Ak Parti’de değişim ve
yenilenme süreci egolarına yenik düşen veya kişisel beklentileri öne çıkanlarca
yavaşlatılıp, yolundan saptırılmaya çalışılıyor.
İlk dönem
sarsıntılarında ve devamında 3 dönem uygulamaları nedeni ile önemli ölçüde bir
değişim ve yenilenme yaşayan partide şu an farklı bir durum mevcut.
Ak Parti’nin varlığını
kendi varlıkları ile eşleştiren çekirdek kadrodan bir grup şiddeti ve hızı
gittikçe artan bir biçimde partinin surlarına salvolar yaparak dikkat çekmeye
çalışmakta. Kullandıkları mecralar, yöntemler ve dil gidişatın pekte hayırlı
olacağını göstermiyor.
Partiyi kendi
zimmetlerinde olan bir varlıkmış gibi düşünen bu kesim, “eğer bana yar olmazsa
başkasına da yar etmem” mantığı ile hançerlerinin ucunu göstermekteler. Bunu
kimi açıktan yapmakta kimi ise sinsice altan alta.
Partinin kurulcuları oldukları
ve her türlü başarıda, imkânda kendi paylarının olduğunu her ortamda dile
getiren bu kişiler, iş partinin ve hükümetin başarısız, istenmeyen veya hatalı
olarak dile getirilen icraatlarında hiçbir yükümlülük kabul etmemektedirler.
En basiti Haziran
seçimlerindeki istenilmeyen sonucun kendilerinin dışlanmasına ve bu yarışta yer
almamalarına bağlayıp, tüm sorumluluğu partiyi bu şekilde seçimlere sokanlarda
bulanlar; Kasım seçimleri sonrası alınan beklenmedik başarılı sonuçlardan sonra
ise bu partiyi kendilerinin kurduğunu ve bu başarıda da onların paylarının
yüksek olduğunu dillendirdiler.
Her nedense bu zamana
kadar ki tüm kumpaslar, bu hain planlar Tayyip Erdoğan’a yapılırken kendileri
bu şekilde partilerine ve partilerinin liderine sahip çıkmıyorlardı. Her an
ortaya çıkacak farklı durumlar için kendilerine uygun pozisyonlar alıyorlardı.
Parti kurulması için
gerekli olan yasal sayıda kişiler her daim var olan bir durumdur. Tabii ki
onlarda bu partinin kuruluşunda bir şekilde bulunmaları gerekli idi. Ancak! Onlar
olmasa da mutlaka başkaları olacaktı. Ama Sayın Erdoğan olmasa idi, bu partide, bunlarda şu anki durumda olmayacaktı, bunu kabul edemiyorlar. Belki de çoğu O ESKİ siyasetçiler
gibi milletçe siyasetten silinip, anılarda kalan isimlerden olacaklardı.
Şu anki durumda (Üstelik
seçim filan yokken ve Ülke olarak büyük bir savaş içinde iken) parti içinde
böyle vicdanları rahatsız eden ve mantık dışı olan bir mücadelede muhakkak ki
hem parti hem de ülke enerjisini boşa tüketecektir.
Bu kavganın temel dayanağı
Başkanlık sistemi ve Erdoğan’ın gücünü azaltmaya yönelik olması nedeni ile
farklı bir karşılık verilmesi, yeni bakış açıları için yararlı olabilir.
Bu bakış açısı, olayı AK
Parti’deki güç savaşında, tarafların gayesi partide söz sahibi olmak ve onu
yönlendirmek ancak iş sorumluluğa, oklara hedef olmaya geldiğinde ise lideri
öne atma olarak tanımlarsak; Karşı hareket tarzı olarak önereceğimiz ise bu
savaşı parti üzerinden değil de, etki ve güç üzerinden yaparak saldırıları boşa
çıkaracak ters bir manevra yapılmasıdır. Rakibini köşe çizgisinde dışarıya gönderen
bir oyuncunun kıvraklığı ile oyundan düşürülebilir böylece bu yola dizilenler.
Sayın Erdoğan farklı bir
oluşum ile AK Parti ile bağını koparıp, mücadeleye yeni oluşumla devam etme
kararı alırsa nasıl bir tablo oluşur acaba! Bir hayal edelim… Bakalım geride
kalanlar kurdukları partileri ile kaç solukla devam edebilirler bu yolda. O
zaman görülür işte “el mi yaman bey mi yaman”…..
Bizce Yeni anayasa,
Başkanlık yolculuğunda bu tarz bir siyaset ile Erdoğan’ın üzerinden kendilerine
güç devşirmeye çalışanlara verilecek en güzel cevap, yola farklı bir yapılanma
ile devam etmek olacaktır. Böylelikle yıllarca sürebilecek bir tartışma sona
erecek ve herkesin yeri siyaset sahnesinde belirlenecektir.
Zor ve meşakatlı bir
yöntem gibi görünse de Erdoğan’ın tecrübesi ve milletin desteği ile bu yük
hafifleyecek ve istenilen sonucu getirecektir. En önemli faydası da memleketi
kısır didişmelerden kurtarıp alternatif bir çare üretilecektir.
Kim bilir beklide arzulanan
bir muhalefette bu şekilde oluşur ve memlekette taşlar yerli yerine oturur uzun
bir müddet.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder