Başarının ölçütü küçük nüanslar ile farklılık gösterse de,
genel kabul gören, en tepeye çıkmak, en önde varmak gibi, bir numarayı
hedefleyen en'lerin en üstüdür. Futbolda şampiyonluk tek ölçüt iken, ikincilik
veya yan kupalar geçici teselli sağlayan sonuçlardır. Süregelen sezonlarda üst
düzey takımlar için mutlak başarı, kupaya uzanmak, sezonu tepede tamamlamaktır.
Siyasette ise başarı seçim kazanmak, iktidara uzanmaktır. Mazbata nihai
hedeftir.
Başarısızlık zamanlarında yöneticiler/yarışanlar,
taraftarlarınca ve medyaca hedef tahtasında yer alırlar. Bundan sıyrılmak için
ilk hamleyi genelde yöneticiler yapar. Eskiyi kovup, yeniyi getirerek.
Başarısızlık sürdükçe sıra onlara da gelir. Kimi istifa eder, kimi seçimle
güven tazelemek ister. Eğer hala başarı gelmiyorsa taraftar takıma/partiye
sırtını döner ve yalnızlığa mahkûm eder. İşte o zaman yöneticilerin gitmekten
başka çaresi kalmaz.
Böyle umutsuz zamanlarda yöneticiler risk almazlar ve en
garanti yöntemler ile doğrudan sonuca gitmeye çalışırlar. Burada karşılarına
ekonomik ve mental zorluklar en büyük engel olarak çıkar. Çünkü başarı için en
garanti yöntem başarılı olanları tarafına çekmekle olur. Bu pahalı ve ikna
süreçleri zor anlardır. Hem paradan hem de prensiplerden tavizler verilemeye
başlanır. Bu tavizler ve maliyet yükseldikçe, tercihlerde alt basamaklara doğru
inme başlar.
Futbolda tercih edilen yöntem, başarılı takımların kadroda
yer bulamayan gözden düşen yıldızları ile kendini ispat etmemiş gelecek vaat
eden genç oyuncuların kurtarıcı olarak seçilmesidir. Siyasette de bunun
karşılığı, kendi partisinde yer bulamayan, parti kuramayan, eskiden öne çıkmış
siyasilere yer açmaktır.
Futbolda bir ara Beşiktaş bunu fazlası ile yapıyordu. Başta
Fenerbahçe olmak üzere, gözden düşmüş, yaşı ilerlemiş oyuncular ile, değerinden
fazla ödeyerek aldığı Anadolu'nun toy çocukları ile başarı arıyordu. Ne yazık
ki çoğunlukla kayıp olan sezonlar ile neticeleniyordu bu süreç. Çünkü aynı dönemlerde
rakipleri kendini ispatlayan genç ve öz güveni yüksek oyuncular ile, Avrupa'da
kalburüstü statüdeki yabancıları bir araya getirip, başarıya ulaşıyorlardı.
Beşiktaş ne zaman ki öz kaynaklarına dönüp, kendi yapısına uygun başarıya aç
yetenekleri bir araya getiriyorsa başarıya ve teveccühe mazhar oluyordu.
Futboldaki devşirme oyuncular ile başarı arayışı ve
kongreler ile güven tazeleme denemeleri siyasette de karşılığını benzer
şekillerde buluyor. Son dönemde yoğun olarak CHP'de bu yöntem deneniyor. Sağın
kenarda kalmış veya öne çıkamamış ağır toplarını kadroya katan parti kısa
sürede girdiği seçimlerde göreceli olarak oy artışı sağlamış görünse de, bu
yeni yöntem kendi tabanında tepkilere neden olup, kopuşlara yol açıyor.
Son cumhurbaşkanlığı seçiminde en üst düzeyden denenen bu
yöntem, CHP geçmişine ve parti genlerine aykırı bir uçta yer alması nedeni ile
ciddi ve tolere edilmesi zor tepkilere yol açtı. Seçim sonrası başarısızlığı
ile birlikte kontrol dışına çıkmasından ve yönetimin kayıp edilmesine varacak
etkilerinden çekinildiğinden olağanüstü kurultay ile tepkiler kontrol edildi.
Bizce tamamen bu olumsuzlukları bertaraf etmek amacı ile
mizansen olarak, düzenlenmiş olan bu kurultay güzel bir piyes idi. Amaç
yönetimin elini güçlendirmek ve dizayn işlemini tamamlamak idi. Kurultaydan
geriye kalan "Rakı masasındakilerin" partiden uzaklaştırılması ile
Bekaroğlu ve Berberoğlu'nun tepeden inme ve sıkıntısız bir biçimde partinin en
üst kurullarına yerleşmelerini sağlamaktı. Aslına bakılırsa seçim yenilgisi
partinin dizaynı ve yönetimin mutlak kontrolü için bir fırsata dönüştü.
Ama futbolda olduğu gibi dışarıdan rakiplerden monte
transferler ile özünden uzak bir takım kurgusu ile sahada kazanmak mümkün
değil. Her iki alanda sonuca takım çalışması ve taraftar desteği ile
varabilmektedir. Kâğıt üzerindeki hiç bir hesap sahaya aynı doğrultuda
yansımamaktadır.
Siyaset ile futboldaki bu benzetmeleri yaptığımız sırada
"Çarşı ile CHP"nin aynı kulvarda buluşması da çok enteresan. Tek
ortak noktaları "Her şeye karşı olmaları" olan iki tarafı bir araya
getiren nasıl bir iklimdir bilinmez. Bilinen bir şey var ki spora siyasetin
karışması hiç hayırlı bir girişim değildir. Birbir alanları dışında kurulan bu
beraberliğin ne kendileri, ne sektörleri, ne de taraftarları açısından güzel
şeyler vaat etmektedir.
Nasıl ki başarı için yapay, devşirme tedbirler bir işe
yaramamakta ise, farklı sektörler arası birliktelikteler de aynı verimsizliğe,
aynı sonuçsuzluğa ve aynı umutsuzluğa doğru yelken açmaktan başka bir şey
değildir.
(ilk yayın tarihi:18.09.2014 13:50:00)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder