Pazar
günleri keyif zamanlarıdır. Dinlenme, kendine gelme için küçük molalardır.
Şehrin koşuşturmacısı içinde nefes alınan anlardır.
Yol
olmadığı için gidilemeyen ve daima bizim olan yaylalarımızın havası burnumuzda
tüterken, imdadımıza günümüzün standart hale gelen yerleşimleri Rezidanslar
yetişiyor. Normal bir vatandaşın çalışıp, alın teri ile harmanlayarak kazandığı
helal paralar ile üç beş tane alabileceği, hatta üç beş tanede yakın akrabaya
hediye edebileceği bu modern yapılar bir vaha misali nefes aldırıyor şehirli
insana.
Yüksekliği
artıkça manzarası ve solunan havanın kalitesi artan bu yapılarda yapılan pazar
kahvaltılarının yerini hiç bir şey tutmuyor. Yüksekliğin vermiş olduğu
dokunulmazlık duygusu ile gökyüzünün uçsuz bucaksızlığı bizlere özgürlük ve
ferahlık duygusu katarken, bir fincan kahvenin eşliğinde okunan doğru seçilmiş
gazetelerin keyfi hiç bir şeyde yok.
Burada
dikkat etmemiz gereken bir iki püf noktası var. Bunlardan birincisi kahvenin
aroması. Taze ve kaliteli kahvenin aroması insana küçük keyif adacıkları
oluşturur. İkincisi Telefonlardan uzak durmak. Ne olu ne olmaz bir skandal
patlar, bir kötü haber düşer ajanslara, bu keyfi bozmamak lazım. Diğer bir
temel konu ise gazetelerin doğru seçilmesidir. Seçtiğimiz gazete bizim yaşam standardımıza
ve tercihlerimize uygun olmalıdır. Alim Allah bir ters haber tüm günü heba
eder. Düşünsenize koltuğunuza yayılmış, harika kahvenizi yudumlarken
manşetlerde Rezidanslar Rezidanslar diye kelimeler uçuşsa havada! Nasıl da
kararır bir anda masmavi gökyüzü rezidansımın terasında. Bunu engellemek için
yayın ilkeleri düzgün olan ve medeni, demokrat ve ilerici insana uygun yayınlar
seçmeliyiz.
Mesela
gazetemizi açtığımızda şöyle bir haber bizi abandone etmemeli: "Çok garip ve anlamsız bir konu.
Ülkenin bir ucunda lokal şeyleri bile kendine sorun eden ve ülke gündemine
taşıyan, hatta cevval muhabirleri ile kendi haberini bulup manşete taşıyan bir
gazete, İstanbul'un göbeğinde, Siyasetin göbeğinde yükselen REZİDANS
Manşetlerini görmüyor ve küçük puntolarla dahi haber etme gereği duymuyor.
Konunu
muhatapları bir belediye başkanı, Milletvekili olan eşi ve ana muhalefet
partisi liderinin çocuğunun olduğu geniş yelpazeli bir gündem. Böyle bir haber
nasıl görmezden gelinebilir?
Beklenilen
konunun yanlı olarak verilip, yargı ve karar verilmiş manşetlerin atılması
değil. O çok güzel Belli başlı konularda yapılıyor. Beklenilen haberin
verilmesi, okuyucuya iletilmesidir. Zaten okur grubu belli, kendisi karar
verir.
Merak
edilen bu bir körlük müdür? Gündemden kopukluk mudur? Bilinçli bir suskunluk
mudur? Tüm durumlarda, gazete için okuyucu gözünde güvensizlik yaratan ve
çeşitli şüpheler doğurandır.
Rezidansların
mı bir dokunulmazlığı var? Olayın muhataplarının mı bir dokunulmazlığı var? Bu
bir meslek körlüğü değilse, nedir bunun gerekçesi?
Bu
konuda hiç bir haber çıkmıyorsa bile bir başarı hikâyesi olarak ta sunulamaz
mı? Devlet memuru, helal, alın teri ile birlikte çalışarak milyonlarca liralık
Rezidanslar alabiliyor. Artık eski Türkiye değil, ülke çok değişti ve refah
düzeyi yükseldi. Dünün gecekonduları artık rezidanslara dönüştü, muhteşem bir
kentsel dönüşüm hikâyesine imza atan ülkemizde Rezidanslar artık milyonların
tercih ettiği standart konutlara dönüştü. v.b
En
azında bu yapılabilirdi!"
Allahtan
aklı başında tercihler yaparak doğru gazeteler ile güne başlıyoruz. Yoksa koca
bir keyif gününü heba edecek onlarca haberden nasıl korunuruz. Burada en büyük
iş editörlere düşüyor. Bizler okuyucu olarak haber seçme şansına sahip değiliz,
ama gazetemizi seçebiliyoruz. Haber seçme işi de editörün görevi.
Neyse
fazla dağılmadan, kahvemizden şöyle bir yudum alalım soğumadan ve gazetemize
dalalım rahatça. Yeşil doğa, mavi gökyüzü, yolu olmayan memleketler, köprü
kuramayan gönüller, Ya olmasa teknolojik rezidanslar, nasıl çıkarız o kadar
merdiveni durmadan.
Hayırlı
Pazarlar....
Not: 11 Temmuz 2015 tarihinde Radikal blog tarafından SANSÜRLENEN "
Radikal'in Rezidans Suskunluğu
isimli yazının bu şekilde kamufle edilerek tekrar yayınlanmasını sağlamak için bu yazı yayzıldı. Bakalım bu sefer SANSÜRDEN kaçabilecek miyiz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder