ABD'de tarihe geçecek bir başkanlık seçimi
sonuçlanıyor. Aşırı tarafgil ve aşırı kayırmacı bir destek ile aynı aşırılıkta
bir öteleme ve kabullenmeme arasında bir seçim oldu.
Seçimi yapacak olanı baskı altına alan ve seçimi
anlamsızlaştıran bir kampanya yürütüldü. Neredeyse "seçime ne gerek var,
başkan belli" noktasına gelen demokrasi masalının saçmalıklar kraliçesi
yaşandı.
Sözde ülkenin önde gelenleri, elitistleri, akademisyenleri,
ekonomistleri, anket sahipleri, kendi sanatçıları, kendi sporcuları, kendi
televizyoncuları, kendi gazetecileri, hatta Cumhuriyetçi partinin sözde önde
gelenleri ile diğer ülkelerdeki benzer kendini beğenmişler ve her şeye muktedir
olduğunu düşünenler bir Başkanı seçimsiz koltuğuna oturtmadıkları kalmıştı.
Hepsinin "Ne gerek var bu seçime!" demedikleri kalmıştı.
Tabii ki bizim açımızdan doğrudan bu seçimle bir
alakamız yok. Ama seçim ahlakı, seçim kültürü ve demokrasinin gerçek manası ile
yaşanması açısından bu seçim tam da bizlerin ilgi alanının odağındaydı.
Bizlere Trump ile Clinton hakkında ulaşan ve gözümüze
sokulan özellikleri açısından Trump'tan nefret etmemize, Clinton'a ise sevgi
beslememiz gerekmekteydi. Ama bir türlü o gözle bakamadık. Bir türlü özellikle
de Clinton'a sevgi duyamadık. Trump'a sevgi duymasakta sempati duymaya
başladık. Bizim açımızdan desteği hak eden ve desteğe değecek olan Trump'tı.
Bunun iki neden vardı. Birincisi Trump öteleniyor ve
sistemin hakimlerince toptan bir destekle sistemden uzak tutulmaya
çalışılıyordu. Hele ki kendi partisinin kodamanlarının bile ona karşı durması
bizleri hepten kıllandırmıştı. Demek ki bu seçimin gerçek bir seçim olması için
gerçek bir adayın ve gerçekten farklı bir alternatifin bulunması Trump ile
mümkün olacaktı.
Lafa gelince Demokrat OBAMA'nın halka açık yerlerde
yemek yemesi, onlarla birlikte görünmesi sempatik ve alçak gönüllülük olarak
pazarlanırken bunun ne kadar yalan ve uydurma olduğu bu kesimlerin ve dünyada
ki yansımalarının TRUMP'tan iğrenme noktasına varan ELİTİST iğrenç tavırları
dikkatimizden kaçmamıştı. Demek ki bir şeyler GERÇEK değildi. Kim bilir belki
de bu anketlerdeki Clinton zaferi de öyle idi.
İkincisi ise Trump kurulu bir düzeni bozacak ona çomak
sokacak olan olması idi. Bu öyle bir düzen ki tüm seçimi gölgeleyen ve seçmen
iradesini ele alan, onu işlevsizleştiren bir düzendi. Seçmene saygı yoktu.
Seçmeden elma ile armut arasında bir seçim yapmasını değil, elma ile elma
arasından birini iş olsun diye seçmesi idi. Kurulu düzenin yıkılması ve yeni bir düzenin kurulması bu seçim sürecine baktığımızda epey sancılı olacaktır. Bu süreç bizlere avantaj ve güç katacaktır. İçe dönen ve iç dengeyi kurmaya çalışan bir ülkenin dışa enerjisi ve ilgisi eskisi kadar üst seviye olamayacağından bizlere yeni ufuklar doğuracaktır. Tabii ki kurulmaya çalışılacak olan bu yeni düzen içinde dış dengelerde yeniden gözden geçecek, farklı ve istenilen türde yeni bir ilişki kurulabilecektir.
Trump bu düzeni yıkarak tekrar milleti hakim kılacak
adaydır. Eğer seçimlerde bir anlam ve demokratik bir değer olacaksa bu seçim
ile ortaya çıkacaktır.
Tabii ki ülkemiz adına bu seçim ile yeni bir sayfa
açılabilecektir. Demokratların kaypak, gerçek dışı, ve ahlak sınırlarını
zorlayan değerlerini yitirmiş ve bize her alanda zarar veren oturmuş
politikaları mı? Yoksa Trump'ın yeniden kuracağı bir düzenin doğuracağı yeni
fırsatlar mı? Demokratların kaypaklığına ve çıkarcılığına şu an öne çıkan yarı şaka yarı ciddi bir haber mükemmel bir örnek:
" Donald Trump'ın seçimleri önde
götürmesi Clinton destekçileri arasında büyük endişe yarattı. Trump'ın seçimi
kazanmaya yaklaşmasıyla Kanada'nın göçmenlik sitesi erişilemez hale geldi." adamlarının mantığı bu işte kazanırlarsa varlar, kayıp ederlerse yoklar!
"
Aralarında pek çok ünlünün de
bulunduğu birçok kişi Trump'ın başkan olması durumunda Kanada'ya göç edeceğini
söylemişti.
Bizce en iyisi, bizlere zarar veren ve tüm ahlaki,
diploması ve politika ilkelerine aykırı düzenin yıkılması ve bir şekilde
yeniden kurulması muhtemel bir ilişkiyi daha sağlam ve ahlaki temellerde
yükseltmek olacaktır.
Bakalım seçimler Trump'ın yani Milletin zaferi ile mi
sonuçlanacak yoksa kurulu elitist düzenin temsilcisi olan sembolik başkan adayı
Clinton mı?
Yazıyı yazdığımız saatlerde Trump zafere çok yakın
dururken bir mucize olmaması halinde hem ABD'de hem de Dünyada yeni bir sayfa
açılacak gibi duruyor. Umarız bu yeni sayfa kurulu düzen sahiplerinde şiddet ve
karanlık dönemlerin başlangıcı olmaz ve Millet iradesine saygı duyup bu
değişimi kendilerine çeki düzen vermek olarak fırsata çevirirler.
Tam aksi bu değişimi kabullenmeyip Millete ve Trump'a çeki düzen vermeye kalkarlarsa karanlık ve çileli günler başlıyor demektir.
Tam aksi bu değişimi kabullenmeyip Millete ve Trump'a çeki düzen vermeye kalkarlarsa karanlık ve çileli günler başlıyor demektir.
Hadi bakalım hayırlısı olsun. Kim bilir Milletin
adamlarının başta olduğu dönemlerde belki de o ülkeler aynı dili konuşup, aynı
refah kapılarını milletlerine açabilirler. Tabii ki bu bir temenni olup,
çıkarların ve karşılıklı çıkar çatışmaların olduğu alanlarda siyaset kendi reel
dünyasına döner ve birinin kazancı birinin kaybı noktasına gider. Ama bu her
zaman olan bir şey değil miydi?

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder