Son zamanlarda medyada
bir Cinsel istismar salgınıdır gidiyor. Nereye baksak birbirinden iğrenç olaylar, tüm ayrıntısı ile gözümüze sokuluyor.
Asıl dikkat çekeni ise
bu manşetlerin peşi sıra, daha iğrenç ve kabul edilemez bir biçimde dine,
kitaba, tüm kutsallara, muhafazakar olarak adlandırılanlara, hükümete/Erdoğan'a ve onlara yakın kuruluşlara, destekçilerine saldıranlar oldu.
Olaylar, suçlular ve mağdurlar bir yana itilerek bu saydıklarımıza iftiralar, hakaretler ve sosyal linçler yapılmakta.
Olaylar, suçlular ve mağdurlar bir yana itilerek bu saydıklarımıza iftiralar, hakaretler ve sosyal linçler yapılmakta.
Olaylardan dolayı oluşan nefret, kin gibi duygular ve tepkiler, Bilinçli ve organize bir biçimde, bu
noktalara kanalize edilmekte.
Medeni toplumların tamamına
yakınında bu ve benzeri olaylar olmakta, manşetlere taşınmakta ancak bu şekilde
bir şeyleri yıkmak bir şeylere zarar vermek adına, daha da iğrenç bir hale
getirilip, alçakça amaçlar uğruna böyle kepazece kullanılmamaktadır. Bunlar
için sosyal, psikolojik ve ekonomik araştırmalar yapılıp, tedbirler
alınmaktadır.
Benzeri ve daha da ağır
vakalar, yakın geçmişte bile, Avustralya, Almanya, Arjantin, Amerika ve daha pek
çok yerde dünya gündemine taşınacak büyüklükte etkiler yaratacak biçimde geldi.
Hiç kimse bu şekilde alçak ve kepazece bir yönlendirme ve fırsatçılık yapmadı.
Mağdurların rehabilitasyonuna, suçluların cezalandırılmasına ve benzerlerinin
olmaması için alınması gerekli tedbirlerin üzerine yoğunlaştılar.
Ne yazık ki böyle iğrenç
vakalar geçmişte olduğu gibi günümüzde de var. Ne yazık ki gelecekte de bir
şekilde olacak. Toplumların görevi bu hastalıklı düşünceleri tedavi etmek,
oluşmasını engellemek ve muhtemel kurbanları koruyabilmek için her türlü
tedbiri almaktır.
Maalesef ki ülkemizde
öyle kepaze, öyle alçak bir kesim var ki, ideolojileri, siyasi durumları ve
çıkarları adına her türlü konuyu bu yolda malzeme olarak kullanıp kendilerine
bir tatmin sağlamak gayesindedirler.
Bu tarz vakalar bir kaç
senenin mahsulü değildirler. Toplumların, ailelerin bozulması ile yılları bulan
bir çürümenin sonucudurlar. Bu batıda da vardır, doğuda da vardır. Gerekçeleri
ve kendine has şartları farklı olsa da temelinde psikolojik ve kişisel
bozukluklar ve hastalıklar yatmaktadır. Bu konunun ıslahı konusunda kişilere
yönelik spesifik tedbirler kadar, toplumların genel dokusunda yönelik
önlemlerde bir o kadar elzem ve şarttır.
Toplumları terbiye eden
ve belli noktalara götüren belli başlı araçlar vardır. Gelenek, görenek,
kamusal baskı, yaslar, medya, sanat ve inançlar bunların önde gelenidir.
Ne yazık ki geçmiş on
yıllarda (60'lilerden sonra hızlanan) bir biçimde bu yapılar ve dokular
sistematik bir biçimde bozularak gri alanlar oluşturulup, toplumlar karanlık
dehlizlere ve krizlere sürüklenmiştir.
Teknolojinin ve iletişim
kanallarının gelişmesi, yaygınlaşması ile beraber böyle iğrençlikler daha fazla
gün yüzüne çıkmaya başlamış ve insanlığı önüne kaçamayacağı bir biçimde
konmuştur.
Bu konuda Batıda
yaşanmış nice bilinen vaka olmasına rağmen, bazı kepaze ve alçak kafalar,
bunları doğuya, İslam’a bir saldırı olarak yönlendirmeye, etiketlendirmeye
çalışmışlardır.
Batıda bilinen adli
vakaların dışında pek çok kez bu iğrençlikler gün yüzüne çıkarılmıştır.
Bunların ilk akla gelenleri Hollywood alemindeki meşhur partilerde meşhur
yönetmenler, oyuncular ve yapımcıların baş rolde oldukları pedofili ve tecavüz
vakaları; Hıristiyan din adamlarının karıştığı onlarca vaka ve dilenen kuru
kuruya özürler; Zengin ve güçlü ailelerin karıştığı skandallar; Kraliyet
ailelerinde olup bitenler; Ve daha niceleri.......
Öte yandan çiçek
çocukları, cinsel özgürlük masalları, eşcinselliğin övülüp teşvik edilmesi,
görsel medyada kullanılan aşırı cinsellik, alkol tüketimin teşviki, çok
satanlar listesine kadar yükseltilen erotik paçavralar ve daha niceleri........
Tamamına yakını,
toplumların ahlak ve davranış kurallarını yıkmaya; Bireylerin bilinçaltlarına
ahlaksızlığı yerleştirmeye ve bu hastalıklı cinsel dürtüleri kabartmaya yönelik
çabalardır.
Ülkemizde de bu konuda
yüzlerce örnek bulunmaktadır. En öne çıkanları her türlü ahlak dışılığı
kutsayan ve normalmiş gibi yayan diziler ile nedeni bilinmeyen bir biçimde
kutsanan yazarların yazdıkları kitaplardaki ahlaksızlıkların, kepazeliklerin ve
hastalıklı ruhların bulunduğu sayfalardır. Ayrıca haber gazetesi olarak kendini
adlandıran pek çok önemli gazetelerin sayfalarında ki bu konuları aşırı
istismar eden haber, manşet ve görsellerdir. Tabii ki müzik yaptığını iddia
edip, konser ve kliplerinde koca koca kıçlarını ve göğüslerini gözlerimize
zoomlayanları da unutmamalıyız.
Her yanımızda bu
konudaki sömürüler bolca yer aldığından örneklerimiz bile anlatmaya kâfi
gelmemekte. Mesela reklamların vahşi ve kuralsız biçimde kullandığı pedofilinin
sınırlarında dolaşan cinsellik; Moda diye bize yutturulan ahlaksız bedenler
veya insani yardım konularını bile dejenere ederek takvimler basan ve soyunmak
için bu konuları bile bahane eden çıplak beyinler…. Daha niceleri……..
En acısı ise bu kadar rezilliğin,
kepazeliğin, ahlaksızlığın sanat, gösteri, özgürlük, moda, tanıtım, müzik vd
olarak bizlere sunan, tabular yıktığını anlatan ve kanıksamamız için övgülerle,
manşetlerle, pişkinliklerle arkasından gidenler; Bugün aynı kepazelik ile, aynı
alçaklı ile mağdurların daha da zarar görmesi pahasına bu olayları kendi
bencil, kendi iğrenç çıkarlarına alet ederek kullanmalarıdır.
Sözün bittiği bu noktalarda
Çüşşşş….. Oha….. demek bile kafi olmazken; En sabırlımız, en soğukkanlımız, en
tepkisiz olanımızdan bile bu kadar hafif kalan bir kıpırdamayı ummak makul bir
sondur.
Kim bilir bu tepkiler, bu
kıpırdamalar çoğaldıkça, vücudun mikroplara verdiği hapşırık refleksi ile
birlikte, bir anda, güçlü bir biçimde beynimizde, ciğerlerimizde ki hastalıklı
düşünceleri, dokuları dışarı atar, kurtuluruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder