3 Aralık 2016

Memleketin Canı Yanarken Kimlerin Cebi Dolar

Bir gazetenin haberi verme biçimi veya Twitter’da hangi tag’ı açma/tag’ın peşine takılmanın neticesinde, bu eylemi yapanların hakkında en geçerli ve en isabetli değerlendirmeleri yapmamızı sağlar.

Haberin yeri, puntosu, kullanılan görseli, görselin açısı, yazının rengi ve vurdu yapılan temaları haberin niyetini belli eder. Ya da twitterda “Dolar al bankadan paranı çek” şeklinde bir tag açan/ona destek çıkanın amacını/aidiyetini çözmenin zorluğu bulunmakta mıdır acaba?

Ülkemizde bu algı oyunlarını, subliminal saldırıları sistematik ve yoğun bir biçimde kullanan yerleşik ve güçlü bir düzen var.

İyi, olumlu, pozitif etkiler yaratacak, birlik beraberliği ve yaşama arzusunu yükseltecek, insanları mutlu edecek bir gelişme, bir olay vb olduğunda, bu ekip hemen bunu azaltmanın, tersine döndürmenin, gündemden düşürmenin veya değersizleştirmenin bir yolunu bularak bir bu açıdan saldırmaktalar. Bu saldırılar ile bu güzel şeylere vesile olanları pişman etmekte, mutlu olanları ise anlamsızlıklar girdabında huzursuz bir boşluğa itmektedirler.

Mesela hayatın her alanında yaşanan başarılarda, yeniliklerde, ilerlemelerde bunlar mutlaka devreye girmektedirler. Örnek olarak ülkemizin Marmaray, 3. köprü, Hızlı Tren, Uzaya gönderilen uydular, bastırılan acımasız kanlı darbe girişimi, Avrupa kupasına mucizevî biçimde katılmamız, son olarak Anayasa ve Cumhurbaşkanlığı konusunda varılan hayati mutabakat ve daha onlarca gurur duyulacak, tarihi değiştirecek, geleceğe büyük bir güven umutla bakmamızı sağlayacak şeyler bu kurulu düzence sabote edilmekte ve yeterince toplumda içselleştirilemeden, farkına ve önemine varılmadan gündemden düşürülmektedirler. Bunlar kesinlikle bilerek yapılmakta ve toplumsal mutluluğun, gururunun ve birlikteliğin önüne set çekilmektedir.


Her hangi bir olumlu gelişme olmadığı zamanlarda veya ileriye dönük büyük değişim planları olduğunda da bu ekipler durmamakta, her türlü yöntemlerde, argümanlarla topluma sürekli olarak "Negatif" bir algı pompalamaktadırlar. Bunlarda yalan, kurgu, iftira, şantaj, tehdit, cinayet, suikast, kaza, sabotaj ve daha aklımızın almayacağı vatana/millete/insanlığa ihanet, ahlak dışı her türlü davranış kullanılmaktadır.

Kimi rastgele, kimi kurgusal, kimi hayatın günlük akışında münferit gelişen her türlü konu amaçlarına hizmet ettiği durumda köpürtülerek, abartılarak, deformasyona uğratılarak hedefe koydukları aleyhine bir silah olarak kullanılmakta ve toplum bu yönde doldurularak ileri ki operasyonlarında kullanışlı hale getirilmek amaçlanmaktadır.

Tüm bunlara ek olarak bu ve benzeri olayları manşete çeken, yazar, okur yorum, muhabir gibi tüm imkânları ile bunlara destek veren ve bu konuda başlı başına algı operasyonları yapan bir sürü gazete ne yazık ki bulunmaktadır. Kimi kapanıp kayıp olsa da yerine hemen bir yenisi konulmaktadır.

O kadar yanılmış, yalanlanmış ve kurgulanmış haberi, manşeti ve basın faaliyeti deşifre olmuş bu gazetelerinin pek çoğunun hala yüzünün kızarmamış ve tüm bunların hesabını yargı önünde vermemiş olması bunların arkasındaki gücün etkisini göstermektedir.

Tek bir misal ile bile örneklemek istesek çok uzak zamanlara, çok karmaşık denklemlere dalmamıza gerek yoktur. Peşi sıra yakın zamanlara da meydana gelen olaylara ve verilen tepkilere bakmak yeterli olacaktır.

Mesela bir gazetenin haberlerine tepki gösterilse veya bir çalışanın terörden/cinayetten bile adli işleme tabi tutulması sonucunda tüm destekçilerinin kapılara, kollara, camlara, çatılara geçmiş olsuna/desteğe ve yargıya baskıya gelmeleri kanıksanarak, hiçbir özgürlük/demokrasi/hukuk yanlılarını rahatsız etmemektedir. Ülkenin içi işlerine/yargısına/toplumsal dinamiklerine devlet başkanlarının/bakanlarının/vekillerinin/elçilerinin müdahale etmesi bunların kanına dokunmamaktadır. Bu baskılar ile karar alan veya alamayanların evrensel meslek ilkelerine bir haller olmamaktadır.

Ya da, öncesinde, onlarca olay daha sıcaklığını kayıp etmemişken (patlayan bombalar, patlayan tuzaklar ve hendeklerle harap olan şehirler gibi), yüzlerce masum insanımızın kanı kurumamışken, 15 Temmuz gecesi yaşanan tarihin en acımasız, en kanlı ve en hain darbe girişimlerinden biri sonrası bile bu DEMOKRASİ/ÖZGÜRLÜK DÜŞKÜNLERİNİN pespaye, çirkin halleri unutulmaz utançlar olarak örnek gösterilebilir.

Bunlar öyle çirkef öyle hain ve öyle insanlık dışı bir yapıdadırlar ki işlerine geldiğinde "cenazeleri düğüne düğünleri cenazelere çeviren" kahpelikleri yapabilecek seviyededirler."

Ve en acısı şudur ki, bu yerleşik düzenin bizden görünen, bizden beslenen, bizden üreyen sadık hizmetkarları bizden olamayanlardan daha fazla kendini yırtmakta ve bize zarar vererek bağlı olduklarına yaranmak yarışına girmektedirler. O kadar büyük bir bağlılık vardır ki bunlar “Sahiplerinin bkn’nu bal memleketlerinin balınını bk bellerler.”

O yüzden bunlardan bir fayda beklemeyi, düzelip yola gelmelerini ummanın saflığına düşmenin sonucu yüzyılı bulan düşkünlüğümüzün devamı olacaktır.

Bizlerin hangi görüş/hangi inanç çatısı altında olursak olalım ayrımına takılmadan yapmamız gereken öncelikle memleketi bunların elinden kurtarmak ve vatanımıza sahip çıkmak olmalıdır. Vatan vatanseverlerin ahlaklı ellerinde olduktan sonra kimin nasıl idare ettiğinin önceliği bulunmamaktadır. Öncelik Vatanı vatan evlatlarının yönetmesidir. Sonrası mutlaka uygun bir yol bulunur. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder