Aslında bu konuda yazmayı
düşünmüyordum. Futbol olarak paraya endeksli yapımız çöktü. Az başarılı olan,
az bir şeyleri iyi yapan dünyaları kazanıp, kibir/ukalalık vb duyguları tavan
yapıp, kısa bir sürede de yok olup gitmekte.
Futbol sistemimizde bırakın
başarıya, başarmanın umuduna bile yüz binlerce dolar ödemekteyiz. Futbolcular
almaya gelince hamutuyla götürürlerken, başarısızlıkta ise sonsuz bir tevazu
ile anlayış beklemekteler!
Bu yazıyı kaleme alma nedenimiz
2.000.000$ vererek bizimle maç oynama lütfüne ikna ettiğimiz ve 4 gol yediğimiz
Brezilya maçındaki protestolara karşı çok kıymetli futbolcularını korumak
isteyen Fatih Terim'in şu açıklamaları oldu:
"Türk insanını bazı
gerçeklerle yüzleştirdiğimiz için mutluyum! Oyuncularımız protestoyu hak
etmedi. Kendi evlatlarımızı dövmeyelim. Futbolcularım dayak yemekten bıktı.
Geri düşer düşmez hemen federasyona, başkanına, bize, oyunculara yuhalamalar.
Bu kültürü de ortadan kaldırmalıyız" ifadelerini kullanan Terim, "Brezilya
Milli Takımı'nı, Neymar'ı alkışlamalıyız. Peki bizim çocuklarımız niye
yuhalanıyor. Kendimize kastımız nedir? Çözüm yolu bu değil. Çocuklarımızı
üzmekten, dövmekten geçmiyor çözüm. Onlar destek görecek ki biraz daha mücadele
etsinler. Yoksa bu durumdan kimse memnun değil. Ben de üzülüyorum ama onlar
daha fazla üzülüyor"
Açıklamanın sonunda çok önemli
olduğunu düşündüğümüz bir cümle daha kuruyor;
"Kaybetmenin dünyanın sonu olmadığı bir ortam oluşturmalıyız"
İşte buradan eleştirilerimize
başlıyoruz! Sayın Terim,
* Kayıp etmek dünyanın sonu
değil, tamam! Doğrusu da bu. Peki kazanınca dünyaları niye istiyor
oyuncalarınız.
*Önceden Milli Takım gönülden,
milli duygular ile koşa koşa gidilen bir yerdi, şimdi parasız (bazen miktarı
beğenmedikleri de oluyor) adım atan var mı?
* Bırakın başarıda prim vermeyi,
şimdi başarısız olduklarında da prim almıyorlar mı oyuncularınız?
* Bizimkilerin cebini
doldurduğumuz yetmiyormuş gibi, birde rakip takıma 2.000.000$ vermek hangi
kitapta var? Bu milli takım mı, yoksa Harlem mi?
* Yüzleşelim de ne ile
yüzleşelim. Seyirci nasıl ki en ufak başarıda abartarak sizleri göklere
çıkarıyor, başarısızlıkta da aynı hızla aşağı çakar sizi. Ne yani omuzlarda
iken iyi, ayaklar altında iken mi kötü?
* Seyirci Neymar'ı alkışlarken,
bizimkileri de niye alkışlamalı? Alkış bir başarı, bir takdir için kullanılır.
Neymar sizin çocuklar ile maç yapmak için 2.000.000$ almış. O alkışı hak
ediyor. Ya sizin çocuklar?
* Saygı, alkış, övgü hak edilerek
alınır. Peşinen ve sınırsız belli bir kesime tanınan ayrıcalık değildir. Bu
"çocuklar" dediğinizin ne ayrıcalığı var. Tamam önceleri gönülden
canlarını dişlerine takarak, fedakarca Milli duygular ile forma giyiyorlardı, o
zaman saygı tamam. Ya şimdi ne için saygı duyulacak bu çocuklara! (ayrıca hiç
biri çocuk filan değil, kocaman aklı başında adamlar)
İnsanların üç kuruşa canlarını
ceplerine koyup, ömürlerini helal para uğruna tükettikleri dünya da, bir topu
filelere ara sıra gönderdi diye milyonlarca lirayı bir çırpıda alıp, lüks
yaşamlarını pespaye bir biçimde insanların gözüne sokan oyuncularınız,
bırakında 2.000.000$ verip ülke onurunu ayaklarına heba ettiklerinde de
yuhalansınlar, alkış almasınlar. Eğer mümkünse biraz da utansınlar.
Hangi kitapta yazıyor 2.000.000TL
verip te milli duyguları alaşağı etmek. Hangi yüz ile o maça çıkıldı da birde
utanmadan 4 gol sonrası alkış bekleniyor. Bırakın 4 gol yemeyi, 10 gol atsanız da verilen o
2.000.000$ utancı bir ömür size yeter.
Hadi bunlarla yüzleşelim!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder