3 Şubat 2016

Büyük Saygısızlık ve Çınarın Gölgesindeki Hakikatler

Bülent Arınç en olmadık anda ortaya çıkıp, en beklenilmedik bir biçimde, beraber aynı yola baş koyduk, beraber çileli zamanlarda kol kola tamamına göğüs gerip, bu zorluklar altında beraber parti kurduk dediği insanlara saldırmayı huy edindi. 

Bunu da kendisine has bir hak olarak gördüğünü ve bu hak gibi ayrıca kendisine dürüstlük ve gerçekleri açıklama payesini biçtiğini de ifade etti.

Siyasette Ak Partide olduğu süre boyunca toplum nezdinde en sevilmeyen ve en çok tepki çekene aktörlerden biri olduğu bilinen bu Karanlık Çınar, o dönemlerde Partinin rüzgarı ve çaktırmadan hançerlemeye çalıştığı kişi tarafından bu kadar sene taşındı ve o zamanın kurban isteyen sistem çarklarına feda edilmedi.

Görev aldığı dönemlerde devletin en mahrem yeri olan kozmik odaya onun adı üstünden girildiğini hatırlamakla beraber, aklımızda yapmış oldukları konusunda kalanlar pek çok değil, pekte hoş değil. Birilerini zorda bırakan, alakalı alakasız sivri demeçler ile her koltuk boşaldığında bir ayağı önde “Ben mi?” şeklindeki bekleyişleri olmuştur.

Hiçbir zor zamanda dava arkadaşım dediği ve pek çok konuda kendi kendine payeler verdiği zor anlarda, top yekun saldırılarda cephede onu gören olmadı. Ne 24 Nisan Muhtırasında, ne Gezi saldırılarında, ne de 17/25 Aralık Küresel kumpasta! Hele bir 07 Haziran seçimleri öncesi ve sonrası duruşu var ki kelimeler kafi gelmez böyle dostluğa, böyle ağabeyliğe ve böyle aynı davaya baş koyulmaya. Bunu ancak kendi anlatabilir, vicdanı konuş dediği uygun bir zamanda. Nede olsa gerçekler söz konusu olduğunda, zaman o kadar da mühim değil onun nazarında.

Son günlerde yine ortalığa çıkmaya ve gerçekleri açıklamaya iten vicdanı canlanmış olmalı ki ortalığı epey karıştırdı yine uygunsuz bir anda. Bir yazı yazmayı düşünmememize rağmen, sınırsız konuşma yetkisi ile kendini donatmış olan bu Karanlık Çınar, kendine cevap verildiğinde birden farklı bir moda girip, etrafına çekirgelerini de toplayınca dikkatimizi celp etti.

O kadar ki her dediği kendi içinde çelişki barındıran ve savunucularınca da aynı benzer çelişkiler doğunca onların ağzından bu konuya bir iki satır ile katkıda bulunmak durumunda kaldık.

Öncelik ile şu cümlesi ile başlayalım:

Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisi hakkındaki sözlerine Twitter üzerinden cevap verdi. Arınç üç sayfalık açıklamada,

 "En azından geçmiş günlerin hatırına nefsinize uyarak samimiyetsiz kişilerin tahriki ile hareket etmeyin" dedi.

Ona aynı cümleler ile şu karşı soruyu sunalım

"Geçmiş günlerin hatırını bile hiçe sayıp nefsinize uyarak hangi samimiyetsiz kişilerin tahriki ile hareket ettiniz?"

Geçmiş günlerin hatırı sizin için bir çizgi değil midir?

Nefsinize uyarak samimiyetsiz kişilerin tahriki ile hareket etmek size mi caiz sadece?


Sayın Cumhurbaşkanı'mızın, bugün medyada yer alan açıklamalarını okudum. Kendileriyle polemiğe girmek, tekzip etmek ve bu konuyu devam ettirmek şahsına karşı büyük bir saygısızlık olur, ki böyle bir niyetim de yoktur.

“Sayın Cumhurbaşkanı'mızın, Kendileriyle polemiğe girmek, tekzip etmek ve bu konuyu devam ettirmek şahsına karşı büyük bir saygısızlık olur ki böyle bir niyetim de yoktur.” Diyen bir kişi başlattığı kaçıncı polemik ve benzeri devamları ilebüyük saygısızlıkdiye tanımladığı bu davranışları niçin sürdürür?

Ancak, gerek özel, gerekse siyasi hayatında tek sermayesi dürüstlüğü ve güvenilirliği olan zatımı "dürüst olmamakla" itham ettiği için birkaç cümle ile cevap vermek isterim.

Kendi kendinize hayatın her alanında “Tek sermayesi dürüstlük ve güvenirliliği olan zat” payesini vermek ne kadar tatmin edici bir durumdur? Bu konuda, bu kadar zaman kol kola, omuz omuza zor yolları aştığınız ve her türlü biçimde övüp, saygı sunduğunuz birinden (Kendi ifadenizle: Zat-ı alinizle 30 yılı aşkın dava arkadaşlığımız ve dostluğumuz var. Sevgiyle, dayanışma ve sabırla, çile çekip, bedeller ödeyerek bugünlere geldik.  Siz benim rahmetli annemin 5. oğluydunuz. Evlatlarım rahmetli Mehmet Fatih, Ayşenur ve Mücahid'in Tayyip amcasıydınız. Bütün ağabeylerim sizi benden çok daha fazla severdi.) aksi bir eda duymak, içinizde bir şüphe oluşturmadı mı?

"Samimiyetsiz Kişilerin Tahriki İle Hareket Etmeyin"

Ben, sizlerle birlikte olduğum süre içinde nefsime çok ağır gelen şeylere davam ve partim adına, zatınıza büyük bir hüsn-ü zan ve lidere itimat düsturu ile sabrettim. Sizin yükünüzü paylaşmaya, her türlü zorlukta yardımcı olmaya ve gizli açık tehlikelerden de korumaya çalıştım. Siz de lütfen bu sevgi ve dava arkadaşlığı adına, en azından geçmiş günlerin hatırına nefsinize uyarak samimiyetsiz kişilerin tahriki ile hareket etmeyin.

Madem o kadar fedakar, o kadar cefakar bir yol arkadaşlığınız var, neden sürekli olarak en kritik anlarda bu hançerler sırtında  hüsn-ü zan ve lidere itimat düstürü bağlı olunan da? O mu çok vefasız, anlayışsız yoksa hançer mi nefsine teslim olmuş bir vicdansız elde tutulmakta?

Nerde Vicdan Nerde Gerçekler ve Nerde O susmayan Cengâver?

 ‘Efendim POAŞ davası şöyleymiş’ ben ilgilenmem. Ben RTÜK’ten sorumluydum. Benimle ilgili olan kısımlarında onların yayın organlarında bir haksızlık görmedim. Ceza vermişliğimiz çok olabilir, dizilerinden dolayıdır.

Sen ki bir partinin tabelasını asan ön saftaki kurucularından olacak, Hükümet sözcüsü, Başbakan yardımcısı, Meclis Başkanı vd olup BEN POAŞ’la İLGİLENMEM diyeceksin! O zaman bunca zamandır niye bu konuşmalar, bu imalar? Bu durumda, Sen bak sadece Fatmagül’ün edepli yaşama kavuşmasına demezler mi sana!

Biliniz ki, hiç bir gerçek "Neden şimdi?" sorusunun muhatabı değildir. Ve biliniz ki, geçmişte de, bulunduğu her makamda, üstlendiği her görevde hakikati söylemekten asla geri durmamış birine "Neden şimdi, neden kamuoyu önünde?" diye sormak geçmişten bihaber olmak demektir.

Neden şimdi diye sormak saçmalık tabii ki bu durumda? Mutlaka zamansal olarak bir şeylere uygunluk olmalıdır bu çıkışlarda. Neden POAŞ… Ve daha bir sürü ilgilenmediğiniz konuda da var. Ama bu sorular cevap bulmayacak böyle Karanlık Çınar dallarında. Çünkü tüm cevaplar Çınarın karanlık gölgelerinde bir muamma ve hiçbir şeye yanıt bulunamaz gölgelerin olduğu dünyalarda

Programdan sonra, belki de aldıkları talimatla "eski çınarı yıkmak" hevesiyle manşetlerden, tv programlarından, gazete köşelerinden, sosyal medya ve diğer mecralardan şahsıma yönelik başlatılan linç kampanyası, heves sahiplerinin kursaklarında kalabilir. Zira tez canlı bazı arkadaşlarımızın iddiaları ile gerçekler arasında pamuk ipliği kadar bile bir bağ yokken bu kampanya yine size döner ve cümle alem size güler.

Unutulmamalıdır ki, yıkmaya çalıştığınız çınarın gölgesinde, güneş görmemiş daha birçok hakikat gölgeleniyor.

Daha bir cümle ötede “Ve biliniz ki, geçmişte de, bulunduğu her makamda, üstlendiği her görevde hakikati söylemekten asla geri durmamış birine "Neden şimdi, neden kamuoyu önünde?" diye sormak geçmişten bihaber olmak demektir.” Diye siz “Gölgesinde güneş görmemiş birçok hakikatı” HAKKATEN nasıl saklayabiliyor, güneşten gölgeye kaçırabiliyor musunuz? Bu cümlenizde iki talihsizlik mevcut değil mi? Kendini inkâr ve Birilerine şantaj iması? Ah kör olası gerçekler, en zorda maskeler altında gizlenebiliyorlar değil mi! Maskelerse eninde sonunda düşüp, güneşe yenilen gölgeler değil mi azizim?

Hiçbir açıklamayı birileri için anlam ifade etsin diye yapmadım, yapmam. Aklım, vicdanım neyi emrediyorsa o şekilde konuşurum. Tövbeyi arınma, özür dilemeyi erdem bilirim ve gerekliliğine inanıyorsam hiç çekinmeden yaparım. Allah' a inanan insanların, kendilerini tövbe ve af makamında görmelerini ise hayretle karşılarım.

Yukarıda ki falsolu cümleden sonra böyle yalpalamalı bir gidiş normal. Bunca cürcüna, bunca ağır abi edaları ile ayar veren konuşmalar demek bir anlam ifade etmiyormuş? Anlamsız konuşmalar vicdanının emri imiş. Olayın içinde bir de EMİR var demek. Söyle diyince söylüyormuş bu ANLAMSIZ CÜMLELERİ….

Bla bla bla…. Gırla şamata gırla ANLAMSIZ EDA….. Yakışıyor mu geçmiş günlerin hatırına bile riayet etmeden yapılan, “büyük saygısızlık” olarak isimlendirdiğiniz bu tarz davranışlar.

Nedir acaba bir Çınarın gözünü karartan bu gölgelerde saklanan hakikatler? Henüz vicdanına emretmeyen ortalığa anlamsızca saçılacak zamansız gerçekler?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder