Yüzyıla yakındır
yaşadığımız temel dönüşümünün ana konusu TARIM. Yıllardır Tarım toplumundan
SANAYİ toplumuna geçmeye çabaladık.
Geciktikçe bir sonraki
aşamaya geçen rakiplerle aramızdaki mesafeye uzattık. Onlar bilişim çağına
geçerlerken, biz, dönüşümün yapısal sorunları ile uğraşıyorduk.
Sanayi toplumuna geçme
projemizin en yanlış tarafı, bu dönüşümdeki stratejimizdi. Sanayi toplumu olmak
için Tarımı zayıflatmanın/geriletmenin bizi sanayi toplumu yapacağını
zannettik. Halbuki TARIM bizim en güçlü yanımızdı ve bize atılımlar/yatırımlar
için kaynak sağlayacak ender gelir getirici kalemlerimizdendi.
Tarımı kalkındırıp, çağa
ayak uydurur bir hale getireceğimize, SANAYİ aşkı uğruna ona çok büyük bir
kötülük yaptık. En önemlisi bu konudaki güçlü motivasyonumuzu kendi uygulama ve
söylemlerimiz ile yerle bir ettik.
İktidarın 12 yılı aşan
icraatları içinde en az dönüşüme uğratabildiği ve diğer alanlara göre en az
olumlu ilerleme sağladığı alan TARIM oldu.
Yapılan
yatırımlar/destekler/çabalar karşılığı, sağlanılan başarılar/geri dönüşümler ve
yaşamda yarattığı farkındalıkları ölçebilen bir imkânımız olsa bu TARIM
alanında belki de eksilerde çıkacaktır.
İktidarın en başarılı
olduğu ve seçimlerde oylara etki olarak en pozitif katkıyı sağlayan icraatları
sayıldığında, Sağlık, Ulaşım, Ekonomi, Sosyal Yardımlar vb sıralanırken, Tarım
akla pek gelmemektedir.
Her ne kadar bu alanda
da, geçmiş iktidarlara nazaran çok önemli işlere imza atılsa da etki olarak
maalesef ki aynı oranda geri dönüş alınamamıştır.
Bize göre buradaki temel
neden, TARIM'daki on yılları bulan kronik YAPISAL SORUNLAR ve bunların engel
olduğu dönüşümlerin başarılamaması olmuştur.
En başta TOPRAK REFORMU
olarak adlandırabileceğimiz, toprakların verimsiz ve etkisiz kullanımına neden
olan sahiplik yapısı ve kullanımı sorunudur. Bu konu kökten çözülemediği sürece
atıl kalan veya ölçek ekonomisine aykırı kullanımlar nedeni ile üretimin
istenilen ekonomik getirilerde olmayacağı gerçeğidir.
Bu temel sorundan
kaynaklı olarak, çok geç kalınmış teknolojik yatırımların yapılamaması, üretim
maliyetlerinin yüksek kalması ve ürünün pazara sürülmesi sürecindeki yapısal
bozukluklar TARIM konusundaki sıkıntıların çözülmesinde ana engellerdir.
Ve bu yüzdendir ki bu
konuda yapılmış olan pek çok önemli icraat ve 100 milyarları geçen
destek/hibe/teşvikler istenilen sonuçları doğurmamaktadır. Çoğunluk ile kör
kuyulara bırakılmış taşlar gibi bir ses bir seda çıkaramamışlardır.
Tarım (Bu kavram
hayvancılığı da kapsayan biçimde düşünülerek kalem edilmektedir) alanında temel
sıkıntılar sıralandığında, Teknoloji zayıf kullanımı, Girdilerin üretim
maliyetleri içinde yüksek tutarlı yer alması (Gübre, Yem, Enerji gibi),
Ürünlerin rantabl satışa sunulamaması olarak sıralanabilir.
Stratejik bir kalkınma
planlaması ve uygulaması hatasına kurban giden TARIM alanında fark edilebilir
çapta bir iyileşme, atılım sağlanabilmesi için öncelik ile köklü bir mantalite
değişikliği yapılması şarttır. Ekilebilir alanların sahiplik anlayışı, kullanım
haklarından, ekim yapılacak, yatırım yapılacak ürünlerin yer ve tür seçimine;
Oradan satılabilir hale gelme aşamasından pazara sunulma aşamalarına kadar
temel ve radikal değişiklikler gerekmektedir.
Öncelik ile bu konudaki
Kurumlar ve organizasyonlar gerek işleyiş gerekse yerleşik uygulamaları
açısından komple değişikliğe gidip, günümüzün ihtiyaçlarına, teknolojik ve
maddi imkânlarına göre düzenlenmesi şarttır.
Ziraat üzerine var olan
kurumlar genel itibarı ile bu alanda ilerleme sağlayacak değişiklikler
yapabilecek veya kronik sorunlara çare olabilecek politikalar üretebilecek
durumda değildirler. Çoğunluk ile evrak kayıt, takip gibi bürokratik işlemler
ile dağıtılan sübvansiyonların aracısı durumundadırlar.
TARIM alanında bu
iktidar döneminde dikkat çeken ve akla gelen en önemli icraatlar Kayıt sistemi,
takip sistemi uygulamaları, sigortacılık uygulamalarının teşviki ve
kanıksanması konusundaki sonuç verici çabalar, Yetişmiş insan kaynağının aktif
olarak kullanılması ve işlevselliğini ve itibarını yitirmiş olan Ziraat
Fakülteleri, Ziraat Mühendislerine sağlanan kadro imkanları olarak
sıralayabiliriz.
Bu konularda geçmişte
birkaç ekonomik yönden atılım yapmaya çalışan kuruluş olsa da sorunların
kemikleşmiş yapısı ve konjonktürel dalgalanmalar karşısında boy verip
gürbüzleşememişlerdir.
Ancak son yıllarda iki
kurum dikkatimizi çeken başarılara ulaşmaktadırlar. Bunların biri Çaykur,
diğeri Konya Şeker'dir. Çaykur bir devlet kuruluşu ve Tekel sayılabilecek bir
güçte olan kurumdur. Son yıllarda gerek modernizasyon çalışmaları, gerek
paketleme alanındaki yatırımları gerekse ve kamuoyunun dikkatini çeken Yeni
ürün geliştirme çabaları Çay Tarımına ekonomik olarak bir değer ve süründürebilirlik
açısından olumlu katkı sağlamıştır.
Yeşil çay, beyaz çay ve
son olarak günümüzdeki en başarılı ürün lansmanlarından birine imza attıkları
DİDİ soğuk çay projeleridir. Bu kurumun çalışmaları Tarımsal Sanayileşmenin
ekonomik ve sürdürülebilirliği açısından başarılı örnekler olmuştur.
Konya Şeker ise bizler
açısından dünya çapında dikkat çeken bir başarı hikâyesine imza atmıştır.
Benzerleri hakkında hep olumsuz hikayeler duyduğumuz ve manşetlere zarar veya
yolsuzluk konuları ile gelenlerin yanında kocaman bir yıldız gibi parlamıştır.
Bir üretici birliğinden
beklenmeyecek biçimde üretimden satışa muazzam bir sistemi inşa eden ve tüm
paydaşlarına pozitif değer yaratıp, çalıştığı alanlarda fark edilir atılımlar
yapan Konya şeker bizce örnek alınacak bir kurum olmuştur. Tarım ve
Hayvancılıkta üretici ile tüketici arasındaki kurulamayan bağı, en rantabl
biçimi ile kurarak taraflara arzuladıkları olumlu katkıları fazlası ile
sağlamıştır.
Konya şeker üreticiye
sağladığı destek, yön verme, teknolojiye ve bilime dayalı yöntemlerle buluşturma
ve ürünü değerinde satabilme imkânına kavuşturmada başarılı olmuştur. Bu
taraftan kazandığı başarıyı ekonomi ve pazarlamanın gerektirdiği etkin
yöntemler ile tüketiciye ulaştırarak karlı bir işletmeye, yatırım yapabilen bir
işletmeye dönüşmüştür. Ayrıca gözle görülebilir bir biçimde ısrarlı bir biçimde
uyguladıkları ağaçlandırma projeleri ayrı bir takdire şayandır.
Tüm bu başarılara
önderlik eden ve bu gücün bir araya gelip, böyle uygun adım bir biçimde zirveye
çıkmasına vesile olan Recep Konuk'a hak ettiği övgülerin sunulması yerinde
olacaktır.
Tarım konusunda
atılabilecek radikal adımlar için bu iki örneğin faydalı modeller olabileceğini
düşünüyor ve ilere ki hükümette Vekil adaylığı olan Recep Konuk'un Bakan olma ihtimali
karşısında bu atılımı mümkün görüyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder