Adı Yılmaz..... Bilmiyoruz
gerçekten yılmaz mı?.... Soy adı Özdil.... Gerçekten az ve öz yazarak, dilin
tüm inceliklerini kullanabiliyor. Bir seriye bağladığı İsim - Şehir
yayınlarının "Bitki" tanıtımında kendisi şu şekilde tanımlanıyor;
"Yılmaz Özdilden yine
vurucu, yine eğlenceli ve hep düşündürücü yazılar..."Özdilden düşündüren,
hüzünlendiren, güldüren, sinirlendiren, hayranlık uyandırıcı bir dil ustalığına
sahip yeni bir eser..."
Yazdıkları ile ve vuruyor hem
eğlendiriyor! Bu kadar dayağı yiyip eğlenen biri doğal olarak bir süre sonra
durup düşünmeye de başlıyor... 3 aşamada gönülleri fethediyor.
Tabi bazen yanlışlıkta yapmıyor
değil. Bazen yanlış zamanda yanlış kişiye vurup onun eğlenmesini bekliyor. Yas
evinde fıkra anlatan şaklaban durumuna düşebiliyor insan
İnsan demişken serinin ikinci
kitabına geçiş te yapalım burdan, "Hayvan"
Hayvanın tanıtımında değişik bir
tarz ile dikkat çekmeyi başarıyor;
"Bir İgnliiz üvinersitesinde
ypalın arşaıtramya gröe, klemileirn hrflareinin hnagi srıdaa yzaldıklarıı
ömneli dğeliimş asılnda... Öenmli oaln, briinci ve sonncuu herflarin yrenide
olamsımyış... Çnküü, kleimleri hraf hraf dğeil, btüün oalark oykuormuşsz...
Ardakai hraflrein sırsaı kıraşık da osla düüzgn ouknuyormuş.
Trüban bduur.
Tartıışlan mselee ne oulrsa
olusn, bşınaa ve sounna "trüban" koyğduunda, aarda ypılaan yaınlşları
görmeszin...
Yaınlşları düüzgn gbii oukmyaa,
düüzgn gbii anlmaaya bşlarsaın."
Bruradan alnlıyourz ki igniliz
ünviesitelerine dğer veryior. Önemli yanıi... Bilimi ve bilimsel olanı
seviyor... Hele bi de İngilizse tadına doyamıyor.
Hayvan'nın tanıtımından
anladığımız kadarı ile eğer böyle bir teori işe yarıyorsa kendisi açısından
trüban yerine Erdğoan koyarsak fazla ileri gitmiş olmayız... Özel ilgi alanı
bu.... Varsa yoksa Erdğoan... Sanırsınız ki göbekleri beraber kesilmiş....
Serinin 3.sü en vurucu ama en
eğlencesizi oldu. Onu uyarmıştık Hayvan'da.... Her şeyin bir yeri zamanı var
diye... Tamam eğlencelisin, sivri dillisin,kıpır kıpırsın... Havaya
girmişsin... Mahallende popülersin... Sırtında sıvazlanacak yer kalmadı...
Ama Yılmaz sen daha iyi bilirsin
ki bu memlekette bir siyasetçilerin bir de artistlerin normal hayatları yoktur.
Hele birde başarılı isen, popüler isen yediğine, içtiğine ve de ettiğine dikkat
kesileceksin....
Bak nerden nereye geldi
olay...Bitki-Hayvan sorun yok! Ama iş artisliğe gelince nasılda lastik
patlayıverdi birden.
Tamam kitabn ynei çkımış.... Soma
kazsaına denk glemiş... PR lazım...Satşı lazmı. Ama zamanlaman yanlış....
"Maden kazasında ölen
çocuklar, Tayyip Erdoğan'ın seçim mitinglerinde parayla taşıdığı işçiler.
Ceplerine para koyup tezahürat yaptırıyorlar. Dolayısıyla Başbakan 'Bu
çocukların ölmesi normal' diyor.. Normal demek gerçekten.. Çalışma Bakanı'yla
CHP'li Özgür Özel arasında bu konu da bir polemik geçmişti; Bakan 'Ne yani, bir
maden sahibinn bir partiyi sevmesi yasak mı' demişti.. Dolayısıyla burada ben
Başbakan'a katılıyorum. Yani bu olan biten normaldir, hatta müstahaktır bile
denebilir."
Şimdi bu laflar hiç oldu mu?
Yakıştı mı sana! Sırası mı acaba! Beklesen olayın sıcaklığı geçse, halbu ki ne cevherler
çıkar buradan sana. Cevher demişken madencilik ölümüne yapılıyor ülkemizde...
Belki de bu kazadan sonra ders çıkarır daha güvenli bir hale gelir o da... Hem
sen hem madenci daha rahat eder ulaşırken cevherlere... Ama bir acele bir
acele.... Artiz....
Senin bu yaptığın beni yıllar
öncesine götürdü, ortaokul yıllarına. Sınıfımızda senin gibi nükteli, laf
cambazı bir çocuk vardı. Arkadaşlarının açıklarını, defolarını bulur, laf
ebelikleri ile eğlenceli bir hale getirir, keyfimize keyif katardı. Onun bu
hali öğretmenlerinde hoşuna gider, onun konuşturup gülerlerdi. Günün birinde
sınıfa bir müfettiş gelmişti. Hem de o çocuğu en fazla seven, kollayan bir
öğretmenin dersi idi. Huylu huyundan vazgeçmez ya! Pohpohlanmak, hocalara şirin
görünmek kanına işlemiş ya! Bu haylaz bir yerde aynı laf ebeliğini müfettişe
yapmaz mı... Ama ne laf! Biz dahil öğretmen hepimiz yerin dibine girdik. Yer
yarılsa inan hoca anında atardı kendini ilk yarıktan aşağıya. Müfettiş dondu
kaldı, hocaya bakakaldı. Hoca o keskin dondurucu sessizlikte ani bir refleks
ile okkalı bir tokadı yapıştırmıştı o çocuğun suratına "Seni edepsiz, çık
dışarı" edası ile. "O AN" hepimiz donmuştuk ve o tokat ile
kendimize gelmiştik... İlk orda dikkat kesilmiştim, edpesiz sözcüğüne.
Her neyse geçmiş işte geliyor
bizimle beraber nereye gitsek. Zordur geriye sarmak, düzeltmek bazen. Sen de
düzeltmeye çalışmışsın devirdiğin canları...
'Bunların ölümü müstehaktır'
diyen ben değilim. Şimdi burada asıl mesele şu... İftira atıyorlar. Somali'ye
ağlayanlar, Soma'da insanları yumruklayıp tekmeleyenler şimdi cambaza bak
numarasıyla kendi katliamlarını başka yöne çekmeye çalışıyorlar. Ben oraların
çocuğuyum. Çok açık bir şekilde söylüyorum; bu attıkları manşetlere, acının en
derinden yaşandığı Soma'da bile 'Yılmaz Özdil bu lafı söylemiştir' diyecek bir
Allah'ın kulu bulamazsınız."
Ne yani bu mudur diyeceğin! Sen
dili zengin gönlü zengin bir adamsın... Açtığın bu yaraları hem dilince hem de
gönlünden kopan yeni kitabının geliri ile düzeltebilirsin kanımca...
Umuyorum ki yeni çıkan kitabının
gelirini SOMA'ya bağışlamaktan büyük bir onur duyacak ve hiç bir şey kayıp
etmeyeceksin.... Sayende bir nebzede olsun merhem olacak geride kalan gönlü
yaralı Soma'lıya... Ne de olsa oraların çocuğusun ya, ilk senin koşman lazım
gelir yanlarına....
Seni gidi seni yine laf
yaramazlığı yapmadan geri duramıyor işte... Soma.... Somalı! Seni hınzır seni
:(
Ama hiç komik değil... Shane on
you Mr Özdil! Shame on you! (İngilizcesi de pek havalı oluyor canım...)
Bu da sana MÜSTEHAK Yılmaz....
(ilk yayın tarihi:20.05.2014 10:37:07)
(ilk yayın tarihi:20.05.2014 10:37:07)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder