Hayatımızda
hiç rezidans görmedik. Bırakın içini, yakınından bile geçmedik. Biz kim
REZİDANS kim.
Ama
böyle deyip insan uzak duramıyor bazı şeylerden, bazı çelişkilerden. Bir
haftadır bir REZİDANS furyası almış başını gidiyor. Ama ne hikmetse Radikal ve
blogta bu konuda tek satır yok! Anlaşılmaz bir durum. Farklı medya
kaynaklarında ise konu dallanıp budaklanmış. İçine dalınca neler var neler.
Bizi şaşırtan ise Memleketi ne kadar da az tanıdığımız olmuş. İşte küçük bir
özet yaşadığımız şaşkınlık hakkında bilgi veren:
Allah herkese böyle evlat nasip etsin
"Kızıma haram yememesini öğrettim, kul hakkı yememesini
öğrettim, onlar bunu gayet iyi biliyorlar. Hepsi onurlular, pırıl pırıl
insanlar. Onlarla gurur duyuyorum, onur duyuyorum. Onlar alın teriyle
kazandılar, kul hakkı yemediler, hırsızlık yapmadılar. Onlarla gurur duyuyorum,
onları seviyorum, onlarla her zaman övünç duyuyorum."
Ne
diyelim bu memlekette haram yememesi öğretilir, kul hakkı yememesini öğretilir,
onurlu, pırıl pırıl insanlar yetiştirilir ise, gurur duyarak, onur duyarak,
alın teriyle kazanır, kul hakkı yemeden, hırsızlık yapmadan Herkesin evladı
REZİDANSLAR alabilir. İşte o zaman Onlarla gurur duyar, onları sever, onlarla
her zaman övünç duyarız. Bu konuda bizlere örnek olan böyüklerimize de hörmet
ve şükranlarımızı sunarız.
Memleket Nasıl bi Kalkınmış Nasıl bi Kalkınmış
Günlük
koşuşturmaca içinde hayata büyük gözlükler ile bakamıyoruz. Mikro sorunlar ile
gerçekleri göremiyoruz. En mesela memleketimizin nasıl bir ekonomik devrim
yaptığını, nasıl bir kalkınma hamlesi ile müreffeh ülkeler seviyesine geldiğini
anlayamıyoruz. Gözümüzde büyüttüğümüz bazı şeylerin nasıl sıradanlaştığını
algılayamıyoruz. Bunu en son REZİDANS furyasında anladık. Bizler eski Türkiye
alışkanlığı ile REZİDANS olayını lüks, ulaşılmaz, aşırı pahalı bir konut olarak
bilirken çıkan haberler, yapılan açıklamalar ile nasılda ülkemiz gerçeklerinden
kopuk olduğumuzu ağzımız 5 karıştan fazla açık kalarak izliyoruz. Meğersem
ülkemde,
“657’ye tabi olup, üç
beş ek iş ile onlarca REZİDANS alınabiliyormuş. Birazda ailemiz destek çıkarsa
bu daha da kolay gerçekleşebiliyormuş”
Vay
anasını sayın seyirciler, ne kadarda kopuk yaşıyormuşuz memleketten. Bize kalsa
hiç yemeden 100’lerce sene çalışarak elde edilebilecek bir servet halbuki en
başta helal kriterine uygun olmak üzere ,biraz alın teri biraz ek iş, biraz
aile desteği ve birazda Allah’ın Yürü ya kulum demesi (Kısmet) ile kolayca
halloluyormuş.
Bu
kopukluk büyük ihtimal takip ettiğimiz medyadan olmalı. Yıllardır battık
batıyoruz, memeleket hırsız dolu, iş yapan, taş üstüne taş koyan yok diye
kafamızı ütülediler. Sanıyoruz ki memlekette dürüst siyasetçi, iş adamı
kalmamış, memleket felaket bir ekonomik hal içinde. Ne alaka….. Ne alaka….. Gel
de şimdi hangi yalana inan…. Mantık çerçevesinde mutlak biri yalan… Ama hangi
taraf acaba!
Ha
bi de Altın Klozet, Kaçak saray olayı vardı. Şimdide kafam oraya kaydı bir anda….
Sifon çekilmiş miydi, çimler biçilmiş miydi, ayran ekşimiş miydi, Karacaoğlan bu
günleri bilmiş miydi?
Ne
şiir amma…. Bu satırlar sonunda kendini gösteriverdi usulca nakaratı
hatıralarımızda;
…..
Dostum
dostum
Güzel
dostum
Bu
ne beter çizgidir bu
Bu
ne çıldırtan denge
Yaprak
döker bir yanımız
Bir
yanımız bahar bahçe
………
Nerde
o eski bayramlar! Nerde o eski insanlar! Nerde o eski şarkılar! Nerde o eski
kırık dökük yapılar…. Nerde o eski fakir fukara mutluluklar….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder