7 Haziran 2014

Bu da Sana MÜSTEHAK Yılmaz....

Adı Yılmaz..... Bilmiyoruz gerçekten yılmaz mı?.... Soy adı Özdil.... Gerçekten az ve öz yazarak, dilin tüm inceliklerini kullanabiliyor. Bir seriye bağladığı İsim - Şehir yayınlarının "Bitki" tanıtımında kendisi şu şekilde tanımlanıyor;

"Yılmaz Özdilden yine vurucu, yine eğlenceli ve hep düşündürücü yazılar..."Özdilden düşündüren, hüzünlendiren, güldüren, sinirlendiren, hayranlık uyandırıcı bir dil ustalığına sahip yeni bir eser..."

Yazdıkları ile ve vuruyor hem eğlendiriyor! Bu kadar dayağı yiyip eğlenen biri doğal olarak bir süre sonra durup düşünmeye de başlıyor... 3 aşamada gönülleri fethediyor.

Tabi bazen yanlışlıkta yapmıyor değil. Bazen yanlış zamanda yanlış kişiye vurup onun eğlenmesini bekliyor. Yas evinde fıkra anlatan şaklaban durumuna düşebiliyor insan

İnsan demişken serinin ikinci kitabına geçiş te yapalım burdan, "Hayvan"

Hayvanın tanıtımında değişik bir tarz ile dikkat çekmeyi başarıyor;
"Bir İgnliiz üvinersitesinde ypalın arşaıtramya gröe, klemileirn hrflareinin hnagi srıdaa yzaldıklarıı ömneli dğeliimş asılnda... Öenmli oaln, briinci ve sonncuu herflarin yrenide olamsımyış... Çnküü, kleimleri hraf hraf dğeil, btüün oalark oykuormuşsz... Ardakai hraflrein sırsaı kıraşık da osla düüzgn ouknuyormuş.
Trüban bduur.
Tartıışlan mselee ne oulrsa olusn, bşınaa ve sounna "trüban" koyğduunda, aarda ypılaan yaınlşları görmeszin...
Yaınlşları düüzgn gbii oukmyaa, düüzgn gbii anlmaaya bşlarsaın."

Bruradan alnlıyourz ki igniliz ünviesitelerine dğer veryior. Önemli yanıi... Bilimi ve bilimsel olanı seviyor... Hele bi de İngilizse tadına doyamıyor.

Hayvan'nın tanıtımından anladığımız kadarı ile eğer böyle bir teori işe yarıyorsa kendisi açısından trüban yerine Erdğoan koyarsak fazla ileri gitmiş olmayız... Özel ilgi alanı bu.... Varsa yoksa Erdğoan... Sanırsınız ki göbekleri beraber kesilmiş....

Serinin 3.sü en vurucu ama en eğlencesizi oldu. Onu uyarmıştık Hayvan'da.... Her şeyin bir yeri zamanı var diye... Tamam eğlencelisin, sivri dillisin,kıpır kıpırsın... Havaya girmişsin... Mahallende popülersin... Sırtında sıvazlanacak yer kalmadı...


Ama Yılmaz sen daha iyi bilirsin ki bu memlekette bir siyasetçilerin bir de artistlerin normal hayatları yoktur. Hele birde başarılı isen, popüler isen yediğine, içtiğine ve de ettiğine dikkat kesileceksin....

Bak nerden nereye geldi olay...Bitki-Hayvan sorun yok! Ama iş artisliğe gelince nasılda lastik patlayıverdi birden.

Tamam kitabn ynei çkımış.... Soma kazsaına denk glemiş... PR lazım...Satşı lazmı. Ama zamanlaman yanlış....

"Maden kazasında ölen çocuklar, Tayyip Erdoğan'ın seçim mitinglerinde parayla taşıdığı işçiler. Ceplerine para koyup tezahürat yaptırıyorlar. Dolayısıyla Başbakan 'Bu çocukların ölmesi normal' diyor.. Normal demek gerçekten.. Çalışma Bakanı'yla CHP'li Özgür Özel arasında bu konu da bir polemik geçmişti; Bakan 'Ne yani, bir maden sahibinn bir partiyi sevmesi yasak mı' demişti.. Dolayısıyla burada ben Başbakan'a katılıyorum. Yani bu olan biten normaldir, hatta müstahaktır bile denebilir."

Şimdi bu laflar hiç oldu mu? Yakıştı mı sana! Sırası mı acaba! Beklesen olayın sıcaklığı geçse, halbu ki ne cevherler çıkar buradan sana. Cevher demişken madencilik ölümüne yapılıyor ülkemizde... Belki de bu kazadan sonra ders çıkarır daha güvenli bir hale gelir o da... Hem sen hem madenci daha rahat eder ulaşırken cevherlere... Ama bir acele bir acele.... Artiz....

Senin bu yaptığın beni yıllar öncesine götürdü, ortaokul yıllarına. Sınıfımızda senin gibi nükteli, laf cambazı bir çocuk vardı. Arkadaşlarının açıklarını, defolarını bulur, laf ebelikleri ile eğlenceli bir hale getirir, keyfimize keyif katardı. Onun bu hali öğretmenlerinde hoşuna gider, onun konuşturup gülerlerdi. Günün birinde sınıfa bir müfettiş gelmişti. Hem de o çocuğu en fazla seven, kollayan bir öğretmenin dersi idi. Huylu huyundan vazgeçmez ya! Pohpohlanmak, hocalara şirin görünmek kanına işlemiş ya! Bu haylaz bir yerde aynı laf ebeliğini müfettişe yapmaz mı... Ama ne laf! Biz dahil öğretmen hepimiz yerin dibine girdik. Yer yarılsa inan hoca anında atardı kendini ilk yarıktan aşağıya. Müfettiş dondu kaldı, hocaya bakakaldı. Hoca o keskin dondurucu sessizlikte ani bir refleks ile okkalı bir tokadı yapıştırmıştı o çocuğun suratına "Seni edepsiz, çık dışarı" edası ile. "O AN" hepimiz donmuştuk ve o tokat ile kendimize gelmiştik... İlk orda dikkat kesilmiştim, edpesiz sözcüğüne.

Her neyse geçmiş işte geliyor bizimle beraber nereye gitsek. Zordur geriye sarmak, düzeltmek bazen. Sen de düzeltmeye çalışmışsın devirdiğin canları...

'Bunların ölümü müstehaktır' diyen ben değilim. Şimdi burada asıl mesele şu... İftira atıyorlar. Somali'ye ağlayanlar, Soma'da insanları yumruklayıp tekmeleyenler şimdi cambaza bak numarasıyla kendi katliamlarını başka yöne çekmeye çalışıyorlar. Ben oraların çocuğuyum. Çok açık bir şekilde söylüyorum; bu attıkları manşetlere, acının en derinden yaşandığı Soma'da bile 'Yılmaz Özdil bu lafı söylemiştir' diyecek bir Allah'ın kulu bulamazsınız."

Ne yani bu mudur diyeceğin! Sen dili zengin gönlü zengin bir adamsın... Açtığın bu yaraları hem dilince hem de gönlünden kopan yeni kitabının geliri ile düzeltebilirsin kanımca...

Umuyorum ki yeni çıkan kitabının gelirini SOMA'ya bağışlamaktan büyük bir onur duyacak ve hiç bir şey kayıp etmeyeceksin.... Sayende bir nebzede olsun merhem olacak geride kalan gönlü yaralı Soma'lıya... Ne de olsa oraların çocuğusun ya, ilk senin koşman lazım gelir yanlarına....

Seni gidi seni yine laf yaramazlığı yapmadan geri duramıyor işte... Soma.... Somalı! Seni hınzır seni :(

Ama hiç komik değil... Shane on you Mr Özdil! Shame on you! (İngilizcesi de pek havalı oluyor canım...)

Bu da sana MÜSTEHAK Yılmaz....

(ilk yayın tarihi:20.05.2014 10:37:07)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder