd olarak bizlere sunan, tabular yıktığını anlatan ve kanıksamamız için övgülerle, manşetlerle, pişkinliklerle arkasından gidenler; Bugün aynı kepazelik ile, aynı alçaklı ile mağdurların daha da zarar görmesi pahasına bu olayları kendi bencil, kendi iğrenç çıkarlarına alet ederek kullanmalarıdır.

Sözün bittiği bu noktalarda Çüşşşş….. Oha….. demek bile kafi olmazken; En sabırlımız, en soğukkanlımız, en tepkisiz olanımızdan bile bu kadar hafif kalan bir kıpırdamayı ummak makul bir sondur.

Kim bilir bu tepkiler, bu kıpırdamalar çoğaldıkça, vücudun mikroplara verdiği hapşırık refleksi ile birlikte, bir anda, güçlü bir biçimde beynimizde, ciğerlerimizde ki hastalıklı düşünceleri, dokuları dışarı atar, kurtuluruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder