Ülkemizde yüzyılları
bulan bir NEFRET KAZANI yanmaktadır. Bu kazanı koruyan, besleyen ve lavlarını
yayan sistemli ve korunaklı bir ekip tüm gücü ile can siperane çalışmaktadır.
Toplumun değişik
katmanlarında, değişik formatlarda bu kazanı körükleyen ve etkilerini
genişleten muazzam bir yapı bulunmakta.
Başımıza hangi felaket
geldi ve gelecek ise tek müsebbibi bu kazandır. Bu kazan Osmanlının son
zamanlarında kuruldu ve günümüze büyüyerek, kaynayarak tüm zararlı etkileri ile
geldi. Zaman zaman soğumaya bırakılsa da hiç bir zaman altına odun atılmaktan
ve körüklenmekten vazgeçilmedi.
Temel amacı devletin,
milletin belini doğrultmasını ve kendi ayakları üzerinde durmasını engellemek
olan bu kazanın içinde kaynatılıp, en ufak edilen nice değerler, nice hazineler
heba oldu gitti.
Spordan sanata,
komşuluktan ahbaplığa, dinden imana, siyaseten muhabbete her ne varsa bu kazan
içinde eritildi, yok edildi, zehirlendi.
Bu kazanı kuranlar,
harlayanlar her daim bizden birilerini bu kazana bekçi, borazan, yakıt taşıyan
ve yol açan yaptı. Çoğunluk ile Basın, sanat ve siyaset dünyasından bulup,
parlatıp ve kullandıkları ile aramızdaki nefret akışını her daim canlı ve
etkili tuttular.
Kimi zaman küslük, kimi
zaman kavga, kimi zaman gıybet, kimi zaman şiddet ve daha kötüsü çoğu zaman
terör ile daldılar aramıza. Bizi bize uzak kılıp, biz bize kızdırıp birbirimize
kırdırdılar.
Yüzyılları bulan barışı,
huzuru ve bir arada insanca yaşama akdimizi bozdurup, yaşadığımız coğrafyayı
cehenneme çevirdiler.
Bizlerde bir oyana bir
buyana koşuşturup durduk. Fanatik olanlarımızı birbirini boğazlayıp dururken,
,insanlıktan nasibini almayanlar şiddete ve teröre başvurdu. Onlarca sebep
bulundu, yüzlerce kurbanı yok etmek için boşu boşuna.
Asıl sorumlular ise
şanına şan, parasına para katıp itibarlı itibarlı yaşadılar. Ülke biraz
karışınca ve kısmen deşifre olmaya başlayınca soluğu yurtdışında, korunaklı
konutlarda aldılar.
Bizlere nefreti
aşılayan, bizlerin gözlerini bunla körelten, yüreklerimizi taşa çeviren bu
vampirlerden uzak durmadıkça bu kirli devran sürüp gider. Kendi kendimizi
kemirir, kendi acılarımızla sürünür gideriz.
O nedenle her ne olursa
olsun, bizlere nefreti, kini bulaştırıp gözümüzü gönlümüzü kör edenleri bir yana bırakıp, insanca bir yaşama yüzümüzü dönmeliyiz. Siyasette, sanatta,
sporda her yaşamın yer alanında nefreti körükleyenleri hayatımızdan
çıkarmalıyız. Bu işi meslek haline getirmiş ve her dönem kendilerine yarattıkları
nefret objeleri ile yaşamımızı zehire, ülkemizi cehenneme çevirenlere gereken
cevabı vermeliyiz.
Ülkemizin birinci ve
acil sorunu bu NEFRET KAZANIDIR. Bunu harlayanlar ve bundan beslenenler
bellidir. Bunların hiç bir kuralı, inancı ve ilkesi yoktur. Bugün iyi olanlar,
yarın kötüdür; Bugün dost olanlar yarın düşmandır, onlar için. Onların tek
hedefi bu kazanın tüm ihtişamı ile kaynaması ve etrafını yakıp yıkmasıdır.
Bunları hayata bağlayan bu kazanın ateşinin yüzlerine verdiği sıcaklık ve kızıl
alevin parlamasıdır. İnanın bunun dışında hiç bir şey onlar için anlamlı ve
değerli değildir.
Bizler çalışana, çabalayana,
kendisini bu ülkeye millete, yaptığı işe adayanlara sonsuz saygı duyup, hiç bir
şey yapmadan eleştirip, hedef gösterip, engel çıkarıp ve nefret zehrini
yayanlara karşı durup, ilgisizliğimiz ile onların bu kazanının söndürüp,
kurutmalıyız. Geri ne kadar sorun, anlaşmazlık her ne varsa kendi doğası içinde
çözülecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder